İyi hissetmek, değerli hissetmek, güçlü hissetmek, güzel hissetmek, yeterli hissetmek,... Günümüz  insanlarını en çok meşgul eden psikolojik ihtiyaçlar. Peki değerlerden bağımsız, pozitivist psikolojik yaklaşımlar ne kadar iyidir ve ne kadar iyi hissettirir?

Tüm cahilî zamanlarda olduğu gibi modern Cahiliyede de, iyi hissetmek için haz duygusuna başvurulur. İnsan haz aldığı kişilere, faaliyetlere, ŞEYlere yöneltilir. Bir nevi hedonizm, gerçek iyiliğin yerini alır. Oysa haz ile elde edilen iyilik hissi, haz gibi geçici olup, süreklilik arzetmediğinden, mutluluğa ulaştıramaz. İyi hissetmeye neden olan hazlar nefsidir. İyi olmayı sağlayan inanç ve davranışlar ise aklîdir (Kalpleri vardır akletmezler-A'raf 179), görünür, faydalı ve süreklidir.

İyi hissetmenin yolunu, iyi olmaktan geçirmeyen her harita problemli, her çözüm sığ, sanal, etkisiz, aldatıcı ve hatta zarar vericidir.

Yaz okulundaki bir sınıf dolusu çocuğa: "İyilik nedir?" diye sorduğumda, ağız birliği etmişcesine: "Kedi ve köpeklere mama vermek" demişlerdi. İki kişi: "Yaşlıları karşıdan karşıya geçirmek", bir kişi de: - beklentimi sezmiş olmalı - "Kur'an okumak" diyebildi.

Nedir o halde iyilik?

 Kur'an bakış açısıyla:

 "... İyilik, Allah’a, Ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir." (Bakara- 177) "

 "Birr" bütün iyilikleri ifade eden bir terim. Hiç de yabancısı olmadığımız, geleneksel iyilikler, bizi iyi hissettirecek, mutlu edecek olan. Daha farklı, daha dikkat çekici, daha haz verici, daha taşkın olanı ararken, başını oraya buraya vuran kompleksli hal değil.

Ayetteki iyilik tanımına göre, inancın temellerini oluşturan şartlardan her biri, iyiliğe götürdüğü için iyiliğin ta kendisidir. Görücü, duyucu, fâil bir Allah'a imanın sağlayacağı iyiliklerin devamlılığını, Azîm bir Rabb'e dayanmanın iyi hissettirme gücünü, imansızlık dehlizinde, hazların peşinde sürüklenerek elde etmek aslâ mümkün değildir.

Öldükten sonra yeni bir hayata dirilip, bağ kurduklarından sorgulanacağına inanan kişi, gerçek iyilik yolunu bulmak için kılı kırk yarmaz mı? Bu çabası iyiliğin ta kendisi olup, bu çabaya düşürene minnetle şükredip iyi hissetmez mi?

Malı ve zenginliği çok sevmesine rağmen, fakir ve dilenci giremeyen korunaklı sitesinden çıkıp ihtiyaç gidermek için yürürkenki iyilik halini ve mutluluk hissini, spor kıyafetlerle, skor panelinde on bin adımı görmek sağlayabilir mi?

Günde 5 defa Rabbiyle sözleştiğinin ve arındığının şuurunda olan kimsenin yaptığı şey kendine iyilik değil de nedir? Bu arınma iyi hissettirmez mi? Platon'un akli ve hissi iyilik düşüncesi ya da bizim ifademizle İyi olmak ve iyi hissetmek aynı zamanda mümkündür ancak, insanın kemâlatı için yeterli değildir. İyiliği, iyiliği yaratana rücû ettirmek gerekir. İyilik Allah'tan bilinince şımarıklık ve böbürlenme, şükür ve boyun eğmeye dönüşür. İyilikle, iyiliğin sahibinin buluştuğu bir kalpde, kalbin sahibi aradan çıkmanın huzuruyla şüküreder. Öyle çıkar ki aradan, iyi hissetmek şöyle dursun, iyi olduğununu bile bilmez çoğu zaman. Bu huzur ve sekîne hâli, nefsin hazlarla ulaştığı iyi hissetme haliyle kıyaslanamayacak kadar tatmin edicidir. Asıl mutluluk kalbin tatmin olup yatışmasıdır. Bu hal hazlarla beslenen nefsin değil, Rabbinin hep hatırda tutmakla beslenen rûhun hâlidir. Ruh, Allah'tan olmakla, rûhun halleri O'na  yükselir.

İyi olma ve iyi hissetmenin kombinasyonları farklı kişiliklerle görünür olur:

İyi olan ve iyi hisseden ideal kişi

İyi olduğu halde iyi hissetmeyen depresif kişi

İyi olmadığı halde iyi hisseden narsist kişi.

İyi olmayan ve iyi hissetmeyen zalim kişi.

Peki, birey psikolojisini kuşatmış bu psikotik iyi hissetme hâli sosyolojiyi nasıl etkiler?

Kardeşi  gözlerinin önünde boğazlanırken, iyi olmak, zalimin bileğini bükmeyi gerektirirken, iyi hissetmek, bir iki küfür savurduktan sonra görmezden gelmeyi, arada bir 'yapma-etme!' diyerek işine gücüne bakmayı gerektirir.

Çocuğunuzu akran zorbalarının tekmelerinden kurtarsanız, iki tokat atamadığınız, kolluk kuvvetleri gelmeden alıkoyamadığınız gibi, Birleşmiş milletler kararı olmadan zalimin elini bile tutamaz, Filistinli kardeşinize bir lokma ekmek veremezsiniz. Aynı bütünün parçasıdır; psikolojik, sosyolojik, hukuki gerçeklikler. İyi olmak yasak, iyi hissetmek şarttır bu yeni dinde.

"Yüzlerinizi doğuya ve batıya döndürmeniz iyilik değil!... " ( Bakara 177) diye bir nida gelir. Kimi duyar, kimi duymaz. Arkasından fısıldar; bin yıllardır başımızı dik tutturan bildik iyilikleri. Terketmekle yerlere düşmüş yüzlerimizi, geri toplatacak tanıdık iyilikleri. Freud mu, Buda mı ya da Nato mu, Shanghai mı, Brics mi,  her neyse doğuya ve batıya döndüren yüzleri; İyilik burada, kendi içimizde, dünyanın bütün kütüphanelerini araştırmış hakikati arayan kütüphanecinin kendi rafında.

İyi olmaya devam edebiliriz.

Selam ile...