Son günlerde ülkemizde meydana gelen acı dolu olaylardan kim sorumlu? Bu sorunun cevabı sağımıza ve solumuza bakmadan “Biz sorumluyuz, hepimiz sorumluyuz” olmalıdır. Evet, evirip çevirmeden, kıvırmadan verilecek tek cevap budur.

Çünkü bizler, illaki birileri yaralanacak, illaki birileri hastalanacak, illaki birileri ölecek, illaki kendi yakınlarımızdan birinin canı yanacak, illaki birimizin malı telef olacak, ancak o zaman ayıkırız, uyanırız. Biraz rahata erdik mi tekrar kış uykusuna dalarız.

Hepimiz böyleyiz, hepimiz birbirimize benzeriz. Aydınımız böyle, kara cahilimiz böyle, hocamız böyle, hacımız böyle. Yöneticimiz böyle, yönetilenimiz böyle.

Oysa insan yeryüzünün imarı ve inşası ile sorumlu kılınmış, emanet denilen bu görevi kendiliğinden üstlenmiş. Ama şimdi emanet olarak aldığı görevini yerine getirmiyor, görevini ve sorumluluğunu başkasının üzerine yıkmaya çalışıyor. Neden böyle yapıyor, doğrusu onu da bilmiyor.

Ankara'dan sevgili kardeşim Ekrem Eraslan da bu konuda düşüncelerini yazıp, göndermiş. Kısa ve öz bir değerlendirme yapmış. Selâmdan sonra diyor ki:

“Herkesin bir şekilde kolayca aldığı devletin sosyal yardımlarıyla milletin sırtında bir sülük gibi yaşamak yerine insan onuruna yakışan bir şekilde hem de sosyal yardımlardan daha düşük bir maaşa çalışan insanlarımız maden ocaklarında ve tarla yollarında gözlerimizin önünde sürekli ölüyorlar. Onlar onurlarıyla yaşayıp can verirken onların emeğiyle karnını doyurup, sırtını ısıtan bizler ise 3-5 gün vah vah edip geçip gidiyoruz. 

Bu süreklilik kazanan ölümlerin bir sorumlusu olmalı, bir hesap vereni olmalı, bu zalim düzenin bir sahibi olmalı ve biz insan olmanın onuruna yakışır bir şekilde hesap sormalıyız. Eğer İnsan = Müslüman olmanın gereğini yerine getirmez, unutur gidersek, savsaklarsak, görmezden gelirsek bütün düzenlerin üzerinde düzenin sahibi olan, bizden hesap sorar ve o bizim gibi rakamlar üzerinden tavrını koymaz.

Bana sendika demeyin onlar ışıklı salonlarda gösterişli protokol uygulamalarında renkleri artık sarı bile değil, bana medya demeyin onlar ellerinde sihirli bir sopaya çevirdikleri gazeteleriyle her gün yeni bir illüzyon gösterisiyle toplumu yanıltmanın peşindeler, bana kanunlar demeyin onlar birer örümcek ağı gibi.”

Evet, süreklilik kazanan ölümleri, hemen hemen her gün farklı yerlerde meydana gelen bu ölümlerin, yaralanmaların, felaketlerin bir sorumlusu olmalı ve biz onlardan hesap sormalıyız.

Yolları kazıp çukur bırakanlardan, aydınlatıcı, uyarıcı işaret koymayanlardan, işaret ve uyarı levhalarını tahrip edenlerden, trafik kurallarını ihlal edenlerden ya da onlara göz yumanlardan, denetimden kaçanlardan, yediği yemek, içtiği çay nedeniyle hataları görmeyenlerden hesap sormalıyız.

Kimsenin yaptığı kötülük, kimsenin yanına kâr kalmamalıdır. Cezalar caydırıcı olmalıdır. Adam kayırmacılık son bulmalıdır. Rüşvetin kökü kazınmalıdır.

Batı bu işi çoktan çözdü. Avrupalılar para cezasından ve diğer cezalardan Allah'tan korkar gibi korkuyorlar. Biz mi? Bizler Avrupa'da ceza korkusundan emniyet kemeri takarken, Kapıkule Sınır Kapısı'ndan girer girmez kemerleri çözüyor” Oh be! Özgürlük varmış, yaşasın vatanım!” diyerek çığlıklar atmaya, kuralları alt üst etmeye başlıyoruz.

Evet, bu iş eğitim meselesi. Hepimize görev düşüyor. Anne babalara, yöneticilere ve âlimlere büyük görevler düşüyor.

Ben, bütün yöneticilerimize M. Akif Ersoy'un, “Safahat”ında yer alan, Hz. Ömer'in hayatından önemli bir kesit sunan “Koca Karı ile Ömer” şiirini okumalarını tavsiye ediyorum. Hz. Ömer'in,

“Kenar-ı Dicle'de bir kurt aşırsa bir koyunu

Gelir de adl-i İlâhi sorar Ömer'den onu.”  

dediği gibi, İlâhi Adaletin, bütün yöneticilerin, yapması gerekirken yapmadıklarından, yapmaması gerekirken yaptıklarından,  bütün yöneticilerin ve âlimlerin de söylemesi gerekirken söylemediklerinden, söylememesi gerekirken söylediklerinden hesap vereceklerini hatırlatıyorum.

                                       HEM NALINA HEM MIHINA

ET HIRSIZLARI

Gazetemizin manşetten verdiği habere göre son günlerde, merkezden uzak yerleşim merkezlerindeki müstakil evlere dadanan hırsızlar, evlerdeki hiçbir eşyaya el dokunmuyor, sadece dolapta ve kilerde bulunan kurban etlerini çalıp kaçıyorlarmış.

Geçen gün bizim binaya giren hırsızlar da alt komşumuzun kilerde bulunan turşularını çalıp götürmüşlerdi.

Bu hırsızlar işi biliyor. Ağzının tadını biliyor. Nasılsa hırsızlığa verilen cezanın bir caydırıcı özelliği de yok. Yakalansa,  Devlet içerde bakıyor, yakalanmayınca da dışarıda kendisi etle turşuyla idare ediyor.

DEMBA BA

Beşiktaş'ın Senegalli forvet oyuncusu Demba Ba” Ezan okununca camide namaz kılmayı seviyorum, kalabalık nüfusa karşın İstanbul'da camiler az sayıda insanın gelmesine şaşırıyorum” demiş.

Ah Denba Ba, ah! Gerçekten Baba adamsın. Hiç şaşırma, bizdekilerin namazda yüzü olmayınca ezanda kulağı olmadığına.

Biz yıllardır gençliğimizi camiden, ezandan, oruçtan, hacdan uzak tutmanın antrenmanını yaptırdık. Kaçırma şimdi keyfimizi.

KOCAMAN GALİBİYET

Torku Konyaspor, Kardemir Karabükspor'u zor da olsa 1-0 yenerek şeytanın bacağını kırdı. Üç puanı güç de olsa aldı. 

Yeni Teknik Direktör Aykut Kocaman olunca, bu galibiyet de KOCAMAN sayılabilir.

Tebrikler Torku  Konyaspor. İnşallah bundan sonra sonuçlar KÜÇÜMEN olmaz.

                                             GÜNÜN SÖZÜ

MİDE DERDİ OLMASAYDI HİÇ BİR KUŞ TUZAĞA DÜŞMEZDİ. BELKİ AVCI DA TUZAK KURMAZDI.                                                                                                                             SA'Dİ