Heda-derin, "Kudüs Özgür Olsun Diye" etiketiyle sekizincisini düzenlediği İsrâ yürüyüşü, 25 Ocak Cumartesi günü, akşam namazının Alaaddin Camii'nde kılınmasından sonra, Gazze ve Filistin'deki son durumun değerlendirildiği basın açıklamasını müteakip, Kültür Park'tan meşaleli yürüyüş ile gerçekleştirildi. Akabinde KTO Konferans Salonunda,  Filistin Alimler Birliği Başkanı Dr. Mervan Ebû Ras bir konuşma yaptı.

Mervan Ebû Ras, konuşmasının öncesinde, Gazze'deki durumu özetleyen kısa sinevizyona dikkat çekti. 'Gazze, şu birkaç dakikalık videodaki gördüklerimizi 471 gün boyunca yaşadı' dedi. Basının, nakledemediği, boyutunu aktaramadığı bombardıman, savaş uçakları, gözetleme ve keşif dronlarının yol açtığı tasvir edilemez korkuya dikkat çekti. "Ateşkesten sonra Gazzelilerin, direnişi, gösteri ve mitinglerle protesto edeceği düşünülüyordu. Tam tersi oldu. Direnişi bağırlarına daha sıkı bastılar" dedi.

Ebû Ras konuşmasında;

Gazze, Kudüs'ü, Aksa'yı kurtarabilir mi?

Kudüs sadece Gazzelilerin midir?

Kudüs özgürlüğüne kavuşacak mı?

Bu savaş gerekli mi idi? sorularının cevabını etraflıca verdi:

" Selahaddin Eyyubi Kudüs'ü fethettiğinde de Aksa'nın avlusunda yüz bin Müslüman can vermişti. Atların ayakları kana bulanıyordu. Bugün Kassam'ın askerleri gibi, o gün de medreseden mezun olanlar Aksa'nın fethindeydiler. Dinî turizm çerçevesinde değil, özgür olarak oraya girmesi gerekir Müslümanların.

İsrâ Süresinde, "etrafını bereketlendirdiğimiz..." denen Aksa'nın bereketi, toprağınının, insanının, çocuklarının, hatta hayvanlarının bile üzerindedir. Aksa'dan uzakta olduğu halde canını malını vermeye hazır olanların da üzerindedir."

Hürmette, Mescid-i Haram'dan sonra, içinde bir peygamberin namaz kıldığı Mescidi Aksa'nın geldiğini, bundan dolayı direnişe Aksa Tufanı adı verildiğini söyleyen Ebû Ras, Mescid-i Aksa'nın Türkünden, Endenozyalısına, Avrupalısından Afrikalısına, tüm İslam ümmeti ne ait olduğuna, bu yüzden işgalci Siyonistlerin elinde esir kalmasına göz yumulmaması ve özgürleşmesi için bütün gayretin sarfedilmesi gerektiğine vurgu yaptı.

Ateşkesten sonra üzerimize düşenleri şöyle anlattı:

"Gazze bu ümmet için elinden gelen bütün fedakarlıkları yaptı. Bu uğurda canını, malını her şeyini feda etti. Şimdi, barınacak evleri yok, elektrik, su, temel ihtiyaçlardan mahrumlar. Ateşkesten sonra herbir aileye sizlerden bir aile bir çadır alsa çok mu olur? Gıda eksiği var, Müslümana yakışır definedebilmek için cesetleri çıkaracak iş makinelerine ihtiyaç var. Devletler, uluslararası büyük kuruluşlar yardım edemez mi?

Ateşkes olunca işgalcilerin saldırıları bitmedi. Gazze halkı vatanına bağlıdır. Gazze'nin güneyinden kuzeyine dönerken, kontrol noktalarına yaklaşan pekçok insan şehit ediliyor, yaralanıyor. Hastaneler işgalciler tarafından yıkıldı. Türkiye inisiyatif alıp hastane yapamaz mı? Biz hastalarımızı tedavi ettirmek için işgalcilerin iznini mi bekleyelim?

Gazze aslâ ümmetten kopmayacak. Fakire miskine verir gibi değil, teberru, cihat sadakası olarak, Allah ve Rasulü'ne yardım olarak verin. ' Biz onlarla beraberiz, aynı kefeye konmayı istiyoruz, bu yüzden veriyoruz .' diye düşünerek verin.

Ateşkes oldu diye sorumluluklarımız bitmedi. İsrail'e milyonlarca dolar yardım eden şirketler var. Boykota devam edeceğiz. Ümmet için fedakarlık yapan Gazzelilerin barınak, yeme içme, bütün ihtiyaçları bizim, sizin omuzlarımızda. Kazancınızdan bir kısmını cihat için, cihat sevabına ortak olmak için, Gazze'nin direnebilmesi için, Kudüs'ün özgürleşmesi için ayırın. Böylece Aksâ'da beraber şükür namazı kılacağız.

Ateşkesten sonra işgal durmadı unutmayın. İsrail şimdi de Batı Şeria' da, Cenin'de zulmüne devam ediyor.

Kendi silahlarını da üreten direniş gösterdi ki, İsrail yenilebilir. Silahları Amerika'dan, Avrupa'dan gelen bir İsrail'den bahsediyoruz."

Ateşkes sağlandı diye desteği bırakmamayı, daha da arttırmayı tekrar tekrar vurgulayan Dr. Ebû Ras, meşaleli yürüyüşe atıf ile: Bu meşaleler, Aksa'nın avlusunu aydınlatacak. Bir daha ki buluşmamız Aksa'nın avlusunda olur inşaallah." diyerek, ümit dolu temenni ve dua ile konuşmasını sonlandırdı.