Tarım, insanlık tarihinin başlangıcından bu yana, hem ilk sektör hem de önemli geçim kaynağıdır. Bu nedenle tarım ve diğer sektörlerde görülen gelişmelere rağmen ekonomide ki yerini ve önemini her dönemde sürdürmektedir.
Tarım insanın ilk mesleği olup insanı ve bütün canlıları ilgilendirmektedir. Bu nedenle ülkelerin tamamında büyüme tarım sektörüne dayanmaktadır.
Tarımda üretimin devamlılığı, verimliliği, kalitesi ve ürüne ulaşılabilirlik herkesi ilgilendiren bir husustur. Bir ülkenin ekonomik kalkınması ve ekonomik göstergelerin üst düzeyde olabilmesi için ülkenin sosyal, siyasal, psikolojik ve uluslararası faktörleri de içine alan, süreklilik arz eden bütün değerleri kapsamalıdır. Bu bütünlük içerisinde tarım, sanayi ve hizmet sektörlerinin de birbirlerine yardım eder niteliğe kavuşturulması da önemli bir aşamayı oluşturmaktadır. Uluslararası gelişmişlik ve kalkınma durumu ile değerlendirmelerde diğer sektörlerin öne çıkması tarım sektörünün önemini azaltmış görünmektedir. Sanayi ve hizmet sektörü tarımın gelişmesine fayda sağladığı gibi tarım alanlarının azalmasına da neden olmaktadır. Bu sektörlerde belirli oranda ihtiyaçların karşılanmasında zorunluluklar olabilir, büyüyen şehirlerin yerleşim alanları, gelişen sanayiler bazı yerlerde en güzel tarım alanlarının kaybolmasına neden olmaktadır. Eskiden bağ veya bahçe olarak kullanılan araziler günümüzde çok katlı evlere dönüşmektedir. Her ne olursa olsun bu gün veya gelecekte tarıma uygun olan arazilerin tarım dışı kullanılmasına kesinlikle müsaade edilmemelidir.
Yeni tarım alanları arayışları, iklim değişiklikleri ve kuraklık tarihte göçlere neden olduğu bilinen bir gerçektir. İnsanoğlu birlikte yaşama yani toplumsal yapılanmanın ilk aşamasında tarım öncelikli bir konuma sahiptir. Geleneksel toplumda insanların temel faaliyetleri tarımsal faaliyetlerdir ve tarımsal alanda sağlanan istikrar ile diğer aşamalara geçiş kolaylaşabilir. Kalkınma aşamalarında gelinen üst düzeylerde tarımda istihdam edilen nüfus ve tarımın sektörler içerisinde payı azalmaktadır. Kalkınma için gerekli olan gerçekleştirilecek yatırımlar tarımı yok edecek veya ötekileştiren durumuna asla getirilmemelidir.
Tarım diğer sektörlere finans kaynağı olduğu gibi diğer sektörlere ve özellikle de sanayinin hammadde ihtiyacının sağlayan bir sektördür. Tarımın üreten bir sektör olması, ekonomik kalkınmaya katkısı, çeşitli yönlerden önemi yanında büyük bir tüketici grubudur. Bu tüketici grubu diğer sektörlerde olduğu gibi çoğunluğu da giderlerini mahsuplaşmamaktadır.
Tarımda uygulanan politikalar diğer sektörlerde olduğu gibi teşvik ve destekler artırılarak devam ettirilmelidir. Tarım bir ülkenin ana kaynağıdır. Hem gelir kaynağı olarak hem de gıda ihtiyaçlarını uygun şekilde karşılaması bakımından diğer sektörlere oranla gelişme sürecinde desteklenmesi gerekmektedir.
Tarım sektörü, sahip olduğu özellikleri ve içeriği ile karmaşık bir yapıya sahiptir. Tarım, üretim yapılan yerin hava şartlarına ve toprağa bağlı ve bu bağlılık süreklilik arz etmektedir. Bu şartlar istikrarlı bir yapıda seyrederse ve yetiştirici de gerekli bakım işlerini yeterli ve zamanında yaparsa üretimde verim ve kalite üst düzeyde olmaktadır. Şartların değişkenliği tarımsal üretimi oldukça etkilemekte olduğundan sanayi ve hizmet sektörlerine göre daha risklidir. Tarım sektöründeki belirsizlik ve risklerin fazla olması tarımdan kaçışa da sebep olmaktadır. O nedenle kaçışın önlenmesi için de önemli tedbirler alınmalıdır.
Günümüzde dünya genelinde iklim değişikliklerinin diğer sektörleri etkilediği gibi tarımı daha fazla etkilediği bilinmektedir. Bu nedenle değişen şartlara uyum sağlamak zorunluluğu vardır. Geleceğini garanti altına alma gayreti içinde olan insanoğlu uyumla ilgili araştırmalar yaparken gıda temini ve gıda güvenliğini de ön planda tutmaktadır.
