Hikâyeyi bilirsiniz. Olay, Hacca karayoluyla ya da kervanlarla gidildiği dönemlerde yaşanır. Anadolu’dan Hicaz’a giden kafileden iki kişi, yolculuk sırasında Şam’a vardıklarında hastalanır ve yola devam edemez. Hasta hacı adayları Şam’da kalır. Diğerleri hac farizasını tamamlayarak dönüş yolunda Şam’da kalan hacı adaylarını iyileşmiş bulur ve kafileye dahil ederek memlekete dönerler.
Adet olduğu üzere, eş-dost ve akraba “hoş geldiniz” demek ve tebrik etmek için hacıları ziyaret eder. Bu ziyaretlerde Şam’dan öteye geçemeyenler de misafir edilir. Ancak, hac ile ilgili sorulara muhatap olduklarında, “Şam’dan öteye geçmediler ki, nasıl cevap versinler?” diye düşünülebilir. Onlar da kolayını bulurlar: “Mekke Medine’yi bilmem ama Şam bir başkaydı,” cevabını verirler. İşte, meşhur “Şam bir başkaydı” deyimi böylece ortaya çıkar.
Günümüzde de Şam, gerçek anlamda bir başka hâle geldi. 1 milyon insanın hayatına kasteden, yüz binlerce mazlumu zindanlarda çürüten ve zulümde sınır tanımayan Esad rejimi sona erdi. Elhamdülillah. Suriyeli kardeşlerimiz için Hakk’ın vadettiği güzel günler, inşallah belki yarın, belki de yarından da yakın.
Bu yazımızda, kısa bir tarihi arka plan sunarak Suriye’nin dünü, bugünü ve geleceği üzerinde duracağız.
Suriye ve Türkiye: Ortak Bir Kader
Suriye’deki her gelişme, bizi birçok açıdan ilgilendiriyor. Her ne kadar bazıları buna itiraz etse de İslami, insani, coğrafi, tarihi ve Suriye’de yaşayan Türk nüfusu açısından bu konu bizim gündemimizde olmalıdır. Suriye’de yaşanan iç savaş nedeniyle ülkemize sığınan 3-4 milyon göçmeni göz ardı edemeyiz. Ayrıca sınırlarımızın hemen dibinde, YPG/PYD’nin kurduğu terör devletinin ülkemize yönelik tehdit oluşturduğuna da şahitlik ediyoruz.
Suriye, yaklaşık 402 yıl Osmanlı egemenliğinde kalmış bir coğrafyadır. Konya civarında yaşayan, Türkmen olarak bilinen vatandaşlarımızın dedelerinin geldiği Rakka, bugün Suriye topraklarındadır. Ayrıca Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu Süleyman Şah’ın türbesi de Suriye’dedir. Ülkemizin en uzun kara sınırı da 900 kilometre ile Suriye’dedir.
Suriye’nin Tarihi
Tarih boyunca Asur, Babil, Fenike, Hitit, Mısır, Roma ve Bizans egemenliği altında kalan Suriye, Dört Halife Dönemi’nde İslam topraklarına katılmıştır. Emeviler döneminde başkent olmuş, Abbasiler, Memlükler, Eyyubiler, Selçuklular ve Osmanlılar tarafından yönetilmiştir.
Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Fransız Mandası’na giren Suriye, 1946’da bağımsızlığını kazanmıştır. 1963’te bir darbeyle Baas Partisi yönetimi ele geçirmiştir. 1971’de Hafız Esad, parti içi bir darbeyle cumhurbaşkanı olmuş ve Nusayri azınlığa dayanarak ülkeyi demir yumrukla 2000 yılına kadar yönetmiştir. Ölümünden sonra yerine geçen Beşşar Esad, halk için beklenen umut olamamıştır.
Baskıcı Esad Rejimi
Esad rejimi, hayatın her alanına baskıcı politikalarını yaymıştır. İnsanlar birbirinden kuşku duyar, hatta duvarların arkasında Muhaberat’ın (istihbarat) kendilerini dinlediğinden endişe ederlerdi. Basit bir otele kayıt yaptırmak için bile üç farklı istihbarat biriminin onayı gerekirdi. Suriye lirası pula dönmüş, dolar almak-satmak yasaklanmıştır. İnsanlar dolar kelimesi yerine "yeşil" ya da "maydanoz" gibi kod isimler kullanırdı.
Bu baskılar sonucunda 2011’de Deraa’da başlayan protestolar, aşırı şiddetle bastırılmak istenince iç savaşa dönüşmüştür. 13 yıl süren mücadelenin ardından, 8 Aralık’ta rejim devrilmiş ve Beşşar Esad, Rusya’ya sığınmıştır.
Suriye’de Umut Dolu Günler
Bugün Suriye’de umut dolu günler başlamıştır. Türkiye, her zaman olduğu gibi kardeş Suriye’nin yanında yer almakta ve her türlü desteği vermektedir. Yönetimdekiler, dengeli ve akılcı politikalarıyla güven vermeye çalışmaktadır.
Türkiye, sahadaki en önemli aktör olarak yaraların sarılması ve devletin teşkilatlanması sürecinde destek olmaya devam edecektir. Suriye Dışişleri Bakanı ve Halep Valisi olarak atananların yükseköğrenimlerini Türkiye’de tamamladıkları bilgisi de Türkiye’nin bölgedeki nüfuzunun bir göstergesidir.
Başa geçen yönetim, ne kadar kapsayıcı, dengeli, adaletli ve hakkaniyetli bir politika izlerse, Suriye o kadar kısa sürede toparlanacaktır.
Rabbimizden, Suriye’de ve tüm mazlum coğrafyalarda yaşayan kardeşlerimize yardım etmesini dileyerek yazımızı bitiriyoruz.
Selam ve dua ile...
Not:
Geçtiğimiz hafta bizi “Şimdi Sıkıntı Çek, Sonra Rahat Et” başlıklı bir sunum yapmamız için davet eden Karatay Sultan Alparslan İmam Hatip Ortaokulu Müdiresi Hilal Kınık’a, Müdür Yardımcısı Süleyman Cenan’a, sunum sırasında destek olan Din Kültürü Öğretmeni Lokman Derya Solmaz’a ve bizi dinleme nezaketi gösteren öğretmenlerimizle geleceğimizin mimarları sevgili öğrencilerimize en içten teşekkürlerimi sunuyorum.