Müslüman kanının akmaya devam ettiği coğrafyamızda huzur içinde evimizde oturabilmemiz bir nimettir. Her nimetin şükrü gerekir, bu da şehit olan Müslüman kardeşlerimiz için sesimizi yükseltmek ve elimizden gelen her şeyi yapmakla olabilir. 

14 Ağustos Rabia şehitlerini hatırlamak ve hatırlatmak istiyorum. Bir devlet terörüyle binlerce masum Müslüman halk öldürüldü. Batı hiçbir müdahalede bulunmadı. 

Suriye'de üç yıldan fazladır yüz binlerce Müslüman sivil halk öldürüldü. Batı sadece kimyasal silahların İsrail için de tehlike olabilir düşüncesiyle imhasını istedi. 

İsrail Gazze'yi vurdu, iki bine yakın Müslüman şehit edildi, binlercesi yaralandı, evsiz kaldı. Batı bırakınız müdahaleyi, kınamada bile bulunmadığı gibi İsrail'in yaptığının meşru olduğunu ve ona desteklerini açıkladılar. 

Irak da ise ortalık tamamen karıştı. On binlerce insan öldürüldü. Petrol noktalarını ve su kaynaklarını ele geçiren IŞİD için askeri müdahale yapmayacağını açıklayan ABD, Türkmen halk öldürülürken de sesini çıkarmadı. Kaçırılan vatandaşlarımız için bırakınız yardımı bir açıklama bile yapmadılar. Ama ne zaman ki IŞİD güçleri PKK'nın Mahmur kampını basıp ele geçirdi ve diğer taraftan da Yezidileri öldürmeye başladı işte o zaman Amerikan savaş uçakları havalanıverdi. Mahmur kampı neden ABD için bu kadar önemliydi? Amerikalı senatörler IŞİD'a yardım ettiklerini açıkladılar. ABD para, silah ve casus komutanlarıyla desteklediği IŞİD'i neden vurdu? Diyelim ki IŞİD'i Müslümanlara kötü göstermek için algı operasyonu yapıyor ve desteklemiş gibi gösteriyor. Ama zaten IŞİD'a şimdiye kadar hiç bir engelleme girişiminde bulunmamakla zımnen desteklemiş sayılır.

IŞİD sınırımıza yaklaştı ama Türk askeri neden harekete geçmiyor diyenler de acaba ABD gibi bir düşünceye mi sahipler? Her şeyden önce tutsak olan vatandaşlarımızın can güvenliği sağlanmadan asker nasıl hareket edebilir? Ayrıca aylardır Müslümanlar ve soydaşımız Türkmenler ölürken askeri harekâttan bahsetmeyenler sıra Yezidilere ve PKK kampına gelince mi IŞİD akıllarına geldi?  IŞİD şimdiye kadar sınırımızdan uzak mıydı ki?

Biz hep bize gösterilmek istenen tablolara bakabiliyoruz. Geriye çekilip de büyük resme bakmak her zaman kolay olmuyor. Zihnimizdeki sorulara cevap bulmakta oldukça zorlanıyoruz. 

Her yöne ve her guruba karşı savaş açıp da bu kadar kısa zamanda bu kadar ilerleme sağlayan arkası karanlık bir örgütün gücünün nereden geldiğini sorgulamak gerekiyor. Bunu iman gücüyle izah etmek safdillik olur. Müslümanlardan biat almadan, Tevhid bayrağı açıp örgüt liderini Halife ilân etmekle hiç kimse cihat meşruiyeti kazanamaz. Cihat yetkisini kimden aldıkları bir tarafa, yaptıklarıyla zate İslâm'ın cihat hukukunun bütün kurallarını çiğneyerek kime hizmet etmiş oluyorlar?

Türkiye önündeki gündem engeli oluşturan seçimleri atlattığına göre artık dikkatlerini binlerce kilometre sınırlarımız boyunca devam eden savaşlara çevirmeleridir. Musul-Kerkük meselesi gibi milli konularımıza sahip çıkmamız ve tüm bu bölgelerde zulüm gören Müslüman halklara ve Türkmenlere el uzatmaya devam etmemiz gereklidir. 

Komşusunda çıkan yangına yardım etmeyenin kendi evinin de yanması muhtemeldir. Allah yardımcımız olsun.