Bu yıl emekliler yılı olarak ilan edildi ve emeklilerin çilesi görülmeyecek gibi değil. Emeklilerin açlık sınırının altında yaşaması, her türlü yaşamsal ihtiyaçların ötesinde en önemlisi gıdaya ulaşmakta zorlandıkları durumlar, her gün haberlere kaynak oluşturan kuyruklarla daha da bir görünür hale geldi.

Üretmezsek tükeneceğiz! Diye her zaman dile getirdiğimiz durum işte bugünün mimarıdır. Tüketen toplum olarak, “hazıra Hazan Dağı yetmez” atasözünün yansıması toplumun içinde bulunduğu duruma tam denk gelen tanımdır. Bugün gıda enflasyonundan söz ediyor isek, ömrünü ve emeğini bu ülke için tüketmiş insanımızı refahta yaşatamıyorsak dönüp hatalara bir bakmak lazım.

Son dönemde kredi kartlı alışverişlerde taksit sınırlaması getirileceği ve kredi kartlarına limit düşürümü olacağı yönünde her yerde haber ve yorumlar ve hatta açıklama yapanları duyuyorsunuzdur. Fakat kredi kartı kullanımına yönelik olarak düşünülen taksit sınırlandırması ve limit azalımı yeni bir düşünce değil.

Öte yandan enflasyonu öyle bir besledik ki öyle kolay ölecek gibi de değil. Tek kurşun yetmez. Sıkı para politikası; kurusıkı hale gelir ki gürlediği kadar yağmaz ve biz de arttırdığımız faizin külfetiyle baş başa kalırız. Sorun şu ki yüksek enflasyonun sadece Merkez’in faiziyle önlenemeyeceği gerçeğiyle karşı karşıya oluşumuzdur.

Kredi kartları şu anda vatandaşın kafasını enflasyon batağında su üzerinde tutmayı sağlayan şnorkel gibi… Bu yüzden karta dair daraltıcı adımlar atacaksanız, göz ameliyatı hassasiyetiyle davranın. Çünkü dar gelirli, borcunu ancak kredi kartlarıyla yüzdürebiliyor, marketlerle onunla baş edebiliyor.

Kredi kartı harcamaları %100’ün üzerinde arttı, %50’si taksit yaptırmıyor, ödeyememe oranı %2. Kısaca her şey yolunda… e-ticaret yüzünden zaten kredi kartına herkes tutsak olmuş durumda.

Kişi başına 3,5 kart düşen ortamda ekonomiyi kart üzerinden soğutmaya kalkmak, ne kadar riskli gelin siz düşünün… Önemli olan düşük limitli kartlara dokunmamak. Yoksa Euro ile otel masraflarını ödeyenleri söylemiyorum.

Politika faizi %45 iken kart faizi %35’te sabitlenince yüksek gelir grubundakilere kredi kartı üzerinden fazladan gelir imkânı doğmuştur. Ama onları bahane edip kredi kartı ile zaten zar zor dönen finansal hayatı durdurmanın anlamı yoktur. Panikle ve düşünülmeden alınan kararlar mutlaka geri tepecektir.

Seçim çalışmaları partiler açısından yoğun geçiyor. Fakat vatandaşın bir tedirginliği var ve kiminle konuşsanız artık fikrimi değiştirdim noktasına gelmişler. Öyle ki vatandaşlık görevimiz olan seçim sandığına dahi gitmeyi düşünmeyenler çoğunlukta. Demek ki siyasileri artık güvenilir olarak görmüyorlar. Bu durumu yeniden düzeltmek için birilerinin elini taşın altına koyması gerekiyor diye düşünüyorum.  Yerel yönetimlerde bize kimin hizmet edeceğine o sandıklarda halkın iradesini ortaya koymak birincil görevimiz olmalı. Ancak angarya işlerimiz de yok değil örneğin muhtarlık…

Ülkede başarılı işlerimizden biri, e-devlet olmuştur. Devlet kapısında “bugün git, yarın gel” azabından, azarından kurtulduğumuz gibi bürokrasi rahatlamış, pek çok vakit alan süreç, adeta ortadan kalktığından vatandaş-kamu ilişkisinde modern sürecin keyfini yaşar olmuşuz.

Ancak e-devletin hükümsüz kıldığı fakat hala ısrarla koruduğumuz kurumlar da var. Misal muhtarlar; Resmi verilere göre göre Türkiye genelinde 32 bin 238 mahalle ve 18 bin 278 köy olmak üzere toplamda 50 bin 516 muhtar görev yapıyor. Aslında köyleri de mahalle yaptık, tümü mahalle oldu.

Resmi Gazetede yayınlanan kararname ile tüm muhtarların maaşı, asgari ücrete çekildi. Bir muhtar net 17,002 lira alıyor. Buna göre mahalle muhtarlarının aylık maliyeti 648 milyon, köy muhtarlarının ise 311 milyon lira… Tüm muhtarların bütçeye yükü ise 10 milyar 306 milyon 476 bin Türk Lirası…

Maliyetten ziyade fayda açısından bakarsak, bir muhtarın tek işi, evde yoksanız postacının celbini sizin adınıza muhtarlıkta almak. Köy muhtarları belki de köyün sorunlarını iletmek ve anlaşmazlık çözmek için gerekliyse de mahalle muhtarları sabahtan akşama dek sinek avlıyor, boş oturuyor.

Neden muhtar adayı bolluğu var? Çünkü maaş alıyor ve yan gelip yatıyorlar. Çok azı aldığı paranın hakkını vererek mahallesine, köyüne hizmet için gayret gösteriyor. Diğerleri ya yatıyor veya pratikte işi emlakçılığa döktüler. Hal böyle olunca mahallenin muhtarı olmak, gelir kapısı olduğu kadar zenginleşme aracı haline dönüştü. Yani muhtarlara bu kadar ödeme yapılıyorsa, aktif hizmet yapmaları için yeni görevler tahsis edilip belediyelerin hizmet kollarından biri olarak çalışmaları sağlanabilir. Yoksa muhtarlıkları kapatın gitsin…