CARİTAS, İHH, İNSANÎ YARDIM VAKIFLARI
İHH İnsanî Yardım Vakfı Konya Şube Başkanı Opr. Dr. Hasan Hüseyin Uysal'ın önceki gün gazetemize yaptığı, gazetemizin de manşetten Yetimimi Zihni Yıkanıyor şeklinde verdiği haber, beni yıllar öncesine götürdü.
Avusturya'ya İslâm Dersi Öğretmeni olarak 18 arkadaşımla birlikte gittiğimiz, 1993'ün Eylül ayına, Viyana'ya ve Viyana'daki ilk günlerime uzandım bir anda.
Hiç unutmam 7 arkadaş birlikte, Viyana'nın en güzel yerinden, 15. Viyana'dan, ayda 10.000 Avusturya Şilini vererek bir ev tutmuştuk.
Daha evi tutarken üç aylık peşin artı depozito artı komisyon bir çanta dolusu para vermiştik, immobilian denilen emlâkçı ofisine. Çok katı ve acımasız kuralları vardı. Hele bir de dil bilmez, kural bilmez, hukuk ve kanundan anlamaz bir yabancıysanız, adamların eline düşen bir av gibiydiniz.
Elde avuçta para kalmayınca, evimizi nasıl tefriş eder, nasıl düzenler, nasıl eşya alır, nasıl yerleşiriz diye kara kara düşünmeye başlamıştık.
İmdadımıza yıllardır Viyana'da çalışan gurbetçi kardeşlerimiz yetişti ve bizlerin 5.Viyana'da bulunan Caritas denilen yerden, çok uygun ve ucuz fiyatlarla, ihtiyacımız olan her şeyi alabileceğimizi söylediler.
Arkadaşlarla birlikte sora sora Caritas'ı bulduk. Koca bir depo, iğneden ipliğe, kap kaçaktan giysiye, sergiden mobilyaya, bazadan koltuğa, yemek masasından sandalyeye, giysiden yiyeceğe ne ararsan hepsi var. Aklınıza ne gelirse, eski yeni her şey var. Gerçekten de çok ucuz. Bizdeki Bit Pazarı, Spot Mağazaları, Tellal Pazarı gibi.
Meğer Viyana ve o çevredeki köy, kasaba ve diğer şehirlerde oturan insanlar kullanmadıkları, atmak istedikleri kullanılabilir, tamir edilebilir eşyalarını buraya bağışlıyormuş.
Caritas, bu eşyaları temizliyor, tamir ediyor ihtiyaç sahiplerine satıyormuş. Biz de bütün ihtiyaçlarımızı buradan temin edip, evimizi döşedik.
Caritas'ın, Latince merhamet, iyilik, karşılıksız yardım, tanrıya duyulan sevgi gibi anlamlar içeren bir kelime olduğunu, Katolik bir yardım kuruluşu olduğunu, elde ettiği paraları fakir ülkelerde, özellikle Afrika ve Asya'da, Orta Doğu'da, İslâm'a karşı, misyonerlik çalışmalarında kullandığını sonradan öğrendim.
Ta o günlerden böyle bir kurumun Türkiye'de de olmasını hep arzu ettim. Bizde de köklü bir Vakıf Medeniyeti var, pek çok vakıflarımız derneklerimiz var ama böyle bir kurum Türkiye'de de olsa iyi olmaz mıydı? diye düşündüm.
Hepimizin evlerinde bir gün gelir lazım olur diye beklettiğimiz, ama hiç lazım olmayan, bodrumlarda, çatı aralarında, balkonlarda beklettiğimiz, atıl halde kaldığı için çürüttüğümüz, bir türlü atmaya kıyamadığımız o kadar çok eşya var ki. Bunları ihtiyaç sahiplerine verecek vakıflar, yardım dernekleri Caritas gibi organize olup toplasalar ve insanlığın hayrına kullansalar güzel olmaz mıydı?
Batılı misyonerlerin, Hristiyan misyonerlerin, Yehova Şahitleri'nin nasıl çalıştıklarını, ne için çalıştıklarını gayet iyi biliyoruz. Bir Afrikalının Misyonerler ülkemize geldiklerinde, onların ellerinde İncil, bizim elimizde ise topraklarımız vardı. Yıllar sonra gittiklerinde ise bizim elimizde İncil, onların ellerinde ise bizim topraklarımızın tapuları sözü ne kadar manidardı?
