Dur yolcu, bilmeden gelip bastığın,
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,
Bir vatan kalbinin attığı yerdir!.

   Necmettin Halil Onan
 

 Geçen hafta Konya Aydınlar Ocağının  programında Çanakkale Destanı ile ilgili Prof. Dr. Caner ARABACI Bey'in nefis konuşmasını dinledik. Gerçek tarihimizin ince ayrıntılarına girdiği konuşmasının güzelliği kadar Mehmet Akifsi duruşu ve cesareti de o takdire değerdi.           Çanakkale destanını yazan Mehmetçiğimizin asil duruşu ve serencamını yüzlerce kitaptan süzülen selis konuşmasıyla süsledi. Bir an 1 915'e, tarihte bir yolculuk yaptığımızı düşündük. Sanki o anları biz yaşamış gibi duygu dolu anlar da yaşadık. Ana hatlarıyla şunları anlattı sevgili hocamız;

      Osmanlı iç ve dış gailelerle artık hasta adam  pozisyonuna düşürülmüştü.. Haçlıların 1800'lü yıllardan beri, sanayileşme devriminden  itibaren adım adım  sömürü düzenini geliştirmek için attığı adımlarda sona yaklaşılmıştı. Batı sanayisine hammadde gerekiyordu. Bu da Osmanlı İmparatorluğu sınırları ve kontrolü altındaki devletlerin topraklarında idi.

     Batının Oryantalizm adını verdiği, (Edvard Said'in kitabında geniş malumat var)) Şark ülkelerini 'Böl, parçala, yut' taktiklerini uyguladığı sahada, sıra artık Anadolu'da idi. Yüzyıllardır özlemini çektikleri Anadolu, İstanbul, Kudüs, Şam ve kutsal yerleri ele geçirmek için satranç tahtası üzerinde manevra üzerine manevra yapıyorlardı.

    Masum ve gariban Anadolu insanının yine üzerinde kara bulutlar geziyordu. Yedi koldan yedi düvel saldırıya geçmek üzereydi. İdarecilerin ise yapacakları çok fazla bir şey kalmamış, İslam'ın bu son sancağı da elden çıkmasın diye Anadolu insanından yine yardım bekliyordu.

     Analar yedi iklimde savaşan Osmanlı'ya katkıda bulunmak için ailesinin son ferdini de şahadete göndermekte hiçbir beis görmüyor, bilakis teşvik ediyordu. Netice de ülkede her ailede mutlaka ya bir ya da daha fazla şehir veriliyordu. Konya Lisesi başta olmak üzere bir çok okul 1915 ve ondan sonraki yıllarda mezun veremeyecekti. Anlayacağınız Anadulu çocuklarının çiçeklerini kökünden koparmak, genç ve okumuş bir nesil bırakmıyorlardı. Hatta İstanbul'un elden çıkabileceği düşünülerek Konya Anıt civarındaki Amberreis Camii Kozmik oda olarak düzenlenmiş, tüm gizli evraklar, Arşivler bu camimizde depolanmıştı.

     Sadec Anadolu insanı mı? Kürt, Türk, Çerkes, Laz, Arap vb. daha birçok İslam  beldesinden Müslümanlar Çanakkale ve diğer Cephelerde omuz omuza savaşıyorlardı. Çünkü Osmanlı yıkılırsa son kalede yıkılmış olacak, İslam aleminin ırz, namus, vatan memleket, din, Kur'an namına mukaddesat adına her şeyi yer ile yeksan olacaktı. Onun için şimdi her zamankinden daha çok, bir ve beraber olma zamanıydı.

      Osmanlı Almanya ile ittifak yapmak durumunda kalmıştı. Sanki o Haçlı sürüsünün bir parçası değildi. Kudüs düştüğü zaman fener alayı, eğlenceler düzenlemişlerdi. Yedi düvel'in yanında kimler yoktu ki...  Can düşmanlarımız 700 atlı birliği ile Siyon, İsrail Birliği, İngiliz, Yunan, Rum, Ermeni, İtalyan, Yeni Zelanda, Anzaklar...

Kimi Hindu, Kimi yamyam, kim,i ne bela,

Hani tauna'da zuldü bu rezil istila,

   dediği M.Akif'imizin,serseri sürülerinin, satılmışların, kandırılmışların, sömürgelerin, çapulcuların hepsi Anadoludaydı.

Fakat masum, cesur kadın, erkek Anadolu insanı yeterli cephanesi olmadığı halde orak'ı kazması, baltasıyla düşmana karşı amansızca savaştı.

İki yüz elli üç bin gencimiz şehadet şerbetini içti.

     Yine Mehmet Akif'imizin;

Bir hilal uğruna Ya Rab ne güneşler batıyor,

Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber...

dediği Mehmetçik anasını, babasını, gardaşını, yavuklusunu göremeden gitti  ahirete...

        On üçünde, on dördünde çocuklar Allah  Allah diyerek şehadete koştular...

   Liman von Sanders vb. komutanlar açısından Çanakkale hezimettir. Aynı basiretsizlik bizim komutanlarımız içinde geçerlidir Çanakkale'de... Çünkü savunma savaşında anfibi  (denizden  karaya çıkan) harekatı yapan düşman güçleri daha fazla zayiat vermesi gerekirken bizim komutanlar 'süngü ta'k diyerek askeri göz göre göre makinalı tüfeğin karşısına çıkarmış ve zayiatı artırmıştır. Yapılması gereken ilk iş önce düşman kuvvetlerini, bombalamak, ardından makinalı tüfek atışı, daha sonra süngüye sıra gelmelidir. Yani askerin hayatı hiç galeye alınmamıştır. En son yapılması gereken en önce yapılmış, ellerinde Kur'an yüzde yüz şehit olacağını bildiği halde ölüme koşmaktan geri durmamıştır Mehmetçik...

     Günümüzde Allah göstermesin gençliğimizi bir savaşa göndersek acaba durum  ne olur? Nice akıldaneler çıkar,  neler söyler bir bakın... Nasıl itirazlar da bulunur, nasıl muhalefet edilir bir düşününün... Onun için Allah bu millete bu devlete zeval vermesin diye gece gündüz dua edelim. Fakat barış için gece gündüz savaşa da hazırlıklı olalım... 

      İnsanımızı her zaman her türlü olumsuzluğa karşı hazır tutalım. Eğitelim, yetiştirelim. Çünkü rahatını çok düşünen bir millet olduk...          

    Şimdi İslam gençliğine, miiletimize düşen vazife, Mehmetçimizi yılın 365 günü asla unutmamak, onlara Fatihalar, Yasinler göndermektir. Dua etmektir.

    Biz diriler için indirilen Kur'ana ve sünnete sıkı sıkıya sarılıp, çalışmaktır. Ülkemizi dünya devletleri arasında en müreffeh düzeye yükseltmek için günde 24 saat değil 48 saat çalışmaktır.

     Milli şuurun oluşması için gençlerimizi Çanakkale vb. savaş alanlarını gezdirerek şoklamanın yapılması gerekir.

   Halkımız arasında Milli şuurun daha fazla olduğu ama okumuşlar arasında az olduğu yine Caner Arabacı hocamızın bir tespiti... Katılıyorum.

   Dostumuzu, düşmanımızı iyi bilmeli, ona göre davranmalıyız. Çünkü ayıdan post, gavurdan dost olmaz. Belki onlarla karşılıklı menfaatler çerçevesinde ilişkilerimiz olabilir ama onlarla can ciğer kedi sarması dost olamayız. Ayette; 'Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyiniz' buyuruluyor zaten... Onların bizi ne zaman sokacakları belli olmaz. Hep zayıf anımızı beklerler. Ayrılıp, parçalandığımızı gördüklerinde ağızlarının salyası akar. 'Amacımıza ulaşmamıza az kaldı' derler. Gülerler, sevinirler! Düşmanımıza kendimizi güldürmeyelim.

Çanakkale vb savaşlardan ibret alalım, birliğimizi, dirliğimizi bozmayalım vesselam.... Selam ve dua ile sağlıcakla kalın...