Konya'da Cumhuriyet Bayramı kutlamaları önceden her okulda yapılırdı. Şimdi her okuldan bir iki öğretmen ve birkaç öğrenci temsilci göndererek stada resmi yürüyüşlere katılarak kutlanır oldu.
Cumhuriyet'e verilen değer bu kadar mı olmalıydı? Halbuki biz Cumhuriyete ne kadar zor şartlar altında kavuşmuştuk. Vatanın her köşesi işgal edilmiş, sadece iç Anadolu bölgesine sıkıştırılmış Türklerin orada yaşamasına bile tahammül edilememiş ve boğulması için emperyalist devletler yoğun bir pazarlığa girişmişlerdi. İşte Anadolu'da Türk varlığını her tarafı kuşatılmış bir şekilde imha etmek muradında olan emperyalist güçlere bir meydan okuma başlamıştı. Bu meydan okuma Samsun'da Ya istiklal ya ölüm parolasıyla başlamış, Amasya'da milletin mukadderatını yine millet kendisi tayin edecektir ilkesi ile bayraklaşmıştı. Anadolu'da zaten çoğunluğu, yaşlı, sakat, çocuk ve kadınlardan oluşan savaşlardan yılmış Türk halkı kendisini diriltecek, Bilge Kağan gibi Titre ve kendine gel diyecek bir lidere ihtiyacı vardı. İşte bu lider Mustafa Kemal idi!
Mustafa Kemal önce arkadaşlarını bağımsızlık duygusuna inandırdı. Ekibini kurdu ve Türk halkının bağımsızlık duygusunu yeniden harekete geçirdi. İzmir'in işgaliyle başlayan facialar, Türk halkına yapılan işkence ve saldırılar, ırz ve namusa yapılan tecavüzler halkın gözünü açmaya başlamış ve yurdun her tarafında reddi ilhak ve müdafaa-ı hukuk dernekleri kurulmuştur. İşte Mustafa Kemal, bu derneklerin birleşmesinde ve tek bir yumruk olarak düşmanın suratında patlamasında harcı koyan yegâne kişidir.
Millet, atasının kıymetini bildi, takdir etti. Türkiye Büyük Millet Meclisi bu yurdu önder olarak düşman işgalinden kurtaran ve yeniden modern bir devlet haline koyan atasına, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kuran emsalsiz komutan, devlet adamı ve millet sevdalısı başbuğuna Atatürk soyadını vererek adını ölümsüzleştirdi.
Şimdi Cumhuriyete küfretmek ve onu kuranlara sövmek bir moda halini aldı. Yapılan milli mücadele yok farz edildi. Böyle bir mücadele verilmemiş; sanki bu devlet batılı devletlerin bir lutfu olarak bize takdim edilmiş! gibi hezeyanlarla Türk gençlerinin aklı çelindi.
Şimdi size işgal altındaki memleketin çektiği sıkıntıları unutmayan ve Gazisine sahip çıkan Konya halkının bir sesini duyuracağım. Kurtuluş savaşının hitamında 21 Mart 1339'da Konya'ya gelen Gazi Mustafa Kemal Paşa'ya halkın sevgi ve teveccühünü dile getiren Babalık Gazetesi'nden bir Hoş geldin mesajını dikkatlerinize sunuyorum
21 Mart 1331 (1923) Babalık Gazetesi
Gazi namdarımıza ve refika-i muhteremelerine Babalık lisanı-ı umumî-i millet namına hoş geldin ve arz-ı tazimat eder
HOŞ GELDİN EY GAZİ-İ NAMDAR
Ey Yüce Gazi! Konya nümaşa-yı didarınıza (yüzünüzü görmeye) çoktan beri müştak (aşık) idi. Ve hakikaten sizi sine-i insanette bir mihman-ı âlîşân olarak velev bir iki gün olsun barındırmak Konya için bir şeref olacaktı. Vücud-u kerimenizle bu Türk diyarına o şerefi bahşettiniz. Masum yavrularımızdan anha reside-i salhurdelerine varıncaya kadar bu halk size gâlâ-yı itminan ve şükranını takdim için birbirleriyle müsabaka ettiler. Borçlu idiler çünkü o masum yavrularla ihtiyar babalar, koca nineler, bütün bu halk, bu! Yalnız Konya değil baştanbaşa bu mübarek vatan sizin irşadınız, rüşdünüz ve kemalinizle yaşamak hakkını yeniden kazandı, ölüm tehlikelerinden kurtuldu.