Opr. Dr. Hasan Hüseyin Uysal, Avrupalı kuruluşlar yardım adı altında, İslâm Coğrafyasındaki yetimlerin beyinlerini yıkıyorlar, Kiliseler 1 milyon yetime ulaşıyor, biz ise 50 bin. Müslümanlar bu konuda büyük organizasyonlar yapmalı, Batının niyeti Müslüman çocukları, yetimleri Hristiyanlaştırmak diyerek, konunun önemini vurguluyordu.
Evet, Türkiye'de pek çok yardım kuruluşu var. İHH var, Deniz Feneri var, Dost Eli var, Yardım Eli var, Cansuyu var, Kimse Yok mu var, Rahmet Eli var, Beşir Derneği var, Sadaka Taşı var, Yeryüzü Doktorları var, El-Bir var, Kızılay var, Yeşilay var, Rida var, Ribat var. Daha aklımıza gelmeyen pek çok isim var.
Bunlar ya Kurban zamanı ya da Ramazan Ayı'nda zekât ve Fitre zamanı ortaya çıkıyorlar. Özel vakıflar var, onların yaptıkları işler ise sınırlı.
Bu kuruluşların çoğu ya bir cemaate bağlı, ya da bir aile kurumu gibi olduğu için fazla etkin değiller. Bütün bunlar aslında bir olsalar, birleşseler, İslâm Coğrafyasının Caritas'ını kursalar, İslâm'ın gelişmesi ve yaygınlaşması için, misyoner ve Yehova Şahitleri'ne karşı mücadele etseler ne güzel olur.
Yapacak çok işimiz var çok. Hayırlı Cumalar.
HEM NALINA HEM MIHINA
HAKAN FİDAN OLAYI VAR MI İŞİN KOLAYI?
Hakan Fidan, MİT Müsteşarı iken istifa edip AK Parti'den Ankara Milletvekili adayı oldu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, olmamalıydı dedi, sonra vazgeçti, tekrar MİT'in başına atanıp geçti ya akıllarda bir sürü soru işaretleri bıraktı. Meselâ:
Hakan Fidan niçin Milletvekili adayı oldu? Milletvekilliği MİT müsteşarlığından daha mı önemlidir?
AK Parti'den aday olmasıyla rengini belli etmiş olmadı mı?
Bundan sonra tarafsızlığına insanları nasıl inandıracak?
Madem adaylıktan vazgeçecektiniz, niçin aday oldunuz?
Sır Küpü olmak ne demektir?
Eski görevine kendi isteğiyle mi döndü, yoksa döndürüldü mü?
MİT, Tapu Kadastro, Karayolları veya Devlet Su İşleri gibi bir kurum mudur?
Yaptığınız onca güzel hizmeti bir milletvekili adayı olmakla harcamadınız mı?
Bütün bu soruların cevabını, hem ben, hem vatandaş, hem de öğretmen arkadaşım M. Tulukçu merak ediyor.
MHP KONYA ADAYLARI VE MEHMET YAMAN
MHP Konya Milletvekilliğine aday adayı olan isimler yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. MHP Konya Teşkilatı bu günlerde adına yaraşır bir hareketlilik yaşıyor.
Dr. Alper Gedik ve Halil Ayhan'dan sonra dün de iki önemli isim aday adayı olduğunu İl Başkanı Av. Murat Çiçek'le birlikte açıkladı. Bu isimler Temmuz Şemin ve Noter Mehmet Yaman.
Mehmet Yaman'ı eskiden beri iyi tanırım. Memleket sevdalısı, çalışkan, Ankara Siyasetini iyi bilen, Ankara'da noterlik yapmadan önce Konya'da uzun süre hizmet eden, Kur'an hizmetkârı bir babanın oğlu, aynı zamanda araştırmacı yazar, bilimsel çalışmalarıyla, özellikle Başörtüsü Mücadelesiyle ilgili yazılarıyla tanınan, MHP'ye katma değer katacak, YAMAN bir ağabey.
İnşallah Konya O'nun değerini anlar ve Meclis'e gönderir.
Konyalı artık bal yemekten, kalaycı olmaktan bıktı. Yeni yüzler, yeni isimler görmek istiyor.
GÜNÜN SÖZÜ
SECDE VE RÜKU' VARLIK TOKMAĞINI ALLAH KAPISINA VURMAKTIR. ÇOK VUR, MUTLAKA AÇILIR KAPI
Hz. Mevlâna
KAMİL BİRCAN 13. 03. 2015