Leyleği havada görmek, Türkçe deyimler arasında sıkça kullanılan ve bir bekleme, umut etme veya bir olayın gerçekleşmesini beklerken yaşanan sabrın sembolü haline gelmiş bir ifadedir. Bu deyim, insanların bir konuda sabırla beklemesi gerektiğinde kullanılır ve genellikle olumlu sonuçlar beklenir.
Leyleği havada görmek deyimi ayrıca sürekli olarak seyahat eden kişiler için şaka yollu söylenen bir sözdür. Bu da insanların yerinde duramadığını anlatmak için yumuşak ve kibar biçimde söylenen bir deyim olarak öne çıkar.
‘’Gezilerin bir türlü bitmek bilmedi, galiba leyleği havada gördün.’’
‘’Leyleği havada gördüm anlaşılan bu sene çok fazla seyahat ediyorum.’’
Bu cümleler bu deyimin çok gezmeyi ifade eden anlamına örnektir. Bendeniz de son iki ay içinde leyleği havada gördüm galiba…
Alanya, Ermenek, Karaman ve Mersin üzerinden Kıbrıs ve İstanbul seyahatlerim leyleği havada gördüğümün işaretleri oldu.
Son gezimizi İstanbul’a yaptık. Dünyanın başkenti olan İstanbul eşsiz tarihi yapısıyla görmeye, gezmeye değer muhteşem bir şehir.
Eyüp Sultan, Yıldız Sarayı ve Hamidiye Cami, Dolmabahçe Sarayı ve Valide Sultan Cami, Ayasofya Cami, Topkapı Sarayı, Sultanahmet Cami, Yeraltı Sarnıcı, Yeni Cami, Fatih Cami, Süleymaniye Cami ve haziresi, Taksim Cami, Yahya Efendi Dergâhı, Büyük Çamlıca Cami, Beylerbeyi Sarayı gibi mekânları ziyaret ettik.
Buraların her birinin ayrı hikâyesi var. Bu hikâyeleri yazmaya kalksam bir kitap olur herhalde. Şu kadarını belirtmekte fayda var. Ayasofya, cami olarak açıldıktan sonra ikinci defa ziyaret etme imkânım oldu. Bu defa Cuma namazını orada kıldım. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş Hocamızın güzel ve etkili hutbesini dinledim. Hocamızın gerek Gazze konulu hutbesi gerekse namazdan önce yaptığı dua ruhlarımızı bir yandan coşturdu diğer yandan da büyük bir inşirah oluşturdu. Cuma namazının ardından, İsrail tarafından şehit edilen Hamas Lideri İsmail Haniye için gıyabi cenaze namazı kılındı.
Yıldız Sarayı ilk defa ziyarete açıldı. Yıldız Sarayı, ilk kez Sultan III. Selim'in annesi Mihrişah Sultan için yaptırılmış, özellikle Osmanlı padişahı 2. Abdülhamit Han döneminde Osmanlı Devleti'nin ana sarayı olarak kullanılmıştır. Sultan 2. Abdülhamit'in 1909 yılında 31 Mart Vakası adı verilen darbeden sonra tahttan indirilmesi ile saray darbeciler tarafından yağmalanmış ve kısmen yakılmıştır.
Sarayın hemen aşağısında bulunan Yıldız Camii'ni 2. Abdülhamit Han, 1885-1886 yılları arasında yaptırmıştır. Asıl adı Hamidiye olmasına karşılık daha çok Yıldız Camii olarak bilinmektedir.
Eyüp Sultan’a ve Yahya Efendi dergâhına ne zaman gitsem içimde büyük bir huzur oluşur. Yahya Efendi dergâhının şahane manzarasını seyretmek ruhumda farklı bir güzellik oluşturur. Aynı şekilde Topkapı Sarayının balkonundan İstanbul’un eşsiz manzarasını seyretmeye doyum olmuyor. Süleymaniye Camiinde kılınan namaz ile namazdan sonra haziresinde yatan büyük zatları ziyaret etmek de insana huzur veriyor. Gümüşhânevi Ahmed Ziyâeddin ile Mehmed Zâhid Kotku gibi mürşitlerimizin mezarları ile camiyi yaptıran padişahımız Kanuni Sultan Süleyman’ın türbesi buradadır. Daha başka önemli kişiler de burada yatıyor. İstanbul Fatihi, Sultan İkinci Mehmed Hanın naaşı Fatih Camii türbesindedir.
İlk defa gördüğüm Büyük Çamlıca Camii de görmeye değer bir eser olmuş. Gerek avlusu ile gerekse caminin içi ile tam anlamıyla muhteşem…
Yine ilk defa gördüğüm Beylerbeyi Sarayı da tarih kokan muhteşem bir eser. Saray Osmanlı Padişahı Sultan Abdülaziz’in talimatıyla, 1863-1865 yıllarında inşa edilmiştir. İkinci Abdülhamid Han, 10 Şubat 1918'de 75 yaşındayken kalp yetmezliği nedeniyle Beylerbeyi Sarayı'nın 8 nolu dairesinde hayatını kaybetmiştir. Mezarı, büyük babası için Divanyolu'nda yaptırılmış Sultan II. Mahmud Türbesi'nde bulunmaktadır.
