Nasreddin Hoca merhum bir gün köy meydanındaki koca çınar ağacına çıkmış bindiği dalı kesmeye başlamış. Onun görenler hep birden bağırmışlar:

-Aman Hocam, ne yapıyorsunuz? Bindiğiniz dalı kesiyorsunuz. Az sonra düşeceksiniz!

Nasreddin Hoca, yapılan ikazlara aldırış etmemiş, dalı kesmeye devam etmiş. Nihayet dal çat diye koparak Hoca pat diye düşmüş.

Kendini yerde bulan Hoca hemen toparlanarak oturmuş ve:

“Bu dalı keseceğimde yere düşeceğimi hepiniz akıl ettiniz de ben size yıllardır ahretin dalı olarak dünyanızı keserseniz cehenneme düşersiniz, diyorum. Neden hâlâ akıl edemiyorsunuz!” demiş.

Biz de yıllardır Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak bindiğimiz dalı kesip duruyoruz. Ağacı besleyen, varlık sebebi olan dalları korumak yerine zayıf düşürmek ve köküne kibrit suyu dökmek için uğraşıp duruyoruz.

Suriye'de, Irak'ta ve İran'da Türkmen varlığı Türkiye Cumhuriyetinin dış kalesidir. Bu kaleyi ne kadar korunaklı ve sağlam tutarsanız o kadar güçlü olursunuz. Bu cephe delindiği vakit iç kaleye yüklenme ve yıpratma an meselesi olacaktır.

Son 10-12 yıldır Ortadoğu'da akıtılan Türkmen kanının haddi hesabı yoktur. Bütün İslam ülkeleri ve Türkiye bu vahşeti gözünü kırpmadan seyretmeye devam etti ve hâlâ tepkisinde bir değişiklik göstermedi. Bundan birkaç gün evvel 25 Türkmen ABD uçaklarının bombaladığı bölgede can verdi. Mısır'da gösterilerde bir Rabia'nın ölümü  (bunu asla küçümsemek anlamında değil herkese kol kanat germek açısından söylüyorum)için gözyaşlarına boğulan o zaman devlet erkânı nedense dökülen Türk ve Müslüman kanı olduğu zaman ruhsuzlaşıyor. Bırak gözlerinden bir damla yaş akıtmayı, onlara baş sağlığı dilemek inceliğinde bile bulunmuyorlar. Haberlerde ise hiç gündeme gelmiyor. Biz olayları sosyal medyadan öğreniyoruz.

İşte Türk devleti olarak aynen Nasreddin Hoca misali bindiğimiz dalı kesiyoruz da bunu hiç gören yok. Ne zaman fark ederiz? İş işten geçtikten sonra! Etrafımızı bir ateş çemberi sarıp, kurtuluş yolları tıkandıktan sonra! Kısaca cehennemin içine düştükten sonra!

ABD Irak'ta, Suriye'de İran'da bir tek Türk kalmayıncaya kadar katliama devam ederse, üstelik bunların en büyük destekçisi olarak Türk hükümeti ardında durursa;  ölen Amerikan askerleri için ağıtlar düzerse,  işten çoktan geçmiş demektir.

Bu gün uluslararası arenada hiç itibarımız kaldı mı? Kalmadı? Neden? Devlet olarak egemenlik haklarımızdan, Türk kimliğimizden, siyasetimizden taviz veriyoruz da ondan. Dik duranın, başka devletler karşısında el pençe divan durmayanın başını kimse eğemez. Yeter ki biz birlik ve beraberlik içinde olalım. Devleti oluşturan temel taşları bir bir sökmeyelim. Belki yan duvarlarda oluşan bir gedik kısa zamanda kapatılabilir; ama alttan bir tuğla çekildiği zaman bütün çatı ve katlar çöker.

Türk milleti ve Türkiye devleti olarak kendimize gelmek, kendi özümüzü bulmak zorundayız. Cumhuriyetimize, dilimize, dinimize, Türk ve Müslüman kimliğimize sahip çıkmalıyız. Aksi takdirde başkalarının kölesi olmaya, itilip kakılmaya mahkûm oluruz.

Türk devleti olarak milletimize, soydaşlarımıza sahip çıkmak mecburiyetindeyiz. İzleyeceğimiz politikalarla, yaptırımlarla onların hukuki varlığını korumalı; can, mal, ırz ve namus güvencesini temin etmeliyiz.

Kapıları açıp, hepsini Türkiye'ye taşıyalım demiyorum. Onları yerinde, kendi vatanlarında koruyalım. Ekonomik ve caydırıcı tedbirlerle komşu ülkelerdeki Türk ve Müslüman kimliğini muhafaza edelim. Sınırlarımız haricindeki Türkler; bizim varlık teminatımızdır. Uluslararası anlaşmalara dayanarak onları rahat, mutlu, huzurlu bir ortama kavuşturmak; Türk Devletinin en önemli görevlerinden biri olmalıdır.

Dilimiz bizim bindiğimiz daldır. Dilimiz korumazsak bindiğimiz dalı kesmiş oluruz. Yurt dışındaki soydaşlarımızla aramızdaki dil birliği, gönül birliği, ülkü birliği hiçbir zaman koparılmamalıdır.

Bu devlet hepimizindir. Hâkim unsur Türk olduğuna göre hâkimiyet de elbet Türklerin olacaktır. Hâkimiyet, tektir, paylaşılamaz. Bunun için ortak aramaya gerek yoktur. Devleti, dini, töresi, dili, bayrağı, vatanı, geçmişte-hâlihazırda ve gelecekte birlikte yaşama ülküsü, Türk milletinin bindiği daldır.

Bindiğiniz dala bir balta da siz vurmayın lütfen!