Koca Kumandan, siz bu defa Konya'ya geldiniz? Büyük Millet Meclisi Reisi olarak ! Başkumandan olarak değil fakat hakur ve zalim düşmanı 13 günde Anadolu'nun yanık bağrından denize döken ve onun kibr ve ! Himalaya Dağları gibi yükselen yüzünü mübarek vatanın Akdeniz sahillerinde yalçın kayalara sürterek parçalayan çelik Türk ordusunun, Hakk ordusunun bir nişan ve şeref ve baş kumandanı olarak geldiniz.
Size bin tahiyyat ve selam, şükran ve itminan.
Ey münci-i mükerrem! Siz Konya'ya daha evvel teşrifinizde 4 Ağustos 1336 tarihine müsadif bir Çarşamba günü idi ki Konyalılara irad buyurduğunuz bir nutukta: !düşmanlarımız şeref ve haysiyetimizi, namusumuzu istiyorlar. Bunları aldıktan sonra darbe-i katiye kendiliğinden vurulmuş olacaktır. Bunu takdir ederek diyorsunuz ki istiklalimizi vermeyeceğiz. Müdafaa edeceğiz karındaşlar! Böyle binlerce seneden beri saadet ve istiklali duymuş bir milletten istiklal alınamaz. Dediniz. Düşmanlarımız aramıza ilka-yı fesad eylediklerini pek mucez bir surette isbat buyurduktan sonra âlem-i İslam'ın bize maddi manevi muavenette bulunduğunu beyan buyurdunuz ve dediniz ki: !arkadaşlar bunlar mevcud olmakla beraber kendi kuvvetimize, kendi kudretimize, kendi milletimize istinaden tarik-i kutside devam edelim. Diyelim ki bütün garp bize düşmandır. Garplılar bizim kuvvetimizin maddeten tecellisini görmedikçe bize merhamet etmezler. Biz de garbın cibin-i zalimini! etmeyeceğiz. Tek bir neferimiz, tek bir ferdimiz! kalsa da her halde istiklalimizi vermeyeceğiz. Düşmanımızı yaşamaya bırakmayacağız.
İşte sizin o zaman söylediğiniz bu hakikatler el yevm tamamıyla tecelli eylemiş, millet kurtulmuş ve düşman yaşayamamıştır.
Millet bundan sonra istikbal-i münevveri hakkında sizin irşadınıza muhtaçtır. Bu sefer silahlarla mücehhez bir ordunun kumandanı değil, sabanıyla, çiftçisiyle, sanatkârıyla istiklal-i iktisadiyesini de kurtarmaya azmetmiş bir milletin mürşidi olacaksınız. Adana da halk ile yakından temas buyurduğunuz zaman irad edilen nutuk ulvi bir hitabe-i gara değil ilmin en derin noktalarından alınmış en kuvvetli bir irfanın ilhamlarından müteşekkil bir mecelle-i celiledir ki harez-i can! Edilmeye layıktır.
Emin olunuz ki ey büyük reis, halk sizin bu irşadınızı ve nasihatınız daima bir küpe gibi taşıyacak, istiklal-i iktisadi cidalinde cehl ve irtica mücadelelerinde daima sizin irfanınızda bulunacaktır. Siz yalnız sahibü's-seyf değilsiniz aynı zamanda büyük bir sahibü'l fikir ve el fiilinizdir.
Ey büyük milletin, büyük meclisinin büyük reisi!
Tacidarlarla aranızda büyük bir fark görmüyorum. Onlar erikelerini saraylarında yerleştirdiler. !Siz ise taht-ı muhabbetinizi halkın samimi kalbine yerleştirdiniz. Hâkimini tacidarlardan alıp halka verdiniz (Ekrem Reşad)
Beşeri yöntemlerin en iyisi olan Cumhuriyeti korumak ve kurumlarını muhafaza etmek her Türk ferdinin üzerine bir borçtur. İstila altında geçirdiğimiz günleri unutmamak gerekir. Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yoktur. Tecrübelerden istifadeyle Cumhuriyetin değerlerine sahip çıkmalıyız. Aziz vatanımızı ve milletimizi bölecek her türlü faaliyetten uzak durmalıyız. MuzıSSr faaliyetlerin yeşermesine meydan vermemeliyiz.
Bunun için genç dimağlara cumhuriyetin erdemleri anlatılmalı, milli bayramlarımız da dini bayramlarımız gibi coşkuyla kutlanmalıdır. Cumhuriyet bayramı da sadece bir günlük etkinlik değil en az bir haftalık etkinlik olarak kutlanmalı ve kutlamalara halkın iştiraki teşvik edilmelidir.
Hayırlı bayramlar. Cumhuriyet Bayramı herkese kutlu olsun.