Zaman bir lokmacık, çok hızlı geçmeye başladı. Ve zamana sığdırdığımız olaylar da çok hızlı.  Yaşadığımız kısacık zamana o kadar çok olay sığmaya başladı ki, ne yapacağımızı bilemez oluyoruz. Bunun neticesinde yaşantımız kalitesizleşiyor. Zamanı ve olayları kalitesiz yaşamaya başlıyoruz.

 

Yaşamaktan zevk almaz olduk. Kendimiz zevk almadığımız gibi etrafımıza da bunu söylemlerimizle adeta tavsiye eder olduk. Neredeyse ''Sakın ha yaşamaktan zevk almayın, sakın ha yaşamak kötü birşey'' demeye getiriyoruz. Tamam hayat zor, imtihan dolu,  ve bunlara dayanmak zor, ama öyle ya da böyle Alah'ın dilediği vakte kadar bu dünya da yaşamak zorundayız. Yaşamak ya da ölmek bizim elimizde olmadığına göre neden şikayet edip duruyoruz ki? Üstelik şikayet etme  konusunda da neredeyse ordiyanüs diplomasını almak üzereyiz. Dostlar unutmamak lazım, ahirette yaşayacaklarımız basit ve bu dünyadan daha kolay şeyler olmasa gerek..

 

Şikayet etmekten kaliteli zaman yaşayamaz olduk. Gittikçe yaşam kalitemizi düşürüyoruz.

Kesinlikle kaliteyi para ile eş değer tutmuyorum. Çok zengin olup zamanını kalitesiz yaşan bir çok dostum var. Ne kendilerine zaman ayırabiliyorlar ne de sevdiklerine. Doğal olarak da ne kendileri ne de sevdikleri huzurlu olamıyorlar. 

 

Kaliteli yaşam, bana göre huzurlu yaşamdır. Kişilerin yaşadıkları olaylar neticesinde üzülürler ya da sevinirler ama ikisi de huzur demek değildir. Sevinçliykende huzur gerek, üzüntülüykende. Mutlulukla huzuru bir birine karıştırmayalım lütfen. Türk Dil Kurumu sözlüğünde yer alan anlamlarına göre, mutluluk:  Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu,saadet, bahtiyarlık, saadetlilik,   huzur ise Dirlik, baş dinçliği, gönül rahatlığı, rahatlık, erinç manalarına gelmektedir. 

 

Şikayet ettiğimizde malesef huzuru yakalayamıyoruz. Huzurun en büyük engeli şikayet halinde olmaktır. Hayatımız da şikayet ettiğimiz ne varsa belki de bizim için Allah'ın lütfudur. İnanırız ki Allah'ın izni ve bilgisi olmadan yeryüzünde yaprak bile kımıldayamaz. Dostlar Allah'ın bizden haberi var. Biz Allah'a sığındımız sürece Allah bizim yanımızda ve duam o dur ki

yardımlarınız bizden esirgemez. O zaman şikayet etmeye ne gerek var??

 

Şimdi bizlerin huzuru seçme ve yüreğimize yerleştirme zamanı. Huzura nasıl ulaşılır, nasıl yüreğe yerleştirilir ve yüreğimizde muhafaza etmek için neler yapılması gerekir bunları düşünüp bulma zamanı. 

Unutmamak lazım beynimize ne sorarsak onun cevabını alırız. Şikayetlere odaklanırsak beynimiz sürekli şikayet üretmekte ve bu konuda uzmanlaşmaktadır. Ama problemlerimizi nasıl çözeriz diye sorduğumuzda bize çözüm yolları sunacağı gibi huzuru yakalamanında ilk adımını atmış olacagız.  Çünkü problemlerimize çözüm buldukça düşünen bir beynimiz olacak.

 

Bu arada beynimize doğru sorular sormamız gerektiğinide hatırlatmakta yarar var.

Bu konuya gelecek haftakı yazım da değinicem.

Son söz olarak : Huzura ulaşmanın ilk adımı düşünen beyinle başlar.