Yazılarıma haftalardır ara verdiğim için daha önce kaleme alamadığım iki konuyu bugün birleştirerek yazmak mecburiyeti hâsıl oldu.

Yazılarıma ara verdiğim haftalar içinde ülkemizde önemli gelişmeler yaşandı. Birinci konu, yüzyılın felâketi olarak adlandırılan çok büyük bir deprem afeti yaşadık. On bir ilimizde binlerce bina yıkıldı. 50 bine yakın canımızı kaybettik. On binlerce yaralımız var. Geride kalanlar da evlerini, yakınlarını, eşyalarını kaybettiler. Bir lokma ekmeğe muhtaç hale geldiler.

İkinci olarak siyasette önemli gelişmeler yaşandı. Siyaset, ülke yönetimi demek olduğu için tüm ülke vatandaşlarını ilgilendiren bir konudur. Hiç kimse siyasetten azade değildir.

Bu iki önemli konu ile ilgili bazı düşüncelerimi kaleme alacağım İnşallah…

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki uzmanlar afetlerin ortaya çıkış nedeni olarak bazı sebepler açıklasa da her türlü sebebi oluşturan kâinatın yaratıcısı Allah'tır.(c.c) Bu sebeple “deprem kader değildir” demek yanlış bir sözdür. Kâinatta olacak olayların hepsi Allah’ın ilmi ezelisinde kayıtlıdır. Depremler dünya kurulalı beri olmuştur olmaya devam edecektir. Allah arzın kanununu böyle koymuştur. Deprem denizin dalgaları gibidir. Allah koyduğuna göre kaderdir. Bunu hiç kimse değiştiremez. Depremleri önleyecek bir güç yoktur. Kader olmayan şey binaların yıkılmasıdır. Biz her konuda gereken tedbiri almak zorundayız. İnsanlığın başına gelen 'musibet' olarak nitelendirilen bu doğa olaylarını önlemek her ne kadar elimizde olmasa da gerekli tedbir ve önlemleri alarak doğal afetlerden korunmak mümkündür. Depremin tedbiri de yıkılmayacak şekilde sağlam bina yapmaktır.

Çalmadan, çırpmadan, hile yapmadan sağlam binalar yapılırsa yıkımın önüne bir dereceye kadar geçilebilir. Bir dereceye kadar diyorum zira mesela 9 büyüklüğündeki depreme dayanıklı bina yapılabilir ama 11 -12 büyüklüğündeki depreme dayanıklı bina yapmak bugün için mümkün değildir. Biz elimizden geldiğince, gücümüz yettiğince her türlü imkânı kullanarak sağlam bina yapmalı, gerisini de Allah’a havale etmeliyiz.

Allah (c.c), acizliğimizi ve asıl vazifemizin kulluk olduğunu doğa olayları ile bizlere hatırlatır. Kuran-ı Kerim'de; "Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir; kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar." (Şura 30) buyurulmaktadır.

Yaşadığımız depremin yıkım gücünü tam anlayabilmek için uzmanlar şöyle bir örnekle açıklıyor. 8 şiddetindeki bir deprem 60 megatonluk bir atom bombası kadar enerji üretir. Şu an dünyadaki en güçlü nükleer savaş başlığı 2 megaton enerji üretir. Yaşanan iki deprem 120 megaton güç çıkışı ile tarihte görülmemiş bir enerji boşalmasına sebep olmuştur. Bu da en güçlü 60 nükleer bomba gücünde demektir.

Bir atom bombasının ürettiği 2 megatonun yıkıcı güç olarak ne yapar sorusunun cevabı da şöyle anlatılıyor. Japonya Nagazaki'ye atılan atom bombası 1,2 megaton gücündeydi. İşte biz dün arka arkaya tarihte eşi benzeri yaşanmamış devasa büyüklükte iki deprem yaşadık. Bu kadar büyük coğrafyada, bu kadar etkili olmasının sebebi yere yakınlığı ve çok uzun sürmesindendir. Büyüklüğü 7,7 olsa da 10 şiddetinde etki yapan, on bir ilimizi yerle bir eden ve 20 milyon insanımızı etkileyen dünyada örneği görülmeyen yüz yılın en büyük depremlerini yaşadık.

Bu afetten; her şeyimizi bir anda kaybedebileceğimizi, insanoğlunun ne kadar aciz olduğunu, elimizdeki varlıklarımızın hiç değilse bir kısmının yok olmadan önce ihtiyaç sahiplerine verilmesi gerektiğini, kibirlenmenin zerresinin olmaması gerektiğini, hayatın kısacık olduğunu, bizim zannettiğimiz mülklerin Allah'a ait olduğunu biz de sadece geçici bir emanet olarak bulunduğunu, yardımlaşmanın, paylaşmanın önemini ve birbirimizin değerini ölüm gelmeden önce bilmemiz gerektiğini anlayabilmişsek gereken dersi almışız demektir.

Deprem bölgesinde şiddetli sarsıntıya maruz kalarak büyük sıkıntılarla karşılaşan bölge insanımızın sabır ve tevekkülü bizleri hayranlığa sevk ediyor. Gece gündüz takip ediyoruz. Habercilerin sorduğu sorulara hiç şikâyet etmeden, şükrederek, hamd ederek, "Allah devletimize zeval vermesin, her ihtiyacımızı görüyor" diye cevap veren bölge insanımızı candan, gönülden selamlıyorum. Allah yar ve yardımcıları olsun. İsyan etmeden, şikâyet etmeden sabır ve tevekkül abidesi insanımıza yardım için seferber olan milletimizi ve bölgede canla başla çalışan ekipleri, STK' ları da kalpten selamlıyorum. Allah hepsinden razı olsun. Rabbimiz bir daha böyle acılar göstermesin.

