Yıllar önce kaleme alarak o dönemde yazdığım gazetelerde yayınlanan, bu yazı serisinin dünkü bölümünde de tekrar yayınladığım “FETÖ’nün Palazlanma Yolları” başlıklı yazımın dördüncü maddesine bir kere daha dönmek istiyorum. Palazlanma yolları olarak kullandıkları metotlardan birisi de şuydu:

“Emniyet ve yargıdaki örgüt elemanları yoluyla iş adamlarından ve zenginlerden baskı yoluyla büyük paralar temin etmek. Bu yolla para vermeyenlerin akıbetleri bir bahane ile cezaevi olmakta idi. Ayrıca kendilerine bağlı maliyeciler aracılığı ile de işadamlarına baskı yapılıyordu.”

İşte tam bu yolla baskı yaparak büyük paralar almak istedikleri işadamlarından birisi Konya’da bilinen, benim de yakından tanıdığım Nusret Argun idi.

Nusret Argun, istedikleri trilyonlarca miktar parayı vermeyince kendini bir anda cezaevinde buldu.  Yıllarca cezaevinde kaldı. “Bana FETÖ tezgâh kurdu. İstediklerini yapmadığım için cezalandırılıyorum” diye bağırdı durdu ama sesini kimseye duyuramadı. 180 yıl hapis cezası verildi. 6 yıl cezaevinde kaldı. Ta ki bu grubun asıl niyetlerinin ortaya çıktığı 17 - 25 Aralık 2013 Operasyonları ile MİT Tırlarının durdurulduğu 1 Ocak 2014 tarihine kadar… O olaylardan sonra o dönemde Paralel Yapı diye adlandırılan bugünkü adıyla FETÖ’nün kumpası olduğu ortaya çıkınca, Nusret ArgunYargıtay’ın ve Anayasa Mahkemesi’nin kararları üzerine serbest kaldı ve özgürlüğüne kavuştu.

Paralel Yapının kurduğu ‘himmet’ kumpasının kurbanı olan Nusret Argun o dönemde yaptığı açıklamada şunları söylemişti:

"Boyun eğmemenin cezasını ödedim. Amaç benim üzerimden Konyalı işadamlarını Paralel Yapı'ya hizmet ettirmekti. Taleplerini yerine getirip onlara itaat etseydim, Konya'da konuşmaktan çekinen yüzlerce işadamı gibi ben de işimde gücümde olurdum. Bana yapılan operasyon, bir gerçeğin arayışı değil, kendilerine itaat etmemenin cezasıdır. Bu sadece Konya'nın değil, tüm Türkiye'nin sorunudur. Bütün mal varlığıma el konulurken, 11 ilde gaz dağıtımı yaptığım büyük şirkete el konulmadı. Ben cezaevine girdikten sonra şirket satılınca neden el konulmadığını anlayabildim."

Paralel yapının uydurma delillerle tutuklayıp 180 yıl hapse mahkûm ettiği Okyanus Şirketler Grubu'nun sahibi Nusret Argun Anayasa Mahkemesi kararıyla tahliye olduktan sonra paralel yapının nasıl bir kumpas kurduğunu delilleriyle deşifre etti. Argun'un tüm malvarlığına Anayasa'ya aykırı olmasına rağmen konulan genel tedbir kararı, paralel yapının polis ve yargıyı tetikçi olarak kullandığını tescilledi. Tedbire gerekçe olarak ise dosyada bile olmayan hayali bir yazışma gösterildi. Bu yazışmaya göre Argun, 2004 yılından önce hiçbir mal varlığı bulunmazken 2004-2008 arasında birden bire onlarca gayrimenkul sahibi olmuştu.

