'Bıkmadın mı hâlâ IŞİD ve Ortadoğu'yu yazmaya?' demeyin. Karanlık eller ve şer güçler, bizim ve bölge Müslümanlarının üzerinde bin yıldır bıkmadan oyunlar kurmaya devam ediyorlar. Biz de uyanık olup sürekli olarak teyakkuzda durmalı ve bu oyunlara düşmemeliyiz. 

Türkiye olarak bayram öncesi 46 vatandaşımızın dillere destan bir operasyonla burnu bile kanamadan kurtuluşuna çok sevinmiştik. İngiliz, ABD ve Alman istihbaratlarının ağzı açık kalmış hepsi şoka girmişti. Türkiye nasıl olurda bu kadar kanlı bir örgütün elinden hem de bu kadar karmaşık bir bölgede operasyon yapar da başarılı olur? Bu soruyu sormakta haklılar, çünkü dünyaca nam salmış ve hakkında yüzlerce film çevrilmiş CIA bile iki senedir iki gazetecisini örgütün elinden kurtaramamıştı. Belki de bu da bir senaryodur. Yani ABD'li gazetecileri belki gerçekte öldürmediler bile, ya da CIA kurban verdi. 

Konumuza dönersek 46 vatandaşımızı kurtardığımıza sevinirken bu sevincimizi kursaklarımızda bırakmak için şer güçler hemen harekete geçti. Nasıl yapsak da Türkiye'ye bir ders versek diye. Daha birkaç gün geçmemişti ki IŞİD Ayn el-Arab'ı kuşatmaya başladı. Bilerek 'Kobani' diye yazmıyorum. Biz deki kendini milliyetçi zanneden ama gerçek milliyetçilikten haberi olmayan yani milleti için uyanık olamayan bazı zevat bu kuşatmaya pek sevindi. 'PKK'lıları öldürüyorlar, aman ne güzel' dediler. Zaten tam da yedirilmek istenen yem buydu. Biz burada çözüm süreci ve kardeşlik derken bir anda sayıları yüz binleri aşan bölgenin Kürt sivil halkını kucağımızda buluverdik. Tamam, insanlık vazifesi olarak aman dileyip bize sığınan her mazluma kapımız, gönlümüz, soframız açıktır. Kısa sürede hemen sınırımız öte tarafında bulunan bu bölgeden bütün sivil halk topraklarımıza sığındı. Buraya kadar tamam diyelim. Ama ondan sonra oyunun ikinci perdesi açıldı. Suriye'de ne işimiz var diyen kendi siyasetçilerimiz bile Ayn el-Arab için tezkere çıkartılsın, müdahale edilsin demeye başladılar. Otuz senedir kardeşliğimizi baltalayan ve on binlerce şehidimizin kanını döken PKK'nın bir kolu olan PYD ve Tunceli dağlarından çekilip Suriye'de PYD saflarına katılanlar PKK militanları için ne diye askeri yardım gönderelim?

IŞİD Ayn el-Arab'ı kuşatınca PKK'lı öldürüyor diyemiyoruz çünkü bölgeden şu kadar ölü var diye hiçbir haber gelmiyor. Kuru gürültü bir çatışma var. IŞİD'a ait ağır silahlar bölgede elini kolunu sallayarak dolaşıyor ama Irak'ta IŞİD'i uzun zamandır vuran koalisyon uçakları Ayn el-Arab'da ki hedefleri ne hikmetse vuramıyor. Buna ilâveten İngiltere koalisyonda yer alan kuvvetlerinin Suriye'deki hedefleri vurmayacağını beyan ediyor. Yani tavşana kaç, tazıya tut diyorlar. Yahu bu IŞİD nereden talimat alıyor demeyin, çünkü yapısı o kadar karışık bir örgüt ki, kuranlar ve idare edenlerin hepsi farklı kaynaklardan. Ancak İngilizlerin ağırlıklı olduğu hissediliyor. 

PKK terör örgütü de yapı itibariyle IŞİD'e çok benzer! Hatta daha da karışıktır! Amerika, İngiltere ve Almanya, İsrail PKK'nın içinde çok büyük oranda söz sahibidir ve PKK içinde operasyon yapmaya gücü vardır. Böyle iki örgüt önceden Esad'ın saflarında beraber çarpışırken ne oldu da Ayn el-Arab bölgesinde birbirlerine düştüler? Demek ki aslında bizim öyle görmemiz isteniyor.

6 Ekim tarihinde sivil görünümlü ve siyasetçi zannedilen (aslında Amlan gizli örgütünün üst düzey birimlerinde yer alan) Alman Yeşiller Partisi Milletvekilli ve Parlamento Başkan Yardımcısı Claudia Roth, Ayn el-Arab ve Suruç sınırında birçok ziyaret gerçekleştirdi. Roth, "Kürtler üç yıldır toprakları için direniyor" dedi. Roth'un yanında HDP ve DTK temsilcileri vardı. Hemen ertesi gün Selahattin Demirtaş, eylem çağrısı yaptı ve "Kobani için sokaklara çıkın" dedi. 8 Ekim'de 60 ilde olaylar yaşandı. İlk gün 24 kişi hayatını kaybetti, 100 kişi yaralandı... Son durumda ise ölü sayısının 44 olduğu açıklanıyor. Yani IŞİD'e yaptırtamadıklarını kendi insanımıza çok kolay bir şekilde yaptırttılar ve yüz günde beceremeyip kanlarını dökemedikleri rehinelerimizin acısını burada çıkarttılar.