Hani bir imam vardır; namazlarımızı, tuttuğu yol ve yönteme göre kıldığımız, evlilik aktimizi, cenâze işlerimizi görüşüne göre yaptığımız, İlmi, fazileti, cesareti ile âzam, İlim ile hayatının bâğını sıkı bağlamış bir imam.

Haksızlıklara, zulümlere, yalanlara sessiz kalmayan bir imam. Huysuzluğundan değil, Rabbinin makamından korkusundan, makam tekliflerini reddetmiş sultanlarla bir türlü anlaşamamış, ilimle olduğu kadar, ilmin izzetini muhafaza ve zalimlere azcik meyletme korkusundan ötürü, baskı, hicret, hapis, işkence dolu bir hayatla anılan bir imam, İmam-ı Âzam Ebû Hanife.

Allah'ın sınırlarını çiğnemekten en çok korkan peygamber vârisi alimler, sadece fetva mı verirler, siyretleriyle yol göstermezler mi aynı zamanda?

İsmet Özel'in deyimiyle Özgürlük: öz+gürlük; özün gürlüğüyse, en çok da ilim ehline yakışmaz mı gür öz?

 Emevîler döneminde Irak valisi’nin teklif ettiği beytülmâl eminliği görevini reddetmesi üzerine işkenceye mâruz kalınca, “Bana Vâsıt Mescidi’nin kapılarını saymayı teklif etse onu da yapmam" diyendir İmam-ı Âzam.

Ebu Hanife'nin yönetimle arası Abbâsî Halifesi Mansûr döneminde en iyidir. Mansûr’un Musul halkı ile yaptığı anlaşmaya göre, Musul halkı, halifeye isyan ettikleri takdirde kanları ve mallarının helâl sayılmasını kabul ederler. Mansûr, isyan eden Musul halkını anlaşma gereği cezalandırmak ister. Bu konuda çevresindeki âlimlerin görüşüne başvurur. Bir kısmı halifeye, “Eğer onları affedersen af ehlinden olursun, eğer cezalandırırsan onlar bunu hak etmişlerdir” cevabını verirler. Ebû Hanîfe ise: “Onlar mâlik olmadıkları bir şeyi sana şart koşmuşlar, sen de yetkin olmayan bir şeyi kabul etmişsin. Zira müslümanın kanı ancak üç şeyden biriyle helâl olur. Sen onlara karşı kılıç kullanırsan bu üç şeyin dışında helâl olmayan bir şeyi yapmış olursun. Riayet edilmesi gereken şartlar Allah’ın koştuğu şartlardır” der. Yani senin haksız ve keyfî işlerine onay vermediler diye isyan etmiş olmazlar. Ama sen Allah'ın çizdiği sınırlar içinde iş yapmalısın.

 

"O (yönetenler)’den birçoğunun günah, düşmanlık ve haram yemede yarıştıklarını görürsün. Yaptıkları ne kadar kötüdür. Ya onların (yönetilenlerin) zahit ve abidleri ve fıkheden alimleri neden yalan söylemekten ve haram yemekten onları men etmezler? Onların yaptıkları (nehyetmemeleri) ne kötü bir iştir." (Mâide 62-63)

Modernleşme ve muasır medeniyete ayak uydurma adı altında günahta yarışmak, küresel düzende hak ettiği yeri! alma uğruna kendi insanlarına düşmanca sözleşmelere imza atmada yarışmak, miras malıymış gibi memleketin zenginliklerini yemede ve satmada yarışmak ne kötü, ne çirkin. Ve bu cürümler işlenirken Harun Reşid'i durup düşündüren mahalle delisi Behlül Dânâ'lara ne çok muhtacız. Delimidir, velimidir bilinmez, abidleri ve zahitleri yok mudur artık islam ümmetinin? Akıllı uslulardan ne çok usandık zirâ.

 Zıttı zan ve heva olan ilim, nasıl olmuş da ehlini bu günkü batıl sistemi hakk zannetme yanılgısına,

destek vermeyene vebal atma kolaycılığına, haz alarak savunuculuğuna düşürmüştür. Resmî dinin âlimi ve dindarı olmanın konfor alanından çıkıp ahvalin fıkhını okuyacak cesâreti gösteren alimler çıkmayacak mı sahiden!

Beyt-ül Makdis'i savunan, özgürlüğü için mucadele eden, bu uğurda nöbet yerlerini terketmeyen murâbıt kardeşlerine yardım etmenin fıkhı ve hükmü nedir? Namazı anladık da Cihat hangi durumlarda farzdır, hangi durumlarda değildir. Orucu bozan şeyleri anladık da kardeşlerinin kapalı kapılar ardında kesilip biçilmesine, açlıktan, soğuktan ölmesine seyirci kalmayı haklı çıkaracak deliller nelerdir? Komşusu açken tok yatanın iman etmiş sayılamayacağı gibi, imana zarar verir mi bunlar?

Mekke'nin fethinden, İngiliz işgaline kadar İslam'ın kalbi olan Kabe'yi haccetmek, İngilizlerin iş başına getirdiği ailenin izniyle ifâ edilmiş olur mu?  1950 ye kadar Türklere yasak olan, plandemide kesintiye uğrayan hacc yollarında kimler söz sahibidir, İslamin beşde biri  kimlerin iznine tabidir? Kabe'yi  haccetmenin fıkhı ve hükmü, bu şartlarda nedir? İlâhiyat diplomasına sahip olmak yetmiyor inanin bu soruların cevaplarını vermeye.  Benimki cahil cesareti. (Bir de fıkıhlı yaşamak kaç kişinin umurundadır! Ve para eder mi!)

Et kokmasın diye tuzlanırmış hani. İlim ehli, tuzudur toplumun, yöneticisinden ahâlisine. Ya tuz kokarsa! Peygamber varisleri, İmam-ı Âzam yolunun takipçileri olan islâm ümmetinin fâkihlerinin cesareti, üflese közün üstündeki külleri, bir teselli verse, dese ki :"tuz kokmadı", ölsem de gam yemem.

Selam ile...