Bütün kâinatı yoktan var eden ve en şerefli varlık olarak yarattığı insanı yeryüzüne imtihan için gönderen Hz. Allah, kullarını günahlardan arındırmak ve tertemiz yapmak için bazı günleri, geceleri ve ayları bir imkân ve fırsat olarak bizlere bahşetmiştir.  

Temizlenmemiz, arınmamız ve günah yükünden kurtulmamız için bize bahşedilen bu faziletli ve ayrıcalıklı günler arasında Cuma, aylar arasında Recep, Şaban, Ramazan ile Bayram gün ve geceleri ilk sırayı almaktadır. Biz mü’minlere yaraşan; tüm mübarek gün ve geceleri, günahlardan kurtulmak ve Rabbimizin huzuruna yüzümüz ak bir şekilde varabilmek için kaçırılmaz bir fırsat olarak görüp en güzel şekilde değerlendirmektir.

Faziletli, bereketli ve ulvî aylardan olan Recep, kendisinden sonra gelecek olan Şaban ve Ramazan aylarının da müjdecisidir.

Allah Rasûlü’nün, üç aylar geldiği zaman ibadetlerini ve dualarını arttırdığı bilinmektedir. Efendimiz Ramazan’dan sonra en fazla Recep ve Şaban aylarında oruç tutmuştur. Onun için bu aylarda oruç tutmanın ve ibadetleri arttırmanın çok büyük, muazzam, muhteşem, rakamlarla ifade edilemez ve derecesi dile getirilemez şekilde kat kat ecir ve sevapları vardır.

Ayların sultanı Ramazan’ın ilk müjdesini, kendisinden 55 gün önce başlayan Recep Ay’ı verdi. Recep Ay’ının girmesiyle Efendimizin, “Allah’ım;  Receb ve Şaban’ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır” mealindeki Hadis-i Şerif’ini hatırladık. Recep Ay’ı ile beraber mübarek üç aylara adım atmış olduk ve böylece Ramazan’ın ilk gölgesi üzerimize düşmüş oldu.

Recep’in girmesi ile beraber, mü’minler kendilerini Ramazan’a alıştırmak ve üç ayların faziletine ulaşmak için oruç tutmaya veya tuttukları oruçlarını arttırmaya başlarlar. Zira bilirler ki, Efendimizin Ramazan’dan sonra en çok oruç tuttuğu ay Recep ayıdır. Yine bilirler ki, O’nun sünnetini ihya etmek faziletlerin en büyüğüdür. 

Daha sonra üç ayların ikincisi olan Şaban ayı misafirimiz olmaktadır. Şaban’ın girişi ile, Ramazan’a ulaşmaya sadece bir ay kaldığını ve Efendimizin, “Receb ve Ramazan ayları arasında kalan bu aydan (Şaban’dan) insanlar gafil kalıyorlar” sözünü hatırlarız.           

Şaban; kendisinden sonra gelecek olan Ramazan’ın habercisi ve müjdecisi olduğu için, Efendimizin diğer aylara göre bu ayda daha çok ibadet ve taatta bulunduğu ve bu ay için “Şaban günahları temizleyendir” buyurduğu bir aydır.

Birdenbire, aniden, habersizce değil adım adım, kendimizi hazırlayarak ve alıştırarak mübarek Ramazan’a girmiş oluruz. Böylece, ayların sultanını günah yükü ile değil, günahlardan arınmış olarak, tertemiz bir şekilde karşılamış oluruz. Geride kalan ufak tefek günah kırıntıları da, o mübarek ayda temizlenir gider İnşaallah…

Efendimiz şöyle buyurur: “Recep Allah’ın, Şaban benim, Ramazan ümmetimin ayıdır.”  

Şaban ayından sonra kavuştuğumuz Ramazan; Kur’an-ı Kerim’in nazil olmaya başladığı, içinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesini barındıran ve bütün ayların şahı olan çok mübarek, çok faziletli ve bereketli bir aydır. 

Oruca başlamadan önceki akşam, ilk teravih namazı kılınır, o gece Ramazan’ın ilk sahuru yapılır ve Ramazan ayının ilk günü de Ramazan oruçlarına başlanır.

Rabbimize sonsuz şükürler olsun ki, bu yıl da Rahmet ayı, huzur ve bereket ayı Ramazan’a kavuştuk.

Yüce Allah’ımız bizlere bir kere daha kendimizi affettirme ve günahlarımızdan arınma fırsatı verdi. Yaratıcımız bir kere daha bizleri; Rahmet, Mağfiret, Gufran ve Oruç Ay’ı olan mübarek Ramazan’a ulaştırdı. Bunun için Rabbimize ne kadar şükretsek azdır.

