IŞİD liderinin öldürüldüğüne dair haberler geliyor. Artık hangi habere inanacağımızı şaşırdık. Çünkü IŞİD cephesinde de haberin yalan olduğunu, hatta “IŞİD haberi doğruladı” haberinin de yalan olduğunu yazıyorlar. Diyorlar ki “Halifemizin nerede olduğunu anlayabilmek için öldürüldüğünü iddia ediyorlar”. O şahsın ölmesi ya da yaşaması hiçbir şeyi değiştirmez. Bu örgütü kurduranlar yeni bir adam bulurlar ve onu da halife ilan ederler nasılsa. Ümmetin seçmediği ve biat etmediği bir halifenin şer'an durumunu burada yazmayacağım. Merak eden biraz araştırsın.

Müslüman, mücahit, gözünü budaktan sakınmayacak batılı ülke vatandaşı olan gençleri, yani batının korkulu rüyası ve ülkelerinde hızla İslâm'ın yayılmasını sağlayan bu gençleri Allah için savaşa halifenin yanına diyerek hem ülkelerinden göndermiş oluyorlar hem de hepsini bir bölgeye toplayıp şimdi de bombalıyorlar. Bu gençler kime ne için hizmet ettiğini bilmeden saf niyetlerle Allah rızası için savaşmaya gidiyorlar. Ancak günlük 3 milyon dolar geliri olan bir örgütün para akışını bile takip etmek operasyon içinde operasyon yapıldığını ortaya çıkarmak için yeterli. Hem mücahit Müslüman gençlerden kurtuluyorlar, hem de örgütten ucuza petrol alıp, örgüte silah satıyorlar. Para Siyonist silah ve petrol tüccarlarının cebine gidiyor. Ölenler yine Müslümanlar.

Bizim Müslüman kardeşlerimizden bazıları IŞİD için temkinli konuşun, onlar Allah rızası için savaşıyor olabilir, sonradan vebal altında kalmayalım diyorlar. Doğrudur, bölgeden gelen haberlerin hele de batı kaynaklı olanlarına hiç itibar edecek değiliz. Ancak görünen bir gerçek var. İsrail ile hiçbir problemi olmadığını açıklayan ve İsrail aleyhine hiçbir beyanat vermeyen örgütün son perdede Mescid-i Aksâ saldırısında yine suskun olduğunu görüyoruz. İslâm'ın ve Müslümanların dünyadaki en büyük düşmanları olan Siyonistlerle hiçbir problemi olmayan bir örgüt, Allah rızası için savaştığını nasıl iddia edebilir? Gazze'de Müslümanlar çoluk çocuk şehit edilirken “onlar zaten müşrikti” deyip işin içinden çıkıverdiler. Zaten örgütten değilsen Müslüman olamazsın, sen olsa olsa müşrik olursun. Yahu kelime-i tevhit bayrağını çekip “Allahu ekber” diyerek savaşan insanlara nasıl dil uzatırsın demeyiniz. Fasıktan gelen habere inanmayın diyenler için Müslümanlığından hiç kimsenin şüphe duyamayacağı mücahitlerle yapılan bir röportajdan kısa bölümler aktaracağım ve yorumu size bırakacağım. Röportaj içerisinde “Devle” olarak geçen isim IŞİD örgütünün bölgede kullanılan ismidir.

Yahya Abbas Müsavi: Eski IŞİD üyesi Ebu Hasan Kerimov el Azeri ile Suriye'de yapılan röportaj:

“SORU: Sivil halk ile de sorunlar yaşıyor muydunuz, ilişkileriniz nasıldı?

-Elbette ki sorunlar yaşıyorduk. Halk bizi hiç sevmiyordu. Sadece korkusundan selam veriyordu.

SORU: Neden sevmiyorlardı?

