Konya’da 20 Şubat Pazartesi günü başlayan 25 Şubat Cuma günü sona eren İklim Şurası 2022’ Konyalı Sayın Bakanımız Murat Kurum’un sayesinde ilimizde yapılması önemli olup kendilerine ve emeği geçenlere çok teşekkür eder, hayırlı olması ve sonuçlarının gerçekleşmesini dilerim. 
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum açılış konuşmasında” Türkiye’nin son 20 yılda, her şart altında yükselmeyi; eğitimden sağlığa, kültürden ulaştırmaya, dış politikadan çevre ve şehirciliğe kadar her alanda, değişimin, dönüşümün, yeniliğin merkezi olmayı başarmış ender ülkelerden biri olduğunu söyledi.  
“Türkiye; 2053 Net Sıfır Emisyon ve Yeşil Kalkınma Devrimidir” diyen Murat Kurum, şunları söyledi: “Bugün artık tüm dünya, dünyamıza karşı işlenen o büyük suçu, acı sonuçlarla da olsa görmüştür. Hatırlarsanız, geçtiğimiz senelerde Avustralya’da 240 gün süren bir yangın çıktı. Amerika’nın birçok eyaletinde kasırgalar ve fırtınaların son derece yıkıcı etkileri oldu. Asya’da ve Afrika’da aşırı yağışlar yüzünden, maliyeti çok yüksek sel felaketleri yaşandı. Bu manzara şunu söylüyor. İnsanlık olarak son dönemeçteyiz. Gidişatı değiştirebileceğimiz son on yılımız var. Ve bu fırsatı değerlendirebilecek son nesil de biziz!  Yenilikçi çözümler bularak, emanete; hep birlikte, el ele, omuz omuza sahip çıkacağız. Sizlerin ortaya koyacağı her öneri; “daha temiz bir dünya, daha güzel bir Türkiye” ye katkı sunacak. İnanıyorum ki çalışmalarımız; bütün dünya için birer referans hüviyetinde olacaktır. Ve yine inanıyorum ki; Türkiye’nin sözü ne kadar yükselirse, etkisi küresel düzeyde hissedilecek, Türkiye’nin yeşil kalkınma yolunda liderliğini hızlandıracaktır. Hülasa; Türkiye’nin yeni yüz yılına siz yön vereceksiniz, sizler şekillendireceksiniz.”
Konuşmasında Türkiye’de son yıllarda yaşanan iklim olaylarından bahsederek amaç ve hedefler üzerinde durmuş ve toplantının gelecek açısından önemine vurgu yapmıştır.
“Akdeniz Havzasında bulunmamız sebebiyle küresel iklim değişikliğinin potansiyel etkileri açısından risk durumu yüksek ülkeler arasında yer alıyoruz” diyen Bakan Kurum, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Geçtiğimiz yılı, görülmemiş̧ büyüklükte sel ve heyelanların, olağandışı yangınların yaşandığı bir yıl olarak geride bıraktık. Konya’mızda obrukların sayısı 600’ü aştığını belirtmiştir”. 
“İklim değişikliği sonuçları bakımından; sadece çevre, jeofizik ve ekoloji bilimlerinin bir konusu olmaktan artık çıkmıştır. Ekonomi, maliye ve sosyal politikaların da konusu olmuş, bir kalkınma meselesine dönüşmüştür. Türkiye, iklim değişikliğinin geldiği bu noktadan sorumlu bir ülke değildir. Ancak bizim tarihten gelen bir hassasiyetimiz var. O da insanlığa karşı vazife bilincimiz. Bu bilincin bir gereği olarak; 6 Ekim 2021’de Paris İklim Anlaşmasını TBMM Genel Kurulu’nda oybirliğiyle kabul ettik. Vakti gelmiş bir fikrin önünde kimse duramaz. Bir fikrin vakti gelmeden harekete geçmek ise akılla ve ülke menfaatiyle bağdaşmaz. Türkiye; Cumhurbaşkanımızın liderliğinde; bu vakti gelmiş, ülkemizin lehine olgunlaşmış fikri hayata geçirmiştir. Anlaşmayı imzalayarak; ülkemizi fırsatlarla dolu yeni bir ekonomik, çevresel ve sosyal dönüşüm sürecine sokmasını bilmiştir.  Şûramızda oluşan ortak kanaate göre; el birliğiyle hızlıca; 2022 yılında ülkemizin güncel Ulusal Katkı Beyanını ve Uzun Dönem Strateji ve Eylem Planımızı hazırlayacağız. Tüm istişareleri bitirip yılsonuna kadar tamamlayacağız. BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Sekretaryasına sunacağız.” demiştir.
“Bakan Kurum, daha sonra şunları söyledi: ….  Atıksu ve katı atıkların yeniden kullanımı ile yağmur suyu toplama sistemlerinin inşasını hızlandırmak zorundayız”. 
Tarım için önemli olan bu husus bölge açısından da önemlidir. 
Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay’da konuşmasında, İlçelerimizde inşa ettiğimiz Atık Su Arıtma Tesislerimiz ile atık suların çevreye olan zararını ortadan kaldırıyoruz. Bu tesislerde ortaya çıkan metan gazını elektrik enerjisine dönüştürüyoruz. Arıtılan suyu yeşil alanlarda kullanıyor; arıtma çamurunu gübre olarak çiftçilerimize veriyoruz. “ ….. diyerek suyun ve atık suyun önemine değinmiştir. Belediye Başkanının konuşmasında “Birer tabiat harikası olan Beyşehir Gölü, Meke Gölü ve Tuz Gölü’nü korumak ve eski ihtişamına kavuşturmak için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımızla birlikte çalışmalar yürütüyoruz.” Diye belirtmesi de gelecek için umut vermektedir.
Diğer konuşmacıların konuşmaları da “iklim değişikliği ile etkin mücadele” açısından önem taşımaktadır.
İklim değişikliği günümüzde en çok konuşulan ve etkileri de fazlasıyla hissedilen bir çevre sorunu olarak görülmektedir. Konuşmacılarında belirttikleri gibi son yıllarda hayatı olumsuz yönde etkileyen hangi çevre sorunu veya bir afet yaşansa konu hakkında konuşan herkes sözü iklim değişikliğine bağlamaktadır. 
Küresel düzeyde etkili olan iklim değişikliği ve bunların çevresel etkileri küçümsenecek hadiseler değildir.  
Bölgede uzun yıllar veya belli bir zaman aralığı itibarı ile meydana gelen hava olaylarının ortalamasına iklim, belirli bir zaman dilimlerinde (uzun süreli en az otuz yıl) gözlenen iklim değişikliğine de iklim değişikliği denilmektedir. Doğrudan veya dolaylı olarak iklimi etkileyen ve atmosferin bileşimