Saatlerdir bilgisayarın başında; ne yazayım, ne yazsam diye düşünüp duruyorum. Allah sizi inandırsın hiçbir şey aklıma gelmiyor.

 

Birden kendimle ilgili bir keşifte bulundum!galibe benim zihnim midemle birlikte çalışıyordu. Yani mide boş olunca zihin de boşalıyordu..

 

Allah Allah kendime hayret ettim.

 

Sonra genlerime işlemiş olan şark kurnazlığı harekete geçti; dedim aga internete dalarsın şöyle afilli, okkalı yazılardan kopyala yapıştır yaparsın kralından bir yazı ortaya çıkar. Hemen harekete geçtim birkaç tane seçtim.

 

“her yapılanı unutmak-affetmek büyüklük falan değil, net gerizekalılıktır.

 

***

 

Ve dedim ki;

 Sana Da Kırgınım Papatya.

 Bir Seviyorum'u Sığdıramadın ya ONCA Yaprağınaaaaaaaa

 

***

 

Niyetiniz kartallar gibi yüksekten uçmaksa, sürüngenlerle düşüp kalkmayın.

 

Ooo şahane laf. (not. Elbette anonim hale gelmiş yazıları kopyaladım yanlış anlaşılmasın)

 

***

 

Bu şark kurnazlığı çok hoşuma gitti. Bu kafayle bir çok şeyi beleşe getirebilirim diye düşündüm.

 

Bize “işi bilecen işe gitmeyecen usta” diye öğretmişlerdi. Ne  müthiş bir öğretiydi bu. Hayat kurtarırdı!

 

Kurnazlık başkalarının keşfedip ürettikleri şeyi taklit ederek  kolay yoldan köşeyi dönebilmektir.

 

İşi bilip işe gitmemektir.

 

İşi bilip işe gitmezseniz, Filistin sorunu çözülmez.. (bu herhalde yanlış kopyalama oldu..)

 

Neyse Temmuz sıcağında boş mide ve boş kafa ile bu kadar.

 

Bir Oflu hoca fıkrasıyla işi bitirelim.. işi bilip işe gitmeyecen abi!

 

 

 

İzmirli avukat dava için Trabzon'a gelmiş. Sohbet esnasında, okunan duaların ölünün ruhuna gidip gitmeyeceği tartışılmış. Avukat, okunan duaların ölülerin ruhuna gideceğine inanmıyormuş.

 "Seni ancak Oflu Hoca ikna edebilir" demişler. Hocanın sohbet yaptığı kahveye gidilmiş.

Adam sorusunu yineleyince, aralarında şu diyalog geçmiş.

 

- Elbette gider.

- Peki nasıl gider?

- Senin anan, hanımın, kızın var mı?

- Var.

 - Nerede oturuyorlar?

- İzmir'de.

 

 Hoca "senin ananı, avradını" demeye kalmadan

 adam sinirlenerek hocanın üzerine yürümüş.

 

- Ne biçim konuşuyorsun sen?

- Niye sinirleniyorsun? Duaların buradan ahirete gittiğine inanmıyorsun da, küfürlerin buradan İzmir'e gittiğine niye inanıyorsun?