Ağzı olanın konuştuğu hatta bir takım homurtular çıkararak konuşur gibi (!) yaptığı garip bir memlekette yaşıyoruz.  Böyle bir ülkede, kulağın işitme kapasitesi içine giren her sese kulak verirseniz yandınız demektir.

Feleğiniz şaşar ve istem dışı olarak;” yahu üstü açık bir tımarhanede mi yaşıyorum” diye düşünmeden edemezsiniz. Bu durumda doğal olarak “akıl sağlığını” koruyabilmek birinci derecede önemli hale gelecektir.

Afedersiniz; ben etkili bir çözüm önerecek durumda değilim. Uzmanlara başvurursunuz artık!

Bir ülkede yöneticiler hamaset dozu yüksek konuşmalar yapıyorlarsa ciddi sorun var demektir.

Benzer şekilde toplumu yönetmeye talip olanlar akıl dışı hurafeleri dillendiriyorlarsa daha ciddi sorunlar var demektir.

İstismarcı yöneticiler acziyetlerinigizlemek ve kusurlarını örtmek için genellikle kutsallara sarılır ve dibine kadar istismar ederler. Kullandıkları dil eski tabirle mübalağa yeni tabirle abartı içerir. Kendilerini ve olayları alabildiğine abartırlar. 

Dikkat edilirse istismar etmek ile abartılı söylem arasında sıkı bir ilişkinin var olduğu görülür. İstismar için abartılı söylem adeta “gerek şart”tır.

İlahi yasa gereği istismarcı yöneticilerin halkı da kendileri gibi istismarcı olurlar. Böylece bütün bir toplum istismar edebileceği ne varsa istismar etmeye başlar. Gitgide “tencere yuvarlanır kapağını bulur” durumu ortaya çıkar.

Herkesin aleyhinde konuştuğu bir belediye başkanının üçüncü dönem yeniden seçildiğini; buna anlam veremediğini söyleyen dostuma bu durumu hatırlatmıştım. Yönetenlerle yönetilenlerin “istismar” ortak paydasında buluştuğu ilginç bir sosyal olaydan söz ediyorum. Bir nev'i “ en iyi ortaklık suç ortaklığıdır” durumu!

En kullanışlı istismar aracı kuşkusuz “din”dir. Etkisi yüksek maliyeti azdır. Dinin istismar aracına dönüşebilmesi için kullanılan ilginç bir teknik vardır.

Önce kutsal varlıklar, yüce kişiler, kutsal mekânlar vb. icat edilir ve bunlarla ilgili efsaneler üzerinden muhataplar etki altına alınır.

İlginç olan, seküler kesimlerinde benzer yolu izlemeleridir.

Kimi sekülerler için trajik bir şekilde kendilerinden menkul kutsallarını istismar etmekte maliyeti düşük etkisi yüksek istismar türlerindendir.

Ülkemizde dinci istismarcılar için “din”, kemalist istismarcılar için Mustafa Kemal en verimli istismar araçlarıdır.

Bilim; garip bir şekilde istismarcılar için hatırı sayılır lojistik destek sağlayabilmektedir. Bilim üzerinden istismar yapılacaksa devreye “uzman”lar girmelidir. Bilim dinine iman etmişler açısından uzmanlar kutsal kişilerdir.

Papazların ve uzmanların paralel işlev gördüğünü tesbit edebiliriz.

İstismarın dışında bir diğer araç daha vardır, örtme operasyonu için.

Abartılı söylevler ve abartılı törenler.

Abartılı törenler kifayetsizlikleri ve ileri aşamada pislikleri örtmek için harika bir “şal” görevi icra ederler. Muktedirler basit günlere bile öylesine olağanüstü anlamlar yüklerler ki, duygular tavan akıl ise dip yapar. 

Böyle bir atmosferde, zaten nesli kesilmiş kelaynak kuşları kadar kalan “akıl sahipleri” sadece hayret makamında bi-çare dirler.

Not. Mehmet Abi (Sözer) dar-ı bekaya yürüdü. O RP İl Başkanı iken ben de Selçuklu İlçe başkanlığı yapıyordum. Çok hatırlarımız var. Konya'da idim ve cenazesine katılmak nasip oldu. Konya tabiri ile “dalağı dışında bir adam” idi. Allah rahmet etsin. Aslolan kubbede hoş sada bırakabilmektir. Ben hoş sadasını hep işiteceğim.

Not. Ben bir süreliğine huzurlarınızdan ayrılmak durumundayım. Maişetimi bitki üreterek temin ediyorum ve şimdi bahar için hazırlık zamanıdır. O nedenle yazılara bir süreliğine ara vermem gerekiyor. Hatalarım, yanlış görüş ve düşüncelerim için sizlerden özür, Allah'tan af diliyorum.