Argun, 2004 yılından önce sahibi olduğu 256 adet gayrimenkule ilişkin tapu kayıtlarını mahkemeye sunmasına rağmen 5 bin kişinin çalıştığı 18 şirket ve 500'e yakın menkul ve gayrimenkulüne konulan tedbir tam 6 yıl kaldırılmadı. Tedbir kararındaki bir ayrıntı oldukça dikkat çekiciydi. Argun bu konuyu şöyle anlattı:

“Mahkemeye defalarca yazı yazıp tedbire gerekçe gösterdikleri yazışmayı istedik. Cevap veremediler. Çünkü benim 2004 öncesi gayrimenkullerimin çok az olduğunu gösteren bir yazışma yoktu ellerinde. Zaten olamaz da. Çünkü 256 adet gayrimenkulümün 2004 öncesine ait olduğunu ispat ettim. Tüm bu girişimlerime rağmen bugün Anayasa'da kesin olarak yasaklanan 'genel müsadere' kararını uyguladılar. Mallar üzerinde tedbirin kaldırıldığını gösteren yazı da karar açıklandıktan 8 ay sonra yazıldı. Çocuğumun kredi kartlarına varıncaya dek, menkul, gayrimenkul, şirket hissesi... 500'e yakın menkul ve gayrimenkulün hemen hepsine tedbir koydular. Yalnız ikisi hariç...

Müteahhitliğini yaptığım Yeniyol Konakları'ndan daire satın alan Mevlana Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyesi Ali Egemen'in ortağı olduğu Referans Denetim şirketine ait, henüz tapusu teslim edilmeyen daireye tedbir konulmadı. Aslında paralel yapıya mensup olduğunu bildiğimiz bu kişi, o dönemde satın aldığı dairenin tapusunu almamıştı. Sadece o daireye tedbir konulmamış... Durumu, bu kişi tapusunu almak üzere şirkete müracaat edince anladık ve şaşırdık. Bize delillerin bile gösterilmediği, gizlilik kararı olan dosyadan kimlerin haberdar edildiği de bu şekilde ortaya çıktı. Paralel yapı, kendi mensubunu açık bir şekilde korudu.”

FETÖ’ye karşı büyük mücadele örneği ortaya koydu. Davalar açtı. Yargılanmalarını sağladı. FETÖ’nün örgüt şemasının ortaya çıkmasına vesile oldu. Cezaevine girmeye ve 6 yıl orada çile çekmeye razı oldu da FETÖ’ye teslim olmadı. Konyaspor yönetiminde de beraber görev yaptığımız Nusret Argun’un FETÖ’ye karşı verdiği bu amansız mücadeleyi takdirle karşılıyorum. Bu örnek mücadeleye ancak selam durulur.

Nusret Argun’un bu mücadelesini sizlerle paylaştıktan sonra, son 15 yıldan itibaren geçmiş tarihlerde değişik gazetelerde yazdığım yazıları yayınlamaya ve FETÖ’nün içyüzünü açıklamaya devam ediyorum.

O gece yaşananlar

15 Temmuz akşamı, milletin iradesine tasallut edilmiş karanlık bir gece iken, 16 Temmuz sabahını Milli İrade zaferine tebdil eyleyen Rabbime milyarlarca şükürler olsun.

Darbe girişiminin zafere dönüşmesinde en büyük rolü oynayan Başkomutanımıza, darbeye karşı duran şerefli Türk askerine, kahraman polislerimize, medyamıza selam olsun. Darbe girişiminin başından itibaren Başkomutanın çağrısına uyarak canları pahasına binlerce destan yazan şanlı milletimize selam olsun.

Darbe gecesinde yaşanan bazı olaylar şu şekilde cereyan etmişti:

*Darbe o gece sabah 04.00 de yapılmak üzere tam teşekküllü olarak planlanmıştı. Fakat Genel Kurmay Başkanı haber alınca karargâhta kaldı. Yanındaki hainler darbenin deşifre olduğunu bildirdi bu yüzden operasyon 6 saat erken başladı.

* İstanbul Arnavutköy'de tank birliğindeki binbaşı olayı fark edip Emniyeti aradı, Belediyenin iş makinaları kışlanın kapısını kapattı orada 2 albay 1 polis şehit oldu ama tanklar çıkamadı.

* Malatya’da 8 adet kargo uçağı mühimmatı Türkiye'ye dağıtılmak için yüklendi fakat Belediye uçuş pistine itfaiye ve iş makinalarını park etti uçaklar kalkamadı.

* Özel kuvvetler karargâhına giren tuğgenerali, astsubay Ömer Halisdemir alnından vurdu ve şehit oldu. Böylece karargâhtaki bütün plan çöktü.

* Cumhurbaşkanının yeri bilinmiyordu. Hain yaveri yerini söyledi ama yine operasyonun erken başlamasından dolayı Cumhurbaşkanı haber aldı ve oteli terk ettikten sonra hainler geldi. Planlandığı saatte başlasa idi, Cumhurbaşkanı uykuda yakalanacaktı.

* Cumhurbaşkanı ölümü göze alarak İstanbul'a uçtu. Uçuş numarasını TC Ana yerine, TK8464 yani tarifeli yolcu uçuş kodu ile İstanbul’a indi. Şayet Ankara'ya inseydi helikopterler hava limanında veya sarayda vurmak için hazır bekliyordu. Burada da 1. Ordu Komutanı olaya el koydu sizi acilen İstanbul'a bekliyoruz dedi.

* Türksat Telekom’da, TRT’de, CNN Türk’te ve bilumum yerlerde sivil ve polis direnişleri oldu. İletişimi kesemediler.

* Onların planında Cumhurbaşkanı'nın 4,5 G ile canlı yayın yapacağı ve halka çağrısı yoktu. Çünkü saat gece 04.00 de Cumhurbaşkanı yakalanmasa bile iletişim tamamen kesilmiş olacaktı ve kimse sokak çağrısı yapamayacaktı.

* Ve tabi milleti tamamen unutmuşlardı. Planlarında milletin olaya el koyacağı hiç yoktu. Milletimizin tanklara karşı duracağını, tankların üzerine çıkacağını ve önlerine yatacağını hesap edemediler.

Bunun gibi yüzlerce olay var, yazılan binlerce destan var. Ülkemizi ve milletimizi bu haşhaşi yapının elinden Allah Korudu. Yoksa plan kusursuzdu. Hesap edemedikleri şey Allah'ın Planıydı ve Allah’ın planının bütün planların üstünde olduğuydu.

Milli İrade nöbetleri ve şerden, hayırlar doğdu

Millet olarak çok zor bir imtihandan başarıyla geçtik.

Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere, Başbakanımız, Bakanlarımız, Siyasi Parti Genel Başkanları, Medya, Sivil Toplum Kuruluşları, polisimiz, darbeye karşı duran gerçek askerimiz ve şanlı milletimizin her bir ferdi hepsi birer kahraman, hepsi birer yiğit, hepsi birer Alparslan, hepsi birer Ulubatlı Hasan, hepsi birer Fatih oldu Elhamdülillah…

Peygamber övgüsüne nail olan Fatih’in ve ordusunun torunu olan bu milletle ne kadar iftihar etsek azdır. Dünya üzerinde böyle bir millet bulamazsınız.

Yaşantısı tam istenilen seviyede olmasa bile, vatan söz konusu olunca, namus söz konusu olunca, bayrak söz konusu olunca, din söz konusu olunca kükreyen ve bir anda dalga dalga  ayağa kalkan bu şanlı millet, İslâm aleminin tekrar lideri olacaktır İnşaallah… İnanıyorum ki, Allah bu millete bunu nasip edecek.

***   ***   ***

Pazar günü Yenikapı’da ve Türkiye’nin her yerinde 15 milyon insan meydanları doldurdu. Bu bir şahlanıştır. Bu yeniden kıyama kalkış, yeniden milli ve dini duyguların coşması, zirveye ulaşmasıdır.

Mevlana meydanından on binlerce insanımızla birlikte, Yenikapı mitingini izlemek çok güzeldi. Bir yandan Konya’daki coşkuyu yaşarken, diğer yandan Yenikapı’daki ilkleri görmek o kadar zevk verdi ki bize anlatamam.

Farklı siyasi görüşte bile olsa, 15 milyon insanın aynı duygularla beraber coşması görülecek, yaşanacak bir güzellikti. O gün sadece meydanda bulunmakla kalmayıp, kürsüye çıkarak o şahlanışa konuşmamla ve okuduğum şiirlerle katkıda bulunmak ayrı bir zevkti.

