Okuyucuyla hasbihal; Yapmacıksız, içten diğer bir ifade ile dostça dertleşmek güzelliğini yaşamak insanı mutlu ediyor. Yazılarımız aracılığıyla ulaştığımız dostlara selam olsun. Her hepsinden Allah(cc) razı olsun! Hani derler ya Cenabı Allah(cc) gelenimizi gidenimizi eksik etmesin. Bizde öyle diyoruz Cenabı Allah(cc) okuyanımızı eksik etmesin öyle değil mi?

     Biz bu yörenin çocuğuyuz ki insanımızın duygularına tercüman olmak durumundayız. Müslüman mahallesinde salyangoz satmayız sattırmayız da. Ben halk bilimcilerin ifadesiyle süslemeden, evde, dairede, tarlada, camide, Karaman oğlu Mehmet Bey fermanı gibi; divanda, dergâhta, bargâhta Türkçe’ den başka dil konuşulmayacak diyordu ya biz de öyle diyoruz. Türkçe konuşacağız Türkçe sohbet edeceğiz! Türk’çe duruşumuzu göstereceğiz.

     Anlatırlar ya; Kuzucu Köyümüz ’de hemşerimiz kırdan gelmiş yorgun ve evinde dinlenmektedir. Tatlı bir uyku gelmiş hemen olduğu yere kıvrılıvermiş. Tam uykuya yen daldığı sırada sokakta çerçi bağırır,

---- Pekmez var, üzüm var, elma kakı var, keser var, balta var! Kuzuculu hemşerimin uykusu kaçmasının öfkesiyle bağırmış;

---- Çerçi çuvaldız var mı çuvaldız?

---- Çuvaldız yok ağam! Diye cevap verir çerçi. Kuzuculu Hemşerim cevabı yapıştırır;

---- Çuvaldızın yok da ni ven ven ediyon o zaman!

       Burada sevgili hemşehrim hem rahatsız ediliyor hem de üstüne üstlük aradığını bulamıyor. O zaman niye bu tantana öyle ise? Muhakkak herkes ihtiyacı olanı arar. Derdimize çare olmayacak boş işlerle zaman öldürmenin sırası geçti. Yeter artık bizi oyalamayın. Herkes işine gücüne baksın.

      AB Uyum yasaları jet hızıyla geçiyor. Tamam, ancak çiftçinin karnını doyurmuyor. Masrafa boğulmuş çiftçimize her sene diğer seneyi aratıyor.

----En pahalı mazot, En pahalı gübre, En pahalı ilaç, En pahalı hibrit tohum, vs vs en pahalı girdilerle çiftçimiz yokluğa koşuyor.

     Ne diyorlar dünyada buğday fiyatı şu kadar dolar, diğer ürünlerin fiyatlarını bir bir sıralıyorlar. Ya sıralamadıkları ve rekabet ettiğimiz ülkelerin çiftçilerinin durumu ile bizim durumumuz!

      Tek kelime ile vahim!

Bir de şimdi su sorunumuz var. Yağış yok dağlarda asırlardır akan pınar kurudu. Kuyularımızda su seviyesi on yirmi otuz elli derken yüz metrelerin altına düştü.

Böylesi çıkmaz ve kargaşa içinde var olmaya çalışıyoruz.

Hem vefasızlık ederek hem de varlık sebeplerimizi inkâr ederek, nankörlük yaparak bencillik içinde önce ben sonra ben her hâlükârda benim menfaatim düsturu içinde bir hayat sürüyoruz öyle değil mi?

Rahmetli Abdürrahim Karakoç’un;

Kim kimdir?

Kim kim değil?

Anlamak bilmek zor.

Oynanan komediye gül diyorlar,

Gülmek zor!

Figüran heykeller var kül tablası boyunda,

Yedi yüz göbek atar dakikalık oyunda,

İşlenen her günaha kurt da ortak koyunda.

Kalmışım orta yerde tozdayım,

Dumandayım,

Kirli bir mekândayım.

İğrenç bir zamandayım.

Böylesi ortam ve durum içinde yine de umut varız. Necip Fazıl’ın bir beyitte ifade ettiği üzere;

“Doğurduğu yavruyu anne delice sever;

Ya Allah, yarattığı kulunu nice sever?”

Diyerek yazımı bitiriyorum.

Ahmet Yıldız 27 Ağustos 2024 Çumra