Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV);  “Ben adil bir hükümdar zamanında doğdum (İran Kisrası Nuşirvan), adil bir hükümdar zamanında yaşıyorum (Habeş Kralı Necaşi)” buyurmuş, O dönemlerde adaletiyle meşhur bu iki zattan sık sık sitayişle bahsetmiş, onları övmüş ve gıyaben Necaşi'nin cenaze namazını kıldırmıştır.

Adaletiyle tüm dünyada meşhur olan Hz. Ömer'de bu hususta neden bu kadar hassas olduğunu soranlara “Nuşirvan kadarda mı olmayayım” dermiş.

Hz. Ömer'in Nuşirvan'ın adaletine şahit olduğu şöyle bir olay nakledilir:

İslam'ın zuhurundan önce, gençlik çağında Hz. Ömer ve Sa'd b. Ebi Vakkas çok samimi iki arkadaştırlar. Hz. Ömer sahibi olduğu ve çok kıymetli iki iki Arap tayını, daha iyi para verirler, düşüncesiyle İran'da satmaya niyetlenir. Sa'd bunu duyunca, yolların tehlikesini dile getirerek Hz. Ömer'e yol arkadaşı olmayı ısrarla teklif eder. Meşakkatli bir yolculuktan sonra İran'a varırlar.

Bir panayır yerine, cirit oyunlarına benzer gösterilerin yapıldığı bir yere gelirler. Emrinde uşakları olan bir genç tarafından ellerindeki Arap tayları zorla alınır ve hafif yollu da darp edilirler. Yabancı bir elde bu hakareti nefislerine yediremezler ve pek mahzun ve mükedder şekilde bir han köşesine gelirler. Hancı bu büyük üzüntülerinin sebebini sorar. Onlar da olanları anlatırlar. Hancı:

“ Üzülmeyin, bu memleketin başında çok adil, hak ve hukuka, hele hele yabancıların haklarına son derece saygılı bir Kisra var. Gidip derdinizi ona anlatın, zaten o her gün bir haksızlık, bir despotluk oluyor mu? diye her gün pazar yerlerini, kalabalık mahalleri gezer ve insanları dinler, hakkınızı mutlaka alıverecektir” der.

Hz. Ömer ve Hz. Sa'd ertesi gün pazar yerinde Nuşirvan'ın yanına varırlar. Buldukları bir tercüman kanalı ile oğlunun atlarını gasp ettiğini anlatırlar. Fakat tercüman sadece atlarının gasp edildiği kısmını söyler, oğlunun bu zalimliği yaptığı kısmını söylemez.

Atlarının iki misli parasını alırlar ve sevinçle hana dönerler. Hancı merakla neticeyi sorar, anlatırlar. Paralarını fazlasıyla aldıklarını, suçlunun da bulunacağı garantisinin verildiğini söylerler. Hancı müthiş kızar. Suçlunun belli olduğunu, bu işte tercümanın bir hile yaptığını hisseder! “Gelin benimle” diyerek ikisini de alır ve Nuşirvan'a götürür, olayı anlatır! Suçlunun kendi öz oğlu olduğunu hükümdara söyler. Nuşirvan olayı araştırır ve hadisenin aynıyla vaki olduğunu anlar. “Yabancıların istirahatını sağlayın ve yarın kenti terk ederken ikisinin de şehrin iki ayrı kapısından çıkışlarını sağlayın, memleketlerine gitsinler” emrini verir.

Hz. Ömer ve Hz. Sa'd ertesi gün söylenen kapılardan çıkarken bir de bakmışlar ki birinde Nuşirvan'ın oğlu asılmış, öbüründe de tercüman asılarak idam edilmiş. Böyle bir olaya sebebiyet verdikleri için üzülecekler mi, haklarını aldıkları için sevinecekler mi? bilememişler. Şaşkınlık ve dehşet içinde memleketlerine dönmüşler.

Aradan uzun yıllar geçmiş, Hz. Ömer halife olmuş. Adalet hususunda kılı kırk yararcasına bir uygulama içindedir. Yaşadığı tecrübeleri unutmamıştır. Gece-gündüz halkın dertleriyle hemhaldır. Bu esnada eski arkadaşı Sa'd b. Ebi Vakkas'ı kendine kumandan yapıp Mısır'ı fethetmek üzere göndermiş. Mısır alınmış ve Sa'd güzel bir sarayı kumanda merkezi yapmak üzere sahibi olan bir Yahudi'den gönülsüz olarak almış. Yahudi'ye Medine'ye gidip Halife'ye şikâyet etmesini söylemişler. Yahudi dağlar, yollar aşmış, tereddütler içinde Medine'ye gelmiş. Hz. Ömer'i sormuş. “Tarlasında çalışıyor” demişler. Şaşkınlığı bir kat daha artmış. Oraya varıp derdini anlatmış. Hz. Ömer çevresine bakmış, bulduğu kemik parçasının üzerine “ Nuşirvan'dan daha az adil değilim” ikazını yazıp kadim dostu Hz. Sa'd'a göndermiş.

Yahudi işin ciddiyetini ve evveliyatını bilmediği için, içinden kızmış. Halife'nin bu işi hafife aldığını, hatta basit bir kemik parçası üzerine bir şeyler yazıp çizdiğini düşünmüş.  Ümitsiz bir şekilde Mısır'a gidip kemiği Sa'd'a uzatmış. Yazıyı okuyan ve “Ömer” imzasını gören kumandan sapsarı olmuş, şafak atmış kendisinde! Hz. Ömer'le birlikte İran'da yaşadıkları hadise aklına gelmiş. Hz. Ömer'inde bu konularda hiç şakasının olmayacağını da bilmektedir. Hemen sarayın tahliyesi için emir vermiş. Yahudi'ye bol miktarda para vererek gönlünü almış, helallik istemiş.

Hz. Ömer'in dillere destan olan,  dünyaca meşhur, Doğuda da, Batıda da sürekli anlatılan adaletinden bir örnektir bu!

Daha nice meşhur adalet örnekleri vardır! çünkü onlar Kur'an ve sünnetin ışığında bir hayat tarzı sürdürmüşlerdir. Kur'an-ı Kerimin Nahl suresi 90. Ayet-i kerimesinde “Allah şüphesiz adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara bakmayı emreder; hayasızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı yasak eder. Tutasınız diye size öğüt verir” buyurulmaktadır. Şair ;

Zalimlere layık oldukları işkenceyi çektir,

Mazluma da hakkını ver ki, adalet bu demektir.

Allah adildir, er-geç tecelli eder. Ama bu dünyada ama öbür dünyada!

Namık Kemal;

Bulunmazsa adalet bir milletin efradı beyninde

Geçer bir gün zemine, arşa çıksa paye-i devlet.

Devletlerin iniş ve çıkışları adalet terazisinin durduğu yere göredir. Eğer terazinin kefesi dengede değilse o millet artık yer ile yeksan olacak demektir.