Vaktiyle kıvrak zekâlı, ince espriler ve sıradışı tespitler yapabilen bir zat varmış. Kimi rivayetlerde bu zatın adı “İncili çavuş” olarak görülür.
Bu zatın padişah ile pek çok münazarası dilden dile dolaşır.
İncili çavuş statükoyu çok mahirane eleştirdiği için padişahla yıldızı pek uyuşmaz. Bir gün padişah İncili Çavuş'a zor bir görev verir. Derki, öyle bir özür dileyeceksin ki özrün kabahatinden büyük olacak.
Tamam der İncili Çavuş.
Aradan bir süre geçer, İncili Çavuş fırsatı yakalar. Padişah merdivenlerden çıkarken poposuna bir çimdik atar.
Padişah korkuyla irkilir; bre densiz ne yapıyorsun diye nara atar.
İncili Çavuş gayet rahat, gayet pişkin; “özür dilerim padişahım seni hanım sultan zannettim” der.
Hikâye bu!
Bugün şu garip memlekette yüzlerce İncili Çavuş olayı yaşıyoruz. Birbirlerinin poposunu çimdikleyip özür dilerim seni filanca zannettim diyen sürüyle adam var.
Yıllarca birlikte iş kotaranlar şimdi birbirlerini suçlarken ilginç sözler sarf ediyorlar.
Biri diğerine “hainmiş bunlar biz fark edememişiz” diyor. Diğeri biz bunları  “demokrat sanıyorduk, diktatörler” miş diyorlar.
Ben de kendimi “salak”  zannediyorum.
Ayıp ediyorsunuz beyler!..
Özellikle cemaatçiler; siz daha çok ayıp ediyorsunuz.
Belki kibrinizi yenip sorarsınız!..
Neden biz daha çok ayıp ediyoruz diye?
Siz daha çok ayıp ediyorsunuz, çünkü dini alabildiğine istismar ediyorsunuz. Din üzerinden mazlumiyet üretmeye kalkışıyorsunuz. Sıradan bir gözaltı işlemine karşı; çevşen okuyan mazlum baba ve yanında dua eden masum yavru görüntüleriyle subliminal tekniklere başvuruyorsunuz.
Aslında olan biten çok açık! Ayarını bozduğunuz terazi gün geldi sizi tartmaya başladı.
Neyse sözün fazlası israf sayılırmış.
Beyler üzgünüm; (halk olarak)
Özrünüz kabahatinizden büyük.