Prof. Dr. Mevlüt Mülayim

Son günlerde süte zam geldi, Konya’da çiğ süte yapılan 1 TL/lt’lik artış tabii ki süt ürünlerine de yansıtılmaktadır. Süt üreticileri zam yapmaktan yana olmadıklarını ancak yem fiyatları ve diğer girdilerdeki artışlar nedeniyle yapılan bu zammı bile yeterli görmemektedirler. Yem, hayvan beslemede giderler içerisinde önemli payı olan bir girdidir.

Atalarımız can boğazdan gelir demişler, tabi ki hayvanın boğazına bakarsan o da size süt verir et verir, yün verir veya yumurta gibi hayvansal ürünleri verir. İşletmelerin %50’den az olmamak üzere giderlerin %60- 70 civarında ki kısmı yem gideridir. Maliyette büyük oranda payı olan bu girdiyi ne kadar işletme içi karşılar ise o işletmenin kazancı o oranda artmaktadır. İşletme içi temin edilen yemin yeterli ve kaliteli olması hayvanlarda verimliliği de artırmaktadır. İşletme içinden temin edilen yemin de belirli bir getirisi olmalı ve hesaplamalarda o da dikkate alınmalıdır. Süt maliyeti günlük girdi fiyatları dikkate alınarak belirlenmektedir. Yemin girdisi olan mısırın bir kısmı, soyanın ise tamamına yakını dışa bağımlı olduğunu dikkate alırsanız bunların fiyatındaki değişkenlik yem fiyatlarına daha kısa sürede yansıtılmakta iken yemi yediren üreticinin et ve süt fiyatı o kadar çabuk yükseltilmemektedir.

Hayvancılığın gelişmesi veya en azından bu günkü düzeyde tutulabilmesi için hayvanların yem ihtiyacının karşılanması, yem bitkisi yetiştirmek için de sulanan alanların artırılması gerekmektedir. Sulanan alanlarda çok yıllık yem bitkileri ekimi yanında tek yıllık yem bitkilerini ara ürün, ikinci ürün ve alt bitki olarak yetiştirmeliyiz.

Tarla kültürü içerisinde veya çayır ve mera alanlarından elde edilen dane ve kaba yemler sadece yem olarak değil yem bitkilerinin özellikle baklağillerin ekildiği alanlara sağladıkları faydalar da dikkate alınmalıdır.

Hayvan beslemede kullanılan yem, sadece tarla kültürü içerisinde veya çayır ve mera alanlarından elde edilen yemler değildir. Fabrika yemleri diye isimlendirilen karma yemlerin de hayvan beslemede önemli bir yeri vardır. Bölgede hayvancılığın daha da geliştirilmesi isteniliyorsa tarla kültürü içerisinde yem bitkileri ekim alanları artırılmalı, ara ürün ve alt bitki ekimi yapılmalıdır. Kaba ve karma yem ham maddelerinin temini için serin iklim ve sıcak iklim tahıllarının, bakliyat, yağlı tohumlar ve şeker pancarı veya yem pancarı gibi bitkilerin bölgemizde ekilmesini yasaklamak değil aksine üretiminin daha da artırılması gerekmektedir.

Türkiye’de süt/yem paritesi için belirlenen ideal oran 1.3’tür. Yani çiftçi sattığı 1 litre çiğ süt ile 1.3 kilo yem alabilmeli. Dünyada genel kabul gören süt/yem paritesinin 1,5 olduğu ülkemizde süt/yem paritesinin 1,5 değil 1.3’ünde altında kalmaktadır. Bazı yıllar parite 1’in bile altına düşmektedir (Örneğin 2011 yılı 0.98).

Süt/Yem paritesi 1.0’in altına düşerse işletmeler çok zarar ettiklerinden süt verimine uygun olan hayvanlarını kesime göndererek sektörde önemli gerilemeler yaşanabilir. Yapılması gereken iş, süt bedellerinin pariteye uygun hale getirilmesi olmalıdır. Çiftçi sattığı sütle yem alamıyor ise hayvancılıktan vazgeçmeye yönelir. Bu durum sütü işleyen fabrikalara ve çalışan işçilerin işsiz kalmasına kadar gitmektedir.

Beslenmemiz için gerekli hayvansal gıdaları belirli oranda tüketmek zorunda olduğumuzdan dışarıdan süt ürünleri almak zorunda kalırız. Dolayısıyla hayvancılığın azalması veya yörede bu sektörün gerilemesi sadece çiftçiyi değil, ondan süt alan sanayiciyi, sütü içen ve süt ürünlerini tüketen bizleri de, yani toplum olarak birçok kesimi etkilemektedir.

