Gazze'de Bir Çocuk Olmak

Gazzeli bir çocuğun duygularını hissedebilmek, onun gibi düşünebilmek imkânı var mıdır? Onun yaşadığı hayatın, çocukluk anılarının, oynadığı oyunların tadını kim alabilir? Arkadaşlarıyla şakalaşan, oyunlar oynayan, doyasıya gülen ve bir dondurma almak için bakkala koşarak giden bir çocuk var mıdır? Annesine “bugün bize şu yemeği yap” diyebilen, babasına eve gelirken “bana şu oyuncağı al” diyebilen bir çocuk mudur? 

Gazzeli yavru, tüm dünya çocuklarının kardeşliğine inanan, dünya barışını özleyen, geleceğe ümitle bakan, “nasılsın?” diye sorulduğunda gözlerinin içi parlayan bir çocuk mudur? Kimdir onu yere düştüğü zaman ah yavrum deyip elinden tutup kaldıran? 

Ben işte o Gazzeli çocuğum. Kimse bana el uzatmasın. Ben Yüreğinde imanı kor gibi parlayan, Allah'dan başka kimseden korkusu olmayan, bana uzanan namluya göğsümü dayayan çocuğum. Bombaları havai fişek gösterisi gibi seyreden, ölümle hayatı ayıran hiç bir çizgiyi tanımayan, katillerle saklambaç oynayan çocuğum. 

Ben Müslüman mıyım? Müslüman isem benim dünyada Müslüman kardeşlerim olmalıydı? Ben Arap mıyım? Ben Arap isem dünyada soydaşlarım olmalıydı? Ben insan mıyım? Ben insansam dünyada başka insanlar olmalıydı? 

Ne olur bana acımayın. Benim için ellerinizi açıp dua etmeyin. Benim için sokaklarda yürüyüşler yapmayın, sloganlar atmayın, boykotlar düzenlemeyin. Çünkü bunlar bana o kadar anlamsız geliyor ki sizi takdir edemiyorum. Bunları yapmak için benim ölmemi mi beklediniz? Bizi öldürmeye bir süre için ateşkes ya da barış görüşmesi yalanıyla ara verdiklerinde bitecek mi boykotlarınız? Çocuk gözlerimle bu dünyada görebildiğim tek şey sadece bizi öldürmeyi düşünen ve her yanımızı çevrelemiş adına kendini savunmak denilen sürekli bir saldırı. 

Benim ülkem çok küçük, benim boyum ve ellerim çok küçük. Ama benim yüreğim bana saldıranların bombalarından çok büyük. Benim babam bana şeker alamayabilir ama o bana saldıranlardan, saldıranları seyredenlerden, görmezden gelenlerden çok daha büyük bir servete sahip. Cennetin bahçelerinde koşuşturan pırlantadan çocukları var. 

Denize taş atmakla bir ölüm makinesine taş atmak arasındaki farkı ben öğrenemedim. Daha büyüyemeden bir kurşunun ya da bir bombanın beni bu dünyadan ayıracağının korkusunu yaşamak bana göre değil. 

Annem beni şehit olayım diye doğurdu. Ölümün adını, ölen birinin arkasından ağlamayı bana öğretmediler. Bir gün elim ya da ayağımı bir bomba parçalarsa nasıl ağlayacağımı bana öğretmediler. Küçük bedenim yanıklar içinde kaldığında Cenneti kazanmak için verdiğim savaşta tek galibin ben olduğumu, bu oyunda sadece bana madalya vereceklerini bilerek zafer işareti yapmayı öğrettiler. 

Evet, bana dua etmeyin. Çünkü ben zaten Cennete gidiyorum. Bir çocuk olarak Gazze'de yaşamak koşarak Cennete gitmekten daha güzel değil.