Ramazan ayına başlarken:

Merhaba ey şehri gufran merhaba

Merhaba ey şehri rahmet merhaba

Merhaba ey şehri Kur’an Ramazan

On bir aylık yoldan geldin

Mü’minlere rahmet oldun”

 İlahisi ile gönüllerimiz sevinç ile dolmuştu. Ramazan ayının son günlerini idrak ettiğimiz şu anlarda yüreklerimizi ayrılıktan doğan bir hüzün kaplamakta. Çünkü Şehr-i Ramazan bize veda ediyor.

Dilimizde başka bir ilahinin sözleri:

“Elveda ey Şehr-i Ramazan elveda

Elveda ey Şehr-i Rahmet elveda

Elveda ey Elveda

Ey Şehr-i Kuran elveda”

Düşünüyoruz. Acaba “ Oruç Tuttuk mu? Yoksa Oruç bizi mi tuttu ?” Çoğumuzun bildiği bir Hadis-i Şerifte :” Bu ayın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden kurtuluştur.” Buyrulmuştur.

RAHMET kavramı, TDV İslam Ansiklopedisi’nde “Şefkat gösterip lütufta bulunma “olarak tanımlanmıştır. Yine ” Kur’an’da Allah’a izâfe edilen rahmet kavramının ifade ettiği mânaları şöyle sıralamıştır: İman, İslâm, nübüvvet, Kur’an, mağfiret ve cennet türünden olmak üzere mânevî; yağmur, rızık vb. maddî nimetler. Kur’an’da sayılamayacak kadar çok olduğu ifade edilen ilâhî nimetlerin hepsi ilâhî rahmetin kapsamı içinde yer alır. ”Şeklinde açıklanmıştır.

MAĞFİRET  : “Günahların Allah tarafından bağışlanması anlamında bir terim.”

Rahmete ve mağfirete erişerek Reyyan kapısından cennete girebilmenin formülü belki de yukarıdaki sorumuzda gizli.

Sorumuza dönersek: Oruç bizi gerçekten Tuttu mu?

Tuttuğumuz Oruç bizi diriltirken, kalplerimiz, ruhlarımızı ve siretlerimizi de diriltti mi?

Tuttuğumuz Oruç, bizim sırat-ı müstakimde olduğumuzun işareti mi oldu?

Biz, tevhid inancına dayandık ,şirkten, küfürden, münafıklıktan ve gerçekliği olmayan sapkınlıklardan uzak durduk;amelde hakka riayet ettik, niyetimiz düzgün ve içimiz dışımız bir oldu ve ikiyüzlülükten kaçındık, din samimiyettir ilkesine uyduk diyebiliyorsak o zaman sırat-ı müstakimde olduğumuzu ifade edebiliriz.

İşlerimizi yaparken: “Dest be kâr, gönül be yâr=El, işte; kalp, Allah ile” sırrına ermişsek “Oruç bizi Tutmuştur”.

Eğer, Ramazanın rahmet yüklü yağmurlarından payımıza düşeni almak için Müslümanın asli vazifesi olan kulluk görevini hatırlayarak, içimizdeki şeytanı (nefsi) dizginleyerek ve dışımızdaki şeytanlardan da (kendisini günaha sevk eden ortam ve arkadaşlar) uzaklaşarak kendi şeytanımızı bizzat kendimiz zincire vurabilmişsek “Oruç bizi Tutmuştur.” İşte, o zaman bize cennetin kapıları ardına kadar açılır, cehennem kapıları da kapanır.

Her yerde olduğu gibi gecelerin de bir imamı vardır. O, da müminin ruhuna şifa, rahmet ve hidayet kaynağı Kur’an’ı kalbinde taşıyan Kadir Gecesi’dir. Kadir gecesinde ihsan edilen nimetler ve rızıklar için çöllere düşmek gerekseydi düşülür, dağlar ile belleri aşmak gerekseydi aşılırdı. Ama kullarını herkesten daha iyi bilen, yarattığı insana şah damarından daha yakın olan Rabbimiz böylesine bir zaman dilimini bütün bunlara gerek kalmadan kullarına kendiliğinden bağışlıyor. Bin aydan daha hayırlı bir gece ikram ediyor.

Kadir gecesini gereği gibi idrak ettiysek” Oruç bizi Tutmuştur”.

Oruç bizi tuttuysa  “bayram o bayram olur”.

 Yazımıza burada son verirken: Rabbim nefsimize celaliyle, kalbimize cemaliyle, hayatımıza hikmetiyle, hatalarımıza rahmetiyle, mahşerde Muhammediyle yardım etsin duası ile milletimizin, İslam âleminin Ramazan Bayramınızı tebrik ediyoruz.

“Îmândan Kur'ân’dan ayırma bizi

İlâhî haramla doyurma bizi

Yolundan şaşarsak afv eyle bizi

Seçelim irfânla bayrâm edelim.”

                                                 ( Muzaffer Ozak)

Selam ve dua ile.