Bütün kâinatı ve içindeki canlı cansız mahlûkatı yoktan var eden Yaratıcımız Yüce Allah, yarattığı ve üstün kıldığı biz insanlara bazı sorumluluklar yüklemiştir. Namaz, Oruç başta olmak üzere diğer ibadetler, haram ve helaller; Yüce Allah’ın bizlere sunduğu ilahi ikramlardır. Cenab-ı Hak; kullarına değer vermiş, kıymet vermiş, yarattığını muhatap kabul etmiş ve biz insanları yaratılmışların en şereflisi yapmıştır.

Yüce Allah; “Ey İman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki sakınırsınız” (Bakara 183)  ve “O Ramazan ayı ki, insanları irşad için, hak ile batılı ayıracak olan, hidayet rehberi ve deliller halinde bulunan Kur’an onda indirildi. Onun için sizden her kim bu aya şahit olursa onda oruç tutsun” (Bakara 185)  buyurarak oruç tutmayı farz kılmıştır.

Mâdem ki, bizler Yaratıcımız olan Allah’ın bir muhatabıyız ve Yüce Allah yarattığı milyarlarca eserinin içinden insana ayrıcalık, üstünlük vermiştir, o halde biz de seçilmiş olmanın, ayrıcalıklı ve üstün olmanın, Rabbimizin lütuf ve hediyeleri ile muhatap kılınmanın şerefi ile davranmalı, beden ve ruh dünyamıza ona göre yön vermeliyiz.

Rabbimizin lütuf ve hediyeleri ile muhatap kılınmanın şerefi ile Yüce Rabbimizin hediyelerini baş tacı yapmalı ve O nasıl davranmamızı istiyorsa eksiksiz olarak o şekilde davranmalıyız.

Ramazan Ay’ı bunun için en büyük bir fırsattır. Bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmeli ve oruç ibadetini, bizleri günahlarımızdan arındıran bir fırsat ve melekût âlemine yükselten bir imkân olarak görmeliyiz.

Orucun farz kılınmasının özelliği ve hikmeti, sadece aç kalmaktan ibaret olmamız değildir. Yemeyi – içmeyi azaltmanın elbette birçok hikmetleri ve faydaları vardır. Ancak, asıl olan sadece bedenimizi yemeye ve içmeye kapatmak değil, bununla beraber, gönül dünyamızı da tamamen kötülüklere, çirkinliklere kapatmak, orucu bedenimizin yanında ruhumuza ve kalbimize de tutturmaktır.

Oruç tutan mü’minler kendilerini kötü ve çirkin huylardan arındırır, Yaratıcımızın emirleri ve O’nun elçisinin söylediği sözler doğrultusunda güzel meziyetlerle donatırsa toplumun bir anda olumlu olarak değişeceğini, yaşanan haksızlıkların, çirkinliklerin ve kötülüklerin sona ereceğini görebiliriz.

Oruç tutmamız sebebi ile oluşan açlığımız ve susuzluğumuz, aç ve susuz kalarak hayatını idame ettirmeye çalışan garip, fakir ve kimsesiz insanları da düşünmeye sevk etmelidir. Hayatları boyunca sürekli olarak açlık içinde kıvranan insanların ve onların yaşadıkları zorlukların hatırlanması oruç sayesinde mümkün olmaktadır. Oruç, bu insanların durumlarını daha iyi anlamak ve sıkıntılarını gidermek için en büyük vesiledir.

Böylesine zor durumda olan insanlara ve evlerine ekmek götürmekte zorlanan kimselere yardım elini uzatmak, paylaşmak, yardımlaşmak gibi hasletlerin Ramazan’da daha çok yaşanıyor olması, Rahmet Ay’ının toplumsal ve sosyal yönden ne denli olumlu bir hava oluşturduğunu göstermesi bakımından oldukça önemlidir.

Ömrümüz boyunca durup dinlenmeden çalışan vücut azalarımızın biraz da olsa dinlenmeye ihtiyaçları vardır. Dinlenmeye ihtiyaç duyan organlarımızın başında mide ve diğer sindirim organlarımız gelmektedir.

İnsanın ömrü boyunca, bir saniye zaman süresince bile ara vermeden çalışan Allah’ın yarattığı sistem, görevini aksatmadan eksiksiz bir şekilde yerine getirmektedir. Organlarımız görevlerini tam icra ederken, bizim de onlara karşı bazı vazifelerimiz vardır. Onların sağlıklı çalışmalarına katkıda bulunmak vazgeçilmez görevimizdir.

Vücudumuz, Yaratıcımızın bize verdiği bir emanettir. Emanetlere ihanet etmemek ve onları korumak en temel borcumuzdur. Bilhassa sindirim sistemi organlarımıza fazla yük yüklememek ve onları zaman zaman dinlendirmek, onların sağlıklı çalışması bakımından oldukça önemlidir.

Bizler güzelim ülkemizde ailelerimizle birlikte huzur ve mutluluk içinde oruçlarımızı tutar, iftar ve sahurlarımızı yaparken, diğer İslâm ülkelerinde, büyük acılar ve sıkıntılar içinde Ramazan’a kavuşan mazlum Müslüman kardeşlerimizi unutmayalım.