Yem üreten sanayiciyi dışa bağımlılıktan kurtaracak olan ürünlerin ekimi teşvik edilerek hem bu bitkilerin hem de yem bitkileri üretimini artıracak önlemler alınmalıdır.

Organize hayvancılık bölgelerini ve hayvancılığı teşvik eden bir devletin bunların ayakta kalabilmesi için de tedbirler alması ve organize hayvancılık bölgelerinde işletmelere yer tahsisinde sadece ahırlar için değil hayvanların yem ihtiyacını karşılayacak genişlikte arazi tahsisi de yapılmalıdır.

Hayvancılıkta Türkiye’ye özgü bir sosyal yapı mevcuttur. Hayvancılık büyük çoğunlukla köylerde ve küçük işletmeler şeklinde yapılmaktadır. Bu yapının aile iş gücü kullanım getirisi olduğu gibi köylerimizde istihdama ve ekonomik gelire katkı sağlamaktadır.  Hayvancılık istihdamın yanında gençlerin köyden kente göçün önlenmesinde ciddi bir rol oynamaktadır.

Bitkisel ve hayvancılık yapmakta olan insanlar bildikleri bu üretim işlerini yapmaya devam etmelidirler.

Yapılması gereken ilk iş, süt bedellerinin pariteye uygun hale getirilmesidir. Çiğ süt üreten çiftçinin en azından ideal süt/yem paritesine uygun olarak sütünü satması gerekir. Çiftçi sattığı sütle yem alamıyorsa hayvancılığı sürdüremez. Süt olmayınca bunca yatırımla kurulan, binlerce işçiyi istihdam eden fabrikalar süt bulamayınca işçi sayısını azaltır, kapanır veya küçülürler. İşin en acı tarafı da dışarıdan süt ürünleri almak zorunda kalırız. Dolayısıyla sadece çiftçi değil, ondan süt alan sanayici, sütü içen ve süt ürünlerini tüketen bizler de etkilenmek zorunda kalırız. Yem üreten sanayiciyi dışa bağımlılıktan kurtaracak olan ürünlerin ekimi teşvik edilerek hem bu bitkilerin hem de yem bitkileri üretimini artıracak önlemler alınmalıdır.

Organize hayvancılık bölgelerini ve hayvancılığı teşvik eden bir devletin işletmelerin ayakta kalabilmesi için de tedbirler alması gerekmektedir. Süt ve besi hayvancılığına yatırım yapmış bunca üreticinin tarıma yaptığı yatırımlar boşa gitmemelidir. Bu sektörde çalışan insanlar bildikleri işleri yapmaya devam etmelidirler. Et ve süt üreticisine kazanç sağlamaz ise üretimin azalması yanında hayvanlar kesime gidecek ve ilerde hayvan, et ve süt ürünleri ithal etmek zorunda kalınacaktır. Hayvancılıkta Türkiye’ye özgü bir sosyal yapı mevcuttur. Hayvancılık büyük çoğunlukla köylerde ve küçük işletme şeklinde yapılmaktadır. Bu yapının aile iş gücü kullanım getirisi olduğu gibi köylerimizde istihdama katkı sağlamaktadır.  Hayvancılık köyden kente göçün önlenmesinde ciddi bir rol oynamaktadır. Devletimiz bu yapının bozulmaması yönünde tedbirler almakta gecikmemelidir.

Dengeli beslenmemiz için gerekli olan et, süt, yumurta gibi hayvansal ürünleri üretenler üretimlerini sürdürülmelidirler. Sektörün en önemli problemi yem ve diğer girdilerde ki fiyat artışlarıdır. Türkiye karma yemde kullandığı hammaddeler bakımından yüzde 50’nin üzerinde dışa bağımlılık olduğundan bölgemizde Şeker Pancarı ve Mısır gibi bitkileri ekmeyin diyenler acaba bu ürünlerin açığını nasıl kapatacaklardır. Bu açığı kapatmanın yolu bu bitkilerin yasaklanması değil ovaya su temin ederek daha geniş alanlarda ekilmesi olmalıdır. Ürettiğimiz bazı tarım ürünleri hem gıdaya hem hayvan yemine yetmiyor durumda iken üretimi artırmak yerine dış ülkelerden satın alınmak zorunda kalınmaktadır. İthalat ise dış ülke üreticilerinin zenginleşmesine neden olmaktadır.

Ülke üreticisinin hem bitkisel üretimi hem de hayvancılığı sürdürebilmesi için bazı dış havzalardan ovaya su getirme projeleri acilen uygulamaya konulmalı ki hem bitkisel hem de hayvansal üretim sürdürülebilsin.

Yiyeceksiz ve susuz kalmamamız dileklerimle Hoşça kalınız.