Geçen haftaki yazımı ''Huzura ulaşmanın ilk adımı düşünen beyinle başlar'' diyerek bitirmiştim. Ki hâlâ bu tezimde ısrar ediyorum.

Bir okurumla düşünmek üzerine sohbet ediyorduk. Dediği şu oldu '' ama ben çok düşüyorum peki neden huzuru yakalayamıyorum?'' Yaşadığım bir anımı anlattım ona.

Yıllar önce, maddi sıkıntılar baş gösterdi. Ne yaparsam yapayım ayın sonunu getiremiyordum. Kredi kartı borçlarım tavan yapmış, bankalarla icralık olmuştum. Beynimde tek bir soru vardı ''nasıl tasarruf edebilirim?'' diye. Beynimize ne sorarsanız onun cevabını alırsınız. Bende sorduğum soruya göre cevaplar alıyordum. Tasarruf ön plana çıkmıştı hayatımda. Ev ortamında fazladan yanan elektriği, damlayan musluğu ne bileyim bunun gibi şeyler artık daha çok dikkatimi çeker olmuştu. Sakın sözlerim yanlış anlaşılmasın elbette tasarruf edeceğiz ama tadında olacak her şey. Ama ben beynime sorduğum sorular neticesinde tasarruf etmeyi biraz abartmışım.

Rahmetli eşimle sıkça tartışmaya başladık istemeden de olsa. Tasarruf işini o kadar abartmışım ki evde huzurum kalmamıştı. O zamanlar aldığım maaş üç yüz elli milyondu. Asgari ücretin biraz üzerinde! O kadar dikkat etmeme rağmen yaptığım tasarruf 50 milyonu bile bulmamıştı. Bu kadar huzursuzluğa değer miydi? Tabi ki değmezdi. Evde ki ve iç dünyamdaki huzursuzluk işlerime de yansımış ve işleri aksatmaya başarısız olmaya başlamıştım. Patronum çağırıp kendime çeki düzen vermem gerektiği hatırlatmıştı bir keresinde. İşten atılmanın eşiğindeydim anlayacağınız.

Sonra farkına vardım beynime yanlış soruyu sorduğumun. Ve soruyu değiştirdim. Bu sefer ki soru : ''Gelirimi nasıl artırabilirim?''

Meğer, Nasıl tasarruf edebilirim diye sorduğum zamanlarda gelirimi artırmak için ne çok fırsat kaçırmışım!

Beynimize ne sorarsak konsantremiz o sorunun cevabına yoğunlaşıyor. Ve bizler karşımıza çıkan onca fırsatı kaçırıyoruz farkında olmadan. Beynime sorduğum soruyu değiştirdikten sonra gelirimi artıracak fırsatları görmeye başladım. Ve çok kısa zamanda aldığım maaşın neredeyse 3 katı para kazanmaya başladım. Tasarruftan kazancım elli milyondu ama soruyu değiştirdikten sonra kazancım altı yüz milyon. Aradaki farkı görebiliyor musunuz??

Çok yakın arkadaşlarım, dostlarım şu cümleyi sıkça duymaya alışıklardır benden.

 ''Şimdi soru şu'' der ve başlarım soru üretmeye. Ama bu soru üretmeler de doğru olmak zorundadırlar. Eğer siz beyninize doğru soruyu sormazsanız, soramazsanız beyniniz de doğru olanları düşünemeyecektir. Ve aldığınız cevaplarda doğru olmayacaktır.   ''Yanlış düşünceler ise, yanlış eylemlerin insanı yapar bizi. Çünkü insan düşüncelerinin ürünüdür. Kişi düşüncelerini uygulamak ve hayata geçirmek alışkanlığındadır. İşte bu sebeplerle doğru düşünmek ve isabetli iş yapmak hayatımızın en önemli meselesidir. Hatta hayatımızın kendisidir.'' diyor Vehbi Vakkasoğlu.

Sonuç olarak her insanın doğrusu değişiyor. Herkes beynine sormak zorunda olduğu kendi doğru sorularını bulmak zorunda! Sorular aslında amacımıza ulaşmamız için kullandığımız araçlarımız. Doğru araca binersek hedefimize ulaşabiliriz. Doğru araca binemezsek hiç bir zaman hedefimize ulaşamayız. Aracımız yavaş olsun ama doğru olsun yeter ki.

Çözemediğimiz her sorunumuz bizi huzursuz kılacaktır. Sorunlarımızı doğru çözmenin ilk kuralı doğru sorulardır. Peki ya doğru soruları nasıl belirleyeceğiz? Bu zor bir soru. Yukarıda dediğim gibi her insanın doğrusu değişiyor ve doğru soruları da.

Kısaca şöyle diyebiliriz, doğru soruları sormak için önce firaset lazım. Yani iki adım sonrasını görebilme tahmin edebilme ilmi!

Son söz olarak, Huzur için düşünen beyne, düşünen bir beyne sahip olmak içinse firasete ihtiyaç var...