Suriye’de, Irak’ta, Mısır’da, Filistin’de, Myanmar’da, Afganistan’da, Yemen’de, Türkistan’da ve diğer birçok bölgede Müslüman kardeşlerimizin dur durak bilmeyen acıları ve döktükleri kanları Ramazan’da da aralıksız devam etmektedir.

Zalimlerin zulmü altında inim inim inleyen ve oluk oluk akan kanlarına rağmen cihad ruhundan vazgeçmeyerek, zulüm düzenlerini defetmek için mücadele veren bu kardeşlerimiz için, şu mübarek Ramazan’da yapmamız gerekenler var mutlaka…

Bedenlerimizle onların yanında olamıyorsak, maddi imkânlarımızla, hiç değilse manevi olarak onların yanında olmalıyız. İçten ve gönülden yapacağımız dualarımızla onlara ulaşmaya çalışmak imanımızın en düşük derecesi olsa da, hiç değilse bunu yapmalı ve ötelerin ötesine göndereceğimiz yazısız, pulsuz dilekçelerimizle onlara destek olmaya çalışmalıyız.

Oruçlarımız bizi hesap gününe hazırlamalıdır. İçinde yaşadığımız şu mübarek ve faziletli günler, nefis muhasebesi yapmanın, hata ve kusurlarımızı telâfi etmenin, eksikliklerimizi gidermenin tam zamanıdır. Henüz vakit varken ve yüce Allah bizlere fırsat üstüne fırsat sunarken kendimize çeki düzen vermeli ve içinde bulunduğumuz fırsatı iyi değerlendirmeliyiz. Zira bu, son fırsat olabilir.

Rahmet Ay’ı Ramazan’ın içinde iken,  bu fırsatı kaçırmamak ve Ramazan’da affa, rahmet ve mağfirete mazhar olmayı başarmak en önemli kulluk borcumuzdur.

Rabbimizin rahmet, mağfiret ve af deryasının cûşa gelip coştuğu, kabarıp taştığı ve tüm mü’minlerin üzerine sağanak halinde yağdığı bu mübarek Ramazan Ay’ı, Yaratıcımız tarafından bizlere verilen en büyük fırsatlardan biridir. Onun için bu fırsatı çok iyi değerlendirmemiz, eşi ve benzeri bulunmaz bu ay içinde mutlaka hata, kusur ve günahlarımızdan arınmamız, kendimizi affettirmenin yollarını arayıp bulmalıyız.

Ramazan ayı; Oruç ibadeti ile bedenimizin sıhhate kavuşacağı, Zekat ve sadakalarla malımızın temizleneceği, şeytanların zincire vurulduğu, nefsimizin açlıkla terbiye olmasıyla huzura erdiğimiz, yardımlaşmanın zirveye ulaştığı, maddi ve manevi hayatımızda birçok güzelliklerin yaşandığı huzur ve güven ayıdır.

Ramazan ayı; Oruçlarımızla, beş vakit namaz ve teravihlerimizle, manasını bilerek okuyacağımız Kur’an ile manevi yönden birçok feyiz ve bereketler elde edeceğimiz bir aydır.

Ramazan ayına değer veren kimse, kendine değer vermiş, kendini yükseltmiş olur.

Ramazan ayı, aylar arasında vücuttaki “kalp” gibidir.

Ramazan ayı, insanlar arasında “peygamberler” gibidir.

Ramazan ayı, beldeler arasında “Harem-i Şerif” gibidir.

Ramazan ayı, oruç tutanlara “şefaatçi” ve onların cehennemden kurtulup, cennete girmesine sebep olan mübarek bir aydır. Ramazan ayının faziletlerini sayfalar dolusu yazmakla bitiremeyiz.

Böylesine mübarek ve eşsiz, Rahmet, Mağfiret ve Gufran Ay’ı olan Ramazan’a kavuşturduğu için Rabbimize sonsuz şükürler ediyoruz. 

Hoş geldin ya Şehr-i Ramazan…

Hoş geldin on bir Ay’ın Sultanı…

Hoş geldin Kur’an Ay’ı Ramazan…

Hoş geldin kalbimizin nuru, gönlümüzün süruru, önümüzün ve ömrümüzün ışığı olan mübarek Ramazan…

Hoş geldin bizleri karanlıklardan aydınlığa ulaştıran, ruhumuzu doyuran ve cehennem azabından kurtuluş Ay’ı olan, bereketli, güzel ve güzelliklerle dolu olan feyizli, kutlu Ramazan…

Mübarek Ramazan’ın tüm mü’minler için kurtuluş, hayırlara ve güzelliklere ulaşma vesilesi olmasını Yüce Rabbimizden niyaz ediyorum.