A Milli futbol takımımızın en sıkıntılı ve kritik dönemlerde huzur bulduğu Konya, 2022 FIFA Dünya Kupası Avrupa Elemeleri play-off turu finalinde İtalya’yı misafir etmenin hazırlığını yapıyordu ki, Ay Yıldızlılar yarıfinal maçında Portekiz’e 3-1 mağlup oldu. Selçuklu payitahtındaki maça gelen rakip yine son Avrupa Şampiyonu İtalya olmuştu ama maçın statüsü finalden dostluk seviyesine gerilemişti. Buna rağmen 42 bin seyirci kapasiteli Konya Stadı milli duyguları yüksek taraftarla doldu, tezahüratlar maçın akışında önemli ölçüde etki gösterdi. Öyle ya; biz bu sahada son Dünya şampiyonu Fransa’yı yenerken tezahürattan başları dönmüştü.

İlk bölümde baskın bir oyun sergileyen ve perdeyi açan golü de kaydeden A Millilerimiz ilerleyen zamanda etkisini kaybetti ve kritik noktalarda yapılan ferdi hatalarla 3-1 geriye düştü. Son dakikalardaki baskılar skoru 3-2’ye taşısa da yenilgiden dönüş mümkün olmadı.

**

Milli takımın ilk onbirinde yer alan 7 futbolcu Avrupa Liglerinde oynuyordu. Süper Ligin lideri Trabzonspor’dan, Lig üçüncüsü Fenerbahçe’den, Lig sekizincisi Beşiktaş’tan ve Lig 15.si Galatasaray’dan da birer futbolcu seremonide yer aldı. Bu dikkat çekici bir durumdu! Ligin ikincisi, dördüncüsü, beşincisi, altıncısı ve yedincisi olan takımlarda neden ay yıldızlı formayı giymeye münasip oyuncu yoktu?

Gece yarısından sonra yapılan basın toplantısında Teknik direktör Stefan Kuntz’u dinlerken dikkat ettim; sorulara cevap verirken muhatabıyla göz teması kurmadan, sanatçı tabiri ile ‘kör bakarak’ konuşuyordu. Söz alıp, Süper Ligde Konyaspor’un ikinci sırada olduğunu, Alanyaspor, Adana Demirspor, Başakşehir ve Hatayspor’un da ilk yedi takım içinde bulunduğunu vurgulayarak “Bu takımlara, A Milli takıma oyuncu gönderebilmeleri için bir tavsiyeniz var mı?” diye sordum. Fark ettiniz değil mi, Konya milletçiliği yapmadan, diğer takımları da kapsayan bir soru yönelttim. Sorum Almancaya tercüme edilirken Kuntz’un gülümsemesi, pazartesi günkü toplantıda başka arkadaşlarca yöneltilen ‘Konyasporlu Soner’in takıma neden alınmadığı’ şeklindeki sorunun zihninde tazelendiği hissi uyandırdı.

“Zaten bizim kadromuzda Umut, Yunus, Doğukan gibi isimleri gördünüz. Bunları ilk kez aday kadroya çağırdık. Anadolu kulüpleri diye tabir ettiğimiz takımlarından oyuncuların gelebildiğini gördünüz. Kapımız her zaman açık. Başakşehir olsun, İstanbul’da olan bir kulüp olsun, ya da Türkiye’nin her hangi bir yerinde olan kulüp olsun; ben oyuncunun ne kadar kaliteli olduğuna, ne kadar iyi işler yapabildiğine bakıyorum. Kulüplerin gerçekten iyi işler yaptıklarını görüyoruz. İyi performans gösteren her oyuncuya kapımız açık” diyerek soruma cevap verdi ama benim için tatmin edici değildi.

İtalyanca çeviriden sonra bir başka gazeteci arkadaşımızın yönelttiği “Türkiye’deki futbol tartışma iklimini nasıl buluyorsunuz?” şeklindeki soru Kuntz’un adeta dilini çözdü ve benim sorumunda cevabını kapsayan cümleler kurdu. Çözülen sadece dili değildi, gözleri de muhataplarına yöneldi ve her nedense bu sorunun cevabını verirken sürekli bir önceki sorunun sahibi bendenize hitap eder gibi konuştu. Vücut dili, soruma asıl cevabı şimdi verdiğini gösterir gibiydi. Bakın Alman Hoca o anda neler söyledi:

“Türk futbolunda taraftarların duygusal yanı çok harika ama öte yandan da kendi tuttukları takımın oyuncularının milli takıma çağrılması hususunda yapmış oldukları yorumlar; o camiaya mensup kişilerin yapmış olduğu yorumlar, baskılar, federasyona ya da federasyonun yöneticilerine bu konuda vermiş oldukları tavsiyeler ya da baskı niteliğindeki tavsiyeler var. Geçmişte olmuş. Federasyonun beni bu yüzden Türk Milli Takımının Teknik Direktörlüğüne getirdiğini düşünüyorum. Çünkü ekibimizle birlikte tarafsız, objektif bir gözle, bağımsız bir şekilde oyuncularımızı çağırıp değerlendirmeye çalışıyoruz!…”

**

Kuntz baskıları ve yorumları sosyal medyadan örneklendirse de, bütün bunların bertaraf edilmesi için kendisinin Milli Takım teknik direktörlüğüne getirildiğini düşünüyor olması baskı merkezlerine dair başka duygular uyandırıyordu. Üstelik ‘kör bakarak’ değil, “Milli Takıma oyuncu verebilmeleri için Anadolu takımlarına bir tavsiyeniz var mı?” diye soran kişiye anlatıyordu!

Anlaşılan o ki, Avrupa takımlarına futbolcu pazarlamak isteyen bazı kulüpler, muhtelif kanallarla milli takım üzerinde etki oluşturarak kadro tercihini ciddi anlamda yönlendiriyorlardı.

**

Kuntz’un Almanya’da futbolcularını eleştirdiği bir konuyu da bu toplantıda anlatması manidardı. “Almanya’da bazı genç oyunlarım yedikleri yemeği, aldıkları arabayı sosyal medyalarına koyuyorlardı. Ben de onları “Peki Lewandowski sosyal medyada ne paylaşıyor biliyor musunuz? O aldığı kupaları paylaşıyor’ diyordum” şeklindeki sözlerinde, A Milli Takım oyuncularına bir gönderme olması da muhtemeldi. Ki, maçtan sonraki süreçte çıkan, bazı oyuncularla Kuntz arasında tartışmalar yaşandığına dair haberler bu ihtimali kuvvetlendiriyor.