O gün iktidarıyla, muhalefetiyle, askeriyle, siviliyle Yenikapı’dan ve tüm Türkiye’den dünyaya şu mesaj verildi: Ne yaparsanız yapın bu şanlı millete diz çöktüremeyeceksiniz. Biz zor zamanlarda bütünleşir, yürek yüreğe, omuz omuza verir, kardeş oluruz ve topunuza yeteriz evvel Allah…

***   ***   ***

Hiç aksatmadan tam 27 gün…  En erken 02.00 olmak üzere, bazı günler sabah namazına kadar…

Söz konusu Vatan… Namus bellediğimiz Vatan… Başka şeye benzer mi? 27 gün yorulmuşuz, uykusuz kalmışız ne çıkar?

Vatan giderse bu yorgun, bu uykusuz, bu ağrılı bedenlerimiz de olmayacak. Vatan giderse sığınağımız, korunağımız, ailemiz, bakmaya kıyamadığımız evlat ve torunlarımız da olmayacak. Vatan giderse mal ve mülklerimiz de olmayacak.

Vatan bizim her şeyimiz. Onu korumak için değil 27 gün, yıllar boyu nöbet tutabiliriz. 

Ve sonuna geldik milli irade nöbetlerinin… İyi de alışmıştık aslında… Şimdi bir boşluğa düşeceğiz sanki…

Geçtiğimiz Pazar günü taçlandırıldı ve Çarşamba günü nokta konuldu.

***   ***   ***

Fethullahçı terör örgütünün şu tarihte şu eylemi yapacağı ile ilgili mesajlar alıyoruz. Bunlar yapacakları en büyük eylemi yaptılar ve başaramadılar. 150 general, binlerce albay, yarbay, yüzbaşı ve emirlerindeki silahlı kuvvetlerle, uçaklarla, tanklarla başaramadıklarını mı başaracaklar bundan sonra?

Artık darbe yapmaya falan güçleri kalmadı bunların. Belleri kırıldı. Bir daha böyle bir kalkışmaya cesaret edemezler. Ancak, suikastlar düzenleyebilirler. Onun için uyanık olalım.

Bunların masum görünümlerine aldanmayın. Yeter ki Pensilvanya’daki o haydut başından emir alsınlar. O masum yüzlerin bir anda canavarlaştığını, bir anda en kanlı teröriste döndüğünü, bir anda canlı bombalara dönüştüğünü görebilirsiniz.

Ancak ne yaparlarsa boş… Ölüme gülerek giden bu millete ne yapabilirler ki? Ölümden öte yol mu var? Ölümü göze alarak kurşunun üstüne giden, tankın altına yatan bu milleti korkutabilirler mi?

O gece, Allah, bu milletin her bir ferdinden ölüm korkusunu kaldırdı. Ölümü öyle bir güzel gösterdi ki Rabbimiz, herkes ölüme koşarak gitti. Gidemeyenler de ben niye şehit olamadım diye hayıflandı. Kıskandı şehitlerini, gazilerini… Bu millet ne güzel millet…

***   ***   ***

Yaşadığımız şerden, büyük hayırlar doğdu. Yeniden bütünleştik, kardeş olduğumuzun farkına vardık. Bedenlerimizle birlikte yüreklerimiz de birleşti. Normal zamanlarda yapamayacağımız işleri yaptık, büyük adımlar attık millet olarak, devlet olarak… Bu az şey mi?

Ayrıca, bu Fetö’nün iç yüzünü göremeyen ahmaklarda görmüş oldular, bunların ne büyük bela olduğunu…  Bizler de 27 gün boyunca gençliğimizin o hareketli günlerini bir kere daha yaşamış olduk.

Evet büyük sıkıntılar yaşadık, 240 şehit verdik, 2 binin üzerinde gazimiz var. Acılarımız var ama sonu hayır oldu Elhamdülillah… Bu şerden, bu beladan, büyük hayırlar hasıl eden Rabbimize sonsuz şükürler olsun.

15 Temmuz’un o karanlık gecesini, 16 Temmuz’un ve daha sonraki günlerin nurlu sabahına dönüştüren Rabbimize hamdolsun. 

Sonsuza kadar var ol, sonsuza kadar bahtiyar ol Türkiye’m. Sonsuza kadar mahrem eller sana değmesin canım vatanım…  (Devam edecek)