Yeni tarımsal destekleme modeli ve bu modelin 2025-2027 yılları arasında uygulanacağı geçtiğimiz haftalarda açıklandı. Bitkisel üretime temel destek, planlı üretim desteği ve üretimi geliştirme desteği verileceği 2025- 2027 yıllarını kapsayacak olan açıklanan bu destekler havza bazlı desteklere ve ürün planlamasına bir geçiş olarak kabul edilmelidir ki bu gelişme Türk tarımı için önemli bir gelişmedir. Türk tarımına hayırlı olsun. Zaman içerisinde uygulamada eksikliklerinin görüleceği ve kısa sürede düzeltileceğini ümit etmekteyim. Bu yazımda eksik gördüğüm birkaç hususa değineceğim.
Bazı bölgelerde kes yapıştır tekniğiyle oluşturulan belli sayıda bitki için belli havzalarda ve farklı şartlarda desteklemelerin sağlanacağı planlanmış görülmektedir.
Ülkede tarımda kullanılan alanın %77 si esas alınarak hazırlandığı belirtilen açıklamalarda çok iyi hazırlanıldığı söylenemez. Keşke üzerinde biraz daha çalışılmış ve en azından paydaşlarının görüşleri de dikkate alınmış olsaydı. Bir başlangıç olarak doğru olduğunu belirtmeliyim. Ancak sadece havza ve ürün bazında değerlendirme yanında bazı bölgelerin önemli ürünlerine de yer verilmiş olsaydı bu ürünlerinde yetiştirilmesi planlamaya dâhil edilmiş olunur, ülke ve tüketici için önemli bilinen bazı gerçekler dikkate alınmış ve daha iyi yönlendirilmiş olurdu.
Ülke için fevkalade önem taşıyan isim yapmış belli bölgelere has bitkilerin de teşvik edilmesi gerekliydi. Örneğin Taşköprü Sarımsağı, Maraş Sarımsağı, Çumra Kavunu, Ankara Yuva Kavunu, Kaşınhanı ve Beypazarı havucu, Karacabey domatesi…… gibi çok sayıda önemli yetiştirildiği yerle özdeşleşmiş tarım ürünleri o yörelerde desteklemeye ve planlamaya dâhil edilmeliydi.
Ayrıca Sayın Cumhurbaşkanımızın önem verdiği Kenevir bitkisinin de sanayisi gelişen illerde bu açıklanan destek ve planlama içerisinde yer almalıydı.
Bu belirtilenleri ve örneği çoğaltabileceğimiz birçok ürün hem ihtiyacı hem de ticari getirisi olan tarım ürünleridir. Konya 11 tarım ürününde ilk sıralarda olduğu yetkililerce açıklanmaktadır. Bu ürünler arasında desteklenmeyen ve planlamaya alınmayan ürünler de vardır. Bunlar yok sayılmamalı, hazırlanacak olan destekler ve planlamalarda bu ve benzer bitkiler özellikle yetiştirildiği bölgelerde desteklenmeye ve planlamaya alınmalıdır.
Tarım, önümüzdeki yıllarda stratejik açıdan daha fazla önem arz edecek bir sektör olacaktır. İklim değişikliği ve yakın dönemde küresel anlamda yaşadığımız riskler sadece tarımda özellikle gıdaya erişim anlamında da çok ciddi risklerle karşı karşıya olduğumuz bir gerçektir. Türkiye bu mevsim ve iklim değişikliklerinin en büyük olumsuz etkisi tarım sektörü üzerinde gözlenmektedir. Küresel ısınma ve iklim değişikliği nedeniyle tarım takviminde ve ekilen ürün çeşitliliği de bu planlama da dikkate alınarak bazı bitkilerin yeni bölgelerde yetişebileceği dikkate alınmalıydı. İthal ettiğimiz soya fasulyesi gibi ve sıcak bölgelerde yetiştirilmekte olan bazı bitkilerin araştırmacıların tavsiye ettiği bölgelerde yetiştirilmesi tarıma yenilik getirmesi önü açılmalıydı.
Covid-19 salgınından sonra, tüketiciler pek çok konuda endişe duymakta ve satışa sunulan bazı tarım ürünlerinin yanlış yetiştirme teknikleri veya iklimsel koşullar nedeniyle üründe ortaya çıkan farklılıklarını GDO’lu ürünmüş gibi algılamaktadır. Son yıllarda sıkça tartışılan ve tüketicinin endişe duyduğu GDO’lu ürünler desteklenmeyecektir ifadesine açıklamalarda yer verilmiş olsaydı bu husus tüketicilerin GDO'lu ürünlerle ilgili kaygılarını giderecekti. Bu önemli husus, tüketicilerimizin güvenini kazanmak adına dikkate alınmalıdır.
Geçen haftaki yazımda sadece Serin İklim Tahıllarını ele almıştım. Ülkemizde yaklaşık 1 milyon tona yakın üretimi olan Çavdar, Tritikale ve Yulafın planlama içerisinde yer verilmemesi önemli bir eksiklik olduğunu belirtmiştim. Hem yem hem de farklı sanayilerde ham madde olarak kullanılmakta olan bu üç tahıldan kuraklık etkisinin ağır bir şekilde hissedildiği son yıllarda özellikle çavdar ve tritikale az su tüketen ve daha az verimli topraklarda yetişme özelliği olmasından dolayı su sıkıntısı çekilen bölgelerde mutlaka planlamaya alınmalı ve desteklenmelidir.
Su sıkıntısı olmayan bölgelerde de yulafa yer verilmelidir. Bu üç serin iklim tahılı bu açıklamalarda yok sayılmamalıydı.
Tarımsal desteklemeler için yeni bir dönem girildiğinden ve biraz da karışık görülen hususların sonuçlarını uygulamada hep beraber göreceğiz. Görülenler kısa sürede doğru düzeltilmelidir.
Diğer bir husus; su problemi olmayan ve yetiştirme sezonu uygun olan bölgelerde ikinci ürün yetiştirilmesi de destek ve planlamaya dâhil edilmelidir. Ülkemizde hem daha fazla üretime hem de ikinci ürünle elde edilecek faydalar göz ardı edilmemelidir. Özellikle yem elde etmek ve organik maddesi istenilenin altında olan topraklarımızda toprağı organik maddece zenginleştiren yem bitkilerine veya karışımlarına destek ve planlamada yer verilmelidir.
Ülkemizde araştırıcı kuruluşlar tarafından ıslah edilen yerli ıslah ile üretilen çeşitlere ayrıcalık tanınmış olması önemli ve teşvik edici bulunmuştur. Ancak bu uygulamaya sadece üniversite ve devletin araştırma kuruluşları dâhil edilmiştir. Özel sektör araştırma kuruluşlarınca ana materyali yerli olan ıslah edilmiş çeşitlerin de bu desteklemeye alınması ülke tarımına önemli katkı sağlayacaktır. Son yıllarda özel sektör araştırıcı kuruluş belgesi almış ve çeşit ıslahı ile uğraşmakta olan çok sayıda özel sektör kuruluşu bulunmakta olup bunların çeşitleri de desteklemeye dâhil edilmeli ve yapılacak desteklemelerle çeşit ıslah alanı genişletilmelidir.