Dinimiz öğretilirken bize ilk sırada hep namaz öğretildi. İyi de yapıldı. Sonuçta namaz dinin direği idi. Sonuçta Namazsız olmazdı da zaten.  Namazın gerekliliği o kadar çok anlatıldı, defalarca vurgular yapıldı. Ve namazın dini görevlerimiz içinde ilk vazifemiz olduğuna inandık, inandırıldık. Peki ya ağzımızdan çıkan kelimeler? Verdiğimiz sözler? Emanete hıyanet etmemiz? Bunların namaz kadar önemi yok mu? 

Sözlerimi sakın çarpıtmayın dostlar. Namaz mümin yapması gereken asli görevlerinden... Kabulümüz! Namaz kılmayalım, namazı önemsemeyelim, namazsızda olur gibi bir düşünce tarzı içinde değilim, olamam da zaten.  Keşke namaza bu kadar vurgu yapıldığı gibi ağzımızdan çıkan sözlerinde kelimelerinde çok çok önemli olduğuna dair vurgular yapılsa idi. Bugün cumaya gitmeyen bir erkek eleştirildiği gibi yalan söylediğinde eleştirilmiyor. Namaz kılmadığını öğrendiğimiz bir insana üzüldüğümüz kadar, yalan söyleyen verdiği sözde durmayan bir insana üzülmüyoruz. Namaz kılmayanı uyardığımız kadar yalan söyleyen bir insanı uyarmıyoruz.  Hatta yalan söyleyen kişilere işini çıkardığı için daha bir hayranlıkla bakıyoruz. 

Hadislerden öğrendiğimize göre münafıklığın üç alameti var.  “Münafığın alameti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiği zaman yerine getirmez ve ona güvenildiği zaman hıyanet eder” (Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesai / Camius-Sağir, İmam Suyuti, H No:25). Bu hadisten yola çıktığımızda maalesef yalan söyleyenler münafıklıkla suçlanıyor. Çok acı bir durum. 

Birde kendimizi küçük yalanlar, pembe yalanlar olarak isimler olarak kandırmaya çalışıyoruz. Dinimizde yalanların nerede kullanılacağı belli! Onun dışındakilerin hepsinin hükmü bir. Yalan yalandır. Müslümanlar sözüne güvenilir insanlar değil miydi? O dediyse doğrudur dediğimiz kaç kişi kaldı etrafımızda? Çok paramız olsa emanet edeceğimiz kaç güvenilir kişi var etrafımızda? Münafığın alametlerini biz mi unuttuk, yoksa bize kasıtlımı unutturdular. (Unutmak kelimesinin içerisine, önemsememek eylemini de koyabiliriz.)  Ağzımızdan çıkan kelimeleri hiç önemsemiyoruz dostlar. 

Üstelik yalan söylerken alınan kul hakları da cabası. Karşındakini kandırmanın da bir hakkı hukuku var. Size inanmış olması, o kişinin saf salak birisi olduğunu göstermez. Gösterdiği tek şey var o da siz yalan söyleyerek aslında münafıklığa ilk adımı atmış oluyorsunuz. Verilen sözlerin tutulmaması, emanete hıyanet edilmesi konularına hiç girmeyeceğim çünkü hepimizce malum zaten.

Dinimizi çocuklarımıza öğretilirken lütfen ağızdan çıkan kelimelerin ahirette ne kadar ağır sonuçlar doğurabileceğini, namaza önem verdiğimiz kadar önem vererek anlatmalıyız. Yalan söyle ve namaz kıl, yalan söyle hacca git, yalan söyle oruç tut, yalan söyle sadaka ver, tuhaf bir durum olmuyor mu?  Benim inancım hayatımızın yalansız olmak zorunda olduğu. 

Bu konuyu dost meclislerinde defalarca istişare ettik, defalarca tartıştık. Ve dürüstlüğün,  ağzımızdan çıkan kelimelerin birçok ibadetten önemli olduğuna karar getirdik. Hatta yapmamız gerekenler içinde ilk sıraya da koyabiliriz. Tabi ki bu bizim kararımız. Dini önderlerimizin de bu konu hakkında görüş bildirmeleri bizim içinde önemli.  

Lütfen bu yazıyı okuyan dostlarımda bir düşünsünler, ağzımızdan çıkan kelimelere ne kadar dikkat ediyoruz??