Her şeyi kendine mubah gören bir toplumda yaşıyoruz maalesef.

Yayalara kırmızı ışık yanıyor. Herkes geçiyor ben bekliyorum.

Ben bekliyorum, akın akın geçiyor yayalar. Kimi koşarak kimi telefona bakarak kimi şarkı, türkü söyleyerek geçiyor.

Ben kendimi saf gibi hissediyorum. Herkes geçiyor ben duruyorum. "Trafik kurallarının acaba sadece sürücü belgesi alıncaya kadar mı geçerli olduğunu zannediyorlar?" diye düşünüyorum. Hemen yola atılıp trafik polisliği yapmak geçiyor içimden. Bağıra bağıra ışıkları gösterip “kırmızıda dur, yeşilde geç, sarı da hazır ol!” diye avazım çıktığı kadar bağırasım, kırmızıda geçenlerin kolundan, ensesinden tutup kırmızı ışığı göstererek yolun diğer tarafına fırlatasım geliyor. Zira bu konudaki eğitimlerde bir zafiyet var. Böyle bir eğitim tarzı uygulamak geliyor içimden.

Kural ihlali yapan sürücülerin, "sürücü belgelerini almaya hak kazandığını onaylayan sürücü kurslarına da yaptırım mı gelse acaba?' diye de düşünüyorum. Burada da büyük bir boşluk var gibime geliyor.

Tam bunları düşünürken acı bir fren sesiyle irkildim. Dolmuş şoförü avazı çıktığı kadar bağırıyordu.

"Kırmızı ışıkta geçiyorsun, üstelik de kordon boyu sefası yapıyorsun. Yürüsene be kızım!"

Genç kızımız geri dönüp el kol hareketleri yaparak dolmuş şoförüne bağırıyor. Dolmuş şoförü kızımıza bağırıyor. Dolmuşun arkasındaki araçlar kornaya basıyor, onlar da bağırıyor

Dolmuş şoförü süratle inip kızımıza bağırmaya devam ediyor.

Kıza şiddet uygulayacağını zanneden vatandaşlar şoföre bağırıyor, arkadaki araçlar önündeki araç sürücülerine bağırıyor.

Bir dolmuş şoförü daha iniyor... Refleksle mesleki yakınlığı olan arkadaşına destek vermek üzere o da vatandaşa bağırıyor. Herkes birbirine bağırıyor.

O anda, ben bağıramıyorum ama herkes bağırıyor... Ben yeşil ışığın yanmasını bekliyorum saf saf...

Bu arada polis geliyor o da duran araçların sürücülerine bağırıyor.

Herkes haklı ben haksızım... Belki de kavga, karşıya geçmek için benim yeşil ışığı beklememden kaynaklıydı, bu da olabilir. Zira artık 65 yaşıma kadar öğretilen her şeyin tersi makbul oluyor gibi.

“Karşıya geçmezden önce sola, sonara sağa, tekrar sola baktıktan sonra araç gelmediğine emin ol sonra hızlı adımlarla karşıya geç.” Bize öğretilen buydu. O zaman karşıya geçmek daha zordu. Her yerde ışık yoktu. Şimdi ise sadece ışığı takip edeceksin, yeşil yanınca geçeceksin, kırmızı yanınca geçmeyeceksin, hepsi bu kadar. Ama “yeşilde de kırmızıda da geçerim ben arkadaş, boş boş yani saf saf niye durayım karşı kıyıda. Yol boşsa geçerim beni kimse durduramaz!” diye öğretiliyor sanırım.


Mesele neydi?

Mesele kırmızı ışıkta geçen vatandaşımızdı.

Vatandaşlarımızın önemli bir bölümü, ışığa bakmıyor, araç geliyor mu diye bakıyor. Gelse de umurunda değil, gelmese de umurunda değil. Yeter ki kendisi karşıya geçsin.

Yaya ise yaya haklarını savunuyor, yok sürücü ise sürücü haklarını savunuyor. Her durumda kendisini haklı görüyor.

Kendi işi görülsün de gerisi angarya...

Hakikaten eğitim denilen konu ne işe yarıyorsa ben bunu bir türlü öğrenemedim. “Bu iş bir ele alınıp, herkesin bu konularda başkalarının haklarına saygı duyması gerektiğiyle ilgili bir proje geliştirilip uygulanamaz mı acaba?" İşte böyle 'saçma sapan(!)' düşüncelere dalıyorum.

Hakikaten çağımızda konu başka yerlere gidiyor. İnsanlar ikinci sınıf, hayvanlar birinci sınıf muamelesi görecek neredeyse...

Köpek eğitimine verilen eğitim, insan eğitimine çok görülüyor.

Sıklıkla trafik ışıklarına riayet eden köpek, ördek, kaz, görüntüleri gösteriliyor ekranlarda, internette... Hayvancağızlar kırmızda duruyorlar, yeşilde geçiyorlar.

Biz hep devleti, devlet yetkililerini her konuda onları suçlamakla geçiriyoruz ömrümüzü. Evet devletin ve onu yönetenlerin çok büyük sorumlulukları var. Ekonomik kararları almak devletin görevi... Kuralları koymak ve denetlemek devletin görevi... Sağlık, güvenlik ve daha birçok alanda büyük sorumlulukları var devletin.

Ya bizlerin hiç mi sorumlulukları yok. Düzenin sağlanmasında, kurallara uymakta, çevreyi kirletmemek gibi gürültü etmemek gibi konvoy oluşturmamak gibi silah atmamak gibi konvoylarla yolları trafik akışına kapatmamak gibi yangın çıkarmamak gibi araçlarımızı nizami park etmek gibi pazarda çürük çarık mal satmamak gibi, v.s, v.s. Bunlar bizim sorumluluğumuz altında olan şeyler değil mi?

Kırmızı ışıkta niçin geçiyorsun kardeşim? Neden başkalarının haklarına riayet etmiyorsun?

Bu gidiş yani "hal ve gidiş" iyi değil.

Neresinden bakarsak bakalım iyi değil.

Eğitim şart, Allah Kerim...