İstanbul’da iken Ayasofya Meydanında düzenlenen Gazze mitingine de katıldık. Yüzbinlerin katıldığı miting oldukça coşkulu idi. Ayrıca Süleymaniye Cami yakınında bulunan Ensar Vakfında bir grup gönüldaşımızla birlikte Selamet Akıncıları grubu toplantısına iştirak ettik. Oldukça bereketli geçen 4 günlük İstanbul gezisinden sonra da Konya’mıza döndük. Rabbim, ecdadımızın her yerine imzasını attığı bu tarihi şehre tekrar gitmeyi nasip etsin İnşallah…
*** *** *** *** ***
İsrail 10 ayı aşkın bir süredir Gazze’yi bombalıyor. Gazze’de taş üstünde taş kalmadı. 20 bini çocuk ve kadın olmak üzere 40 bin masum insan hayatını kaybetti. 10 bin insan kayıp, 100 bin insan yaralı…
Bu vahşete, bu soykırıma rağmen kana bir türlü doymayan İsrail son günlerde savaşı genişletme çabasına girdi. Aynı gece Lübnan’ın Başkenti Beyrut’a ve İran’ın Başkenti Tahran’a nokta operasyonlarla suikastlar düzenleyerek Hizbullah’ın üst düzey komutanı Fuad Şükür ile Hamas Lideri İsmail Haniye şehid edildi.
İsrail’in bu saldırılarını görmeyen, görmek istemeyen ABD, bu saldırılara cevap vermeye hazırlanan Hizbullah ve İran’a gözdağı vermek için uçak gemilerini hemen bölgeye gönderdi.
İsrail ile onu her şartta destekleyen ABD, dünyayı ateşe vermekten çekinmeyen iki haydut devlet… Bunlara normal bir devlet bile denemez aslında. Bunlar tam anlamıyla terör devleti…
Bunların, Müslümanlara asla tahammülleri yok. Kendilerini dünyanın efendisi olarak, diğer devletleri ve tüm insanlığı kendilerinin kölesi olarak görüyorlar.
ABD’nin her zaman söylediği bir söz var. “İsrail’in kendini savunma hakkı var.”
10 aydır yaptığı saldırıları ve vahşeti ile İsrail kendisi mi savunuyor? ABD’ye göre “evet”… Dünyada yükselen sesler, yapılan gösteriler, milyonların katıldığı mitingler hiç umurlarında değil. Yeter ki İsrail yaşasın. Yaşasın da ne yaparsa yapsın, kime saldırırsa saldırsın. Her adımında arkasında ABD var. ABD olunca Avrupa ülkeleri de onunla birlikte hareket ediyor tabi olarak… Böylece İsrail’in durması da mümkün olmuyor.
Bunlar böyle de ya İslâm Ülkeleri ne halde? Onların yönetiminin ipleri zaten ABD’nin elinde… ABD’siz asla nefes bile alamıyorlar. Aslında tüm İslâm ülkeleri bir araya gelse de savaşa girmelerine bile gerek yok, İsrail’e petrol vermeyi kesseler İsrail 3 gün dayanamaz. Ama ABD buna izin vermez diyerek bu adımı bile atamıyorlar.
Peki bu ülkelerin halkları ne yapıyor? Mışıl mışıl uyuyor. Keyifleri yerinde… Bu keyif, sıra kendilerine gelinceye kadar devam eder. Saldırılar kendi kapılarına dayanınca uyanırlar ama iş işten geçmiş olur.
Şu anda dünyada yüksek sesle İsrail’e karşı çıkan tek ülke Türkiye’dir. Siyonist İsrail’in sonu da Türkiye’nin eliyle olacaktır İnşallah… Dünyayı ateşe verenler Türkiye ile karşı karşıya gelince dünyanın kaç bucak olduğunu anlayacaklardır.
Yazımı Aydın Başar kardeşimin gönderdiği ŞEHİD OLMAK İÇİN YAŞARIZ ayağına uygun olarak yazdığım şiirim ile son veriyorum. Sağlıklı ve mutlu yarınlar diliyorum.
Ne dünya ne para ne de mal,
Ne makam, ne şöhret, ne İkbal,
Zeval bulmasın diye hilal,
Şehid olmak için yaşarız.
-
Sınavdayız daim dünyada,
Sebat etmek gerek davada,
Eriyip giderken deryada,
Şehid olmak için yaşarız.
-
Din, vatan, bayrak, ar uğruna,
Tek önderimiz yar uğruna,
Rahim, Muin, kahhar uğruna,
Şehid olmak için yaşarız.
-
Müslümanın Haktır gayesi,
Cennettir en büyük payesi,
Budur ancak tek sermayesi,
Şehid olmak için yaşarız.
-
Korkutmaz asla Müslümanı,
Yüce Allah'tandır fermanı,
Çekinmez gelince zamanı,
Şehid olmak için yaşarız.
-
Nurlar ile dolalım diye,
Hep ölümsüz kalalım diye,
Allah ile olalım diye,
Şehid olmak için yaşarız.
-
Müslüman zilleti atandır,
Hayırda bire bin katandır,
Canını Allah'a satandır,
Şehid olmak için yaşarız.
SALİH SEDAT ERSÖZ