Allah devletimize, milletimize zeval vermesin. İlk günden itibaren devlet - millet kaynaşmasının en güzel örneği veriliyor. Yaşanan bu felâketin dünyada örneği olmadığı gibi bu kaynaşmanın, birlik ve beraberliğin de dünyada örneği yoktur. Devlet - millet dayanışması ile bu zor günleri atlatacağız İnşallah. Göz yaşartıcı tablolar yaşanıyor.

Tabi ki acımız çok büyük. Yüreklerimiz yanıyor. Geçmiş olsun Türkiye'm. Başımız sağolsun. Rabbimiz bu acının izlerini bir an önce silmemiz için yar ve yardımcımız olsun. Allah'ım; yardım bekleyen kardeşlerimize imdat eyle. Yaralı kardeşlerimize acil şifalar lütfeyle. Hayatını kaybeden kardeşlerimize rahmet eyle, onları şehidler kervanına dâhil eyle, ailelerine ve yakınlarına sabırlar ihsan eyle. Allahım; Bu ve benzeri afetlere karşı ülke olarak bilinçli ve hazırlıklı olmayı nasip eyle. Bir daha böyle acılar yaşatma Allah'ım...

Bu konuda şu uyarıyı da yapmam gerekiyor. Afetten hâlâ gerekli ibreti almayan bazı vicdansızlar, bin lira bile etmeyen iki odalı bodrum kattaki dairesine 5 – 6 bin lira kira istemeye devam ediyor. Be hey vicdansız çöken binalardan ders alsana... O dairelerin sahipleri şimdi evsiz barksız kaldı. Bu durumun senin başına gelmeyeceğinin garantisi var mı? Parayı mezara götüremezsin. Vicdana gel de toprağa girmeden garibin, fakirin duasını almaya bak.

***   ***   ***

Ülkemizde yaşanan diğer önemli bir konu da son günlerdeki siyasi gelişmeler olmuştur. Millet İttifakı adı ile muhalefet kanadını oluşturan 6’lı masanın önce dağılması iki gün sonra da tekrar kurulması önemli bir gelişme olarak gündemde yer aldı.

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığına karşı çıkarak masadan ayrılması 9 şiddetinde siyasi bir deprem etkisi yaptı. Kılıçdroğlu’na karşı çok sert ifadeler kullanarak ve kumar masası diye nitelendirerek masayı terk etti. Ancak bu masayı kuran güçler masanın dağılmasını önlemek için hemen devreye girdiler ve iki gün içinde Akşener’in masaya tekrar dönmesini sağladılar.

Millet İttifakındaki çatlağı onarmak için araya giren bu güçlerin etkisiyle 6'lı masa tekrar kuruldu. Masadakilerin henüz muhalefette iken yaptığı bu olumsuz ve oldukça çirkin görüntü veren hamlelerin iktidara geldiklerinde hangi boyuta ulaşacağını düşünmek bile istemiyorum.

Soru: Siyasetin çirkin yüzüne en büyük örnek nedir?

Cevap: "Kumar masasında oturmam" diyerek ayrıldığı masaya iki gün sonra tekrar oturmaktır.

Meral Akşener’in masaya dönmesi için Ankara ve İstanbul Belediye Başkanlarının Cumhurbaşkanı Yardımcısı yapılması formülü bulundu.  Bu formülle masayı tekrar kurmuş oldular. Akşener “artık içime sindi” diyor.

Peki ne değişti? Şiddetle karşı çıktığı Kılıçdaroğlu’nun adaylığına imza attı. Yine şiddetle karşı çıktığı HDP  konusunda bile geri adım attı. “Kılıçdaroğlu’nun HDP ile görüşmesi ve HDP’nin desteğini alması bizi ilgilendirmez, bunlar bizim dışımızda” diyor. Halbuki daha önce HDP’nin isminin bile anılmasına karşıydı. Tekrar belirtmek gerekiyorsa bunları iktidara getirmek isteyen güçlerin devreye girmesi ile bu noktaya gelinmiş oldu.

HDP'nin, Millet İttifakı masasında yer alıp almayacağı veya HDP'ye bakanlık verilip verilmeyeceği tartışması devam ediyor. Meral Akşener, “HDP masada yer alamaz” diyor. Halkımızı yanıltmayalım. HDP'nin istekleri yerine getirilecek olduktan sonra ki bunun pazarlığı başladı bile, masada yer alsa ne olur, almasa ne olur? Veya bakanlık verilse ne olur, verilmese ne olur? HDP zaten bakanlık pazarlığı yapmaz, ideolojisine uygun icraat pazarlığı yapar. Millet ittifakı buna da el mahkum… HDP aday göstermez ise açıklamasa dahi bilin ki istediği sözleri almıştır ve Kılıçdaroğlu'nu destekleyecektir. Bu tespitlerim FETÖ için de aynen geçerlidir.

Saadet Partisi önünde "Umudumuz Kemal, Türkiye laiktir laik kakacak" gibi sloganlar atılmasına, sol zihniyetin bir zamanlar Madımak katili ilan ettiği Temel Karamollaoğlu'nun, merhum Erbakan Hocamızın hapse girmesi için gayret eden Kılıçdaroğlu'nu aday olarak açıklamasına ise diyecek bir şey bulamıyorum. Allah sonumuzu hayreylesin. Sağlıklı ve mutlu günler diliyorum.