Ülkemizde tarım alanlarında ve diğer alanlarda çevre, yaban hayatı ve hayvanlarla ilgili olumsuzların Uluslararası sözleşmeler de dikkate alınarak giderilmelidir. Ülke olarak canlı varlıkların değeri, önemi ve bu doğrultuda inancımız gereği onlarında yaşama hakları bulunduğu görüşüne dayanılarak bu konudaki çalışmalarını arttırarak devam ettirmelidir. Tarım alanlarımız, meralarımız ve biyolojik zenginliklerimiz korunmalı ve önemli olanları muhafaza altına alınması sürdürülmelidir.
Tarımda birim alandan daha fazla verim almak yanında sağlıklı tarımsal ürünleri üretmek hedeflenmektedir. Bu gayretler artmakta olan nüfusun ve diğer canlıların beslenme ihtiyaçlarını karşılamayı amaç edinmiştir.
Beslenme bitkisel ve hayvansal ürünlere dayanmaktadır. İnsanlar bu ürünleri doğrudan veya çeşitli şekillerde işleyerek tüketmektedirler. Diğer canlılar ve hayvanlar ise beslenme ihtiyaçlarını doğrudan doğadan veya yetiştirilen yem bitkilerinden ve hazırlanmış yemlerle karşılamaktadırlar. Çiftliklerde ticari amaçlı olan veya çiftçinin kendi kullanımı için iyi kalitede ve sağlıklı yem veya yem hammaddesi üretilmelidir.
Kaliteli ve sağlıklı besin maddeleri üretimi bilgi gerektirmekte olduğundan bu bilimin eğitimini almış olanlar tarafından yapılması ve yönlendirilmesi gerekmektedir. Tarımsal üretim eğitimi alan önemli eğitim kurumları Ziraat Fakülteleri, Veteriner Fakülteleri ve konuyla ilgili Meslek Yüksekokullarının program, bölüm ve benzeri okullardan mezun olanlardır. Eğitim alanına göre tarımsal üretimde bu eğitimi alanlara ne kadar fazla yer verilebilirse ve yasal zorunluluklar getirilirse üretimin geleceği de o kadar garanti altına alınacaktır. Tarımsal üretimin garanti altına alınması için yasal güvence sağlanmalı ve geniş kapsamlı bir yasal alt yapı oluşturulmalıdır. Belirli genişlikte üretim yapılan işletmelerde bu eğitimi almış kişilere daha fazla yer verilmesi hususu yasayla zorunluluk haline getirilmelidir.
İnsan veya hayvanın hastalığını sadece ilaçla tedavi etmeye çalışmak yerine insan ve hayvanların beslenme için tüketmekte oldukları gıdaların sağlıklı yetiştirilmesi gerektiği hususu göz ardı edilmemelidir.
Ülkemizde Sağlık Bakanlığının son 5-10 yılda almış olduğu personel sayısı ile aynı süre içerisinde Tarım ve Orman Bakanlığının aldığı ve çalışmasını zorunlu kıldığı personel sayısını mukayese ederseniz durum apaçık ortadır. Elbette insan sağlığı için ilgili bakanlığa eleman alınacaktır, ancak üretim alanlarına da eleman alınması ve bazı uygulamalar getirilmesi gerekmektedir. Üretim alanlarında üretilen gıdalar sağlıklı olursa beslenme için daha uygun olacağından hastalanma oranı ve sağlık harcamaları da düşecektir.
Sahada birçok ürün yetiştirenlerin uygulamalarına baktığımızda kendi tüketimi için üretilenle satışa sunacağı ürünlere uyguladıkları ilaç çeşit ve gübre miktarlarının farklı olduğunu görmekteyiz. O halde tarımsal üretimde belirli zorunluklar getirilmeli, mevcut zorunluluk alanları genişletilmeli, üretim alanı ve planlarına göre Ziraat Mühendisi, Veteriner ve ilgili eğitim alanlarının istihdam edilenlerin sayısı artırılmalıdır.
Son günlerde Tarım ve Orman Bakanlığınca gıdalarda taklit ve tağşiş yapılan ürünler açıklanmaktadır. İnsanın ne yediğini bilmesi en doğal hakkıdır, ancak yenilinceye kadar olan geçen süreçte bilinçli üretildiği ve kuralların uygulandığı da bilinmeli ki gıdalarda güvenilirlik artsın. Bu güvenilirliğin artması için özellikle gıda güvenliği ve güvencesi konusunda bilgi ve mevzuata uygun belge desteği sağlamak yanında üreticinin birçok sektörde olduğu gibi zirai üretim ve hayvan sağlığı ile ilgili eğitimli insanların çalıştırılması gerekmektedir. Üretim alanına göre kamu kurumlarında ve özel işletmelerde daha fazla sayıda ziraatçı ve hayvan sağlıkçı çalıştırılmalı ki hem üretim artsın hem de gıdalara duyulan güven artmış olsun.