“Bir şeyin mükemmel olması gerekmiyor. Asıl mesele, onu tamamlamaktır. Her adım, bir sonrakinin öğretmenidir.”

Uzak bir vadide, bir taş ustası vardı. Günlerini mermer blokları ince ince yontarak geçirirdi. Her bir çizgi ve oyuk, onun için mükemmelliğe bir adım daha yaklaşmanın bir yolu gibiydi. Ancak bu çaba, onu sık sık durdurur, yeniden düşünmeye iterdi. Günler geçer, başladığı iş yarım kalırdı. Her ne kadar elleri güçlü, zihni keskin olsa da bir türlü kendini yeterince hazır hissedemezdi. “Biraz daha beklemeliyim,” derdi kendi kendine, “Bu işi mükemmel yapabilecek kadar hazır değilim.”

Bir gün, oradan geçen bir bilge, taş ustasının çalışmalarını izledi. Adamın bitmek bilmeyen erteleme alışkanlığını fark etti ve ona yaklaştı. Ustaya, “Bu taş üzerinde çalışıyorsun ama neden bitirmiyorsun?” diye sordu. Taş ustası derin bir iç çekerek, “Henüz hazır değilim. Daha iyi olabilirim, daha iyisini yapabilirim. Eğer bu taşı mükemmel yapamazsam, emeklerim boşa gider,” dedi.

Bilge, yerdeki bir taş parçasını aldı ve dedi: “Bu taşı görüyor musun? Bu haliyle bile birçok işe yarar. Ama sen, onu şekillendirmekten korktuğun için ne hale gelebileceğini göremiyorsun.” Ardından elindeki taşı bir kenara bıraktı ve ekledi: “Bir şeyin mükemmel olması gerekmiyor. Asıl mesele, onu tamamlamaktır. Her adım, bir sonrakinin öğretmenidir.”

Bu, Stoacı anlayışın temel taşlarından biridir. Epiktetos, “Kendi işini yap ve her zamanki gibi doğanın gerektirdiğini yerine getir,” der. Mükemmeliyetçilik, genellikle korkunun bir maskesidir. Hata yapma korkusu, yanlış anlaşılma korkusu veya yetersizlik hissi... Ancak Stoacılar, kontrol edebileceğimiz tek şeyin çabamız olduğunu ve sonucu kontrol etmenin imkansız olduğunu öğretir.

Mükemmeliyetçilik ve erteleme, hayal edilen bir zirveyi beklerken yolda yürümekten vazgeçmektir. Seneca’nın şu sözleri, bu konuda derin bir farkındalık sağlar: “Hayat kısa değil, biz onu boşa harcarız.” Beklerken geçen zaman, asla geri alınamaz. Oysa her küçük adım, bizi ileriye taşır ve zanaatımızı geliştirir.

Bilge, taş ustasına şöyle dedi: “Bu taşı bitirmen, seni diğer taşlara hazırlar. Eğer beklersen, bu taş da bozulacak ve hiçbir işe yaramayacak. Mükemmel değil, tamamlanmış bir iş, gerçek değeri taşır.”

Taş ustası, başını öne eğdi ve mermer blok üzerindeki çalışmasına yeniden başladı. Her darbede hata yapmaktan korksa da sonunda taşı tamamladı. O taş mükemmel olmadı ama başka taşlar için bir ilham kaynağı oldu. Ve taş ustası, her bir darbede hem kendi zanaatını hem de kendini keşfetti.

Stoacı anlayış, mükemmeliyetçilik ve ertelemeyi yenmek için güçlü bir yol sunar. Beklemek yerine harekete geçmek, kendimize kusurlarımızla ilerleyebileceğimizi hatırlatmaktır. Çünkü kusurlar, bizi insan yapan detaylardır. Ve her adımda, hem zanaatımızı hem de hayatımızı daha anlamlı hale getiririz.