En güzel gecelerini giy, en güzel yıldızlarını kuşan, tozlu sandıklarda saklı kalmış, unutulmaya yüz tutmuş kullanmadığın, kullanamadığın en güzel duygularını çıkar bu gece. Ve başla en güzel gönül yaşlarıyla bağrında yeşeren sevda ağacını sulamaya. Bu gece, sırlarla yoğrularak yaratılan dünyaya, teşrifleriyle daha da bir sır katan Sevgililer Sevgilisi (s.a.v.) konuk olacak sana.

Yüzyıllar öncesinde varlığıyla dünyayı şereflendirenin gelmesiyle, yüreğin de şereflenecek. Ve bir özlemin bittiği yere doğan güneş, her yerini, her hücreni ve her odanı ayrı bir ısıtacak bu gece. Bir özlem dinecek asırlar öncesinden yola çıkan. Bir özlemin sancılı ayrılığı düşecek yüreğine ve tüm hücrelerine yayılacak damarlarından. Ve bir soğuk özlem terk ederken yüreğini, yerine sıcacık sevgiyi, Sevgili (s.a.v.)'yi bırakacak.

Bir kutlu karşılamaya hazırlan ey benim güzel gönlüm. Konuğun büyük bu gece!

İnanıyorum bu gece O (s.a.v.) gelecek rüyalarıma. İnanıyorum bana dostum diyecek. İnanıyorum ki ellerimden tutup, beni yıldızlarıyla tanıştıracak.

Ey benim gönlüm! Aç gözyaşı musluklarını gözlerinden ve doyasıya akıt mutluluk veren tövbe gözyaşlarını. Bırak yıkasın yüreğindeki kirleri. Bu gece, misafirimizi kirli duygularınla, kirlenmiş hücrelerinle karşılama. Tertemiz aşka uzatarak ellerini, Sevgiliyle beraber yeşert düşlerini. Aç gönül pencereni, bırak içerisi Sevgilinin kokusuyla dolsun. Aç gönül pencereni, can kuşun özgürce sabaha kadar yıldızlarla raks etsin. Bak yıldızlar daha bir güzel, daha bir canlı bu gece. Bak, bak sana göz kırpıyor, şu karşında duran seher yıldızı. Bak, daha bir sıcak bu gece, daha bir yakıyor. Her taraf kızıl. Her taraf coşkulu! Her bir canlı yüreklerinden akıp sana gelen sıcacık selamlarını gönderiyorlar. Bak Sevgili (s.a.v.)'nin emriyle bir yanını batıya, bir yanını doğuya döndüren ay, bu gece güneşten fazla yakıp kavuruyor. Ne de olsa nurunu Sevgili'den alıyor.

Gece de aya ve yıldızlara eşlik etmiş raksa katılmış.  Kendimi bilerek ya da bilmeden, bir şekilde vuslata doğru adımlarımı atarken, içimden geçen adını koyamadığım beni sarhoş eden duygularımı, heyecanımı saklama derdindeyim. Ellerim titriyor, dizlerimin dermanı yok. Gözlerim kamaşıyor, damarlarımda dolaşan kanım, duygularıma olan yenilgisini kabullenip nereye gideceğini bilmeden beynime hücum ediyor. Aklım almıyor olup bitenleri, anlatamıyorum.

Nerdeyim? Nasıl geldim? Ne haldeyim? Saat kaç? Bilmiyorum. Bildiğim tek şey beklemem gerektiği. Biraz daha beklemek damarlarımdaki kanın beynime olan hücumunu biraz daha sertleştirirken aklımı kaçırmamak için dualar ediyorum. Akrep tüm zehrini yelkovana kusmuş, yelkovanda mecal kalmamış ilerleyecek. Zaman mı? O da ne diyesim geliyor. Yüreğim küçük dokunuşlarla dürtüyor yelkovanı, 'ne olursun, kalk!' diye.

Ve ümitlerimin dermanı kesiliyor. Kâinatın Sahibi'nin önünde diz çöküp yaşlı gözlerle beklerken umulmadık bir zamanda beklenen Sevgili görünüyor, hayalini bile tasavvur edemediğim ufukta. Ve O (s.a.v.) geliyor, Sevgililer Sevgilisi, yaratılanların en değerlisi, en şereflisi, en hüzünlüsü geliyor.

Ümitlerim bitmedi Efendim (s.a.v.). Bir pazar günü seni beklerken yaşayacağımı düşündüğüm duygularımı paylaştım kendimle. Seni umutla bekliyorum Efendim (s.a.v.) ve inanıyorum bir gece vakti, benim de konuğum olmayı kabul edeceksin.

*Geleneksel Seni Anma Geceleri – 1 Kitabımdan!