Halk bizden korkuyordu. Cemaat içindeki tekfirci gençler halka zulmediyordu. Halkın üzerine araba sürmeleri, Haciz noktalarında gerekli gereksiz bekletmeler ve aramalar, onları akide testine tabi tutma ve sorguya çekmeleri bizlerden nefret etmelerine sebep oldu. Sürekli olarak halk ile sorun yaşıyorduk. Halktan ve tüccarlardan vergi adı altında haraç isteniyordu. Vermeyenler devletin emrine karşı gelen Mürtedler olarak adlandırılarak öldürülüyordu. Cami imamlarını dahi öldürmekten çekinmiyorlardı.

SORU: Ne gerekçe ile cami imamlarını öldürdüler?

-Nedeni Devle'yi eleştirmeleriydi. Devle'nin eleştiriye tahammülü yoktu. Bir cami imamının halk içinde Devle'nin bazı uygulamalarını eleştirdiğini duydular ve adamı ailesinin içinden darp ederek alıp öldürdüler. Mahkemeye dahi çıkarma ihtiyacı hissetmiyorlardı.

Kendi Emirlerimizden sigara içenler olduğu halde halka sigara içtiği için celde uygulanıyordu. Cemaat içerisindeki uygulamalar İslam devleti uygulamalarından çok, mafya çetelerinin uygulamalarına benziyordu.

 SORU: Özgür Suriye Ordusu ile neden savaşmaya başladınız? Daha önce bu grup ile ortak operasyonlar yapmıyor muydunuz?

Bu olaylar Ebu İsa adında Rakka ilinde Ceyşul Hur'un emiri olan kişinin öldürülmesi ile başladı. Ebu İsa çok güçlü bir emirdi. Devle Rakka'nın kontrolünü ele geçirmek için çirkin bir siyaset izliyordu. Ebu isa Devle'ye biat etmek istedi kabul etmediler ve öldürdüler. Nedeni ise Türkiye'den yardım aldığı iddiasıydı. Oysa ÖSO içerisinde Türkiye'den yardım alan birçok emirin biatını Emirlerimiz kabul etmişlerdi. Onun Nusret Cephesi ile olan iyi ilişkilerinden dolayı kendisine kinlenmişlerdi. Ebu İsa Nusret Cephesi ile ortak ameliyeler yapılıyordu ve çok başarılı bir komutandı. Ailesi ve kendisi temiz ahlaklı güler yüzlü insanlardı, hepsini acımasızca katlettiler. Onlar için kadın ve çocuk öldürmek bir köpeğin öldürülmesi kadar basit bir iştir, yeter ki Devle'ye muhalif olsun.

Taibe Sulhne tarafında da Ceyşul Hur ile çatışmaya girdiler. Afeti resul grubunu sürmek istediler. Bölgeden çıkarmak için adam topladılar. Bizim makardan da adam istediler. Ensarlardan biri ”Bunların içinde Müslüman olabilir.” dedi. Emirimiz sen şu ağacın oraya git dedi. Gidince üzerine el bombası attı, param parça oldu ve çocuğu vahşice şehit ettiler.

SORU: Livaut Tevhid ile neler yaşandı?

Onlar ile eskiden hiç bir sorunumuz yoktu, kardeş gibiydik birden siz Ahrar'ın ve Suud'un polisiniz dediler. Emirlerinden biat istediler, yoksa çatışacaklarını söylediler. Mallarını gasp ettiler ve emirlerini Dana (Suriyede bir şehir) da yakalayıp infaz ettiler. Oysa bu insanlar kendilerine evlerini açmış, evlenmeleri için kızlarını dahi vermişlerdi.

Livaut Tevhid'in emirinin kızı Devle'den bir Mücahit ile evli idi. Kocası annesi ile konuştuğunu duyunca kafasından vurarak hamile kadını öldürüverdi. ALLAH'da şahidimdir ki o hamile kadını gecenin bir yarısında öldürdüler. !”

Röportajı yapan: Muhammed İsra / DANA- SURİYE 01.05.2014

Röportajın devamından çok çarpıcı açıklamalara bir dahaki yazımda yer vereceğim. Tüm Müslüman kardeşlerimizin uyanık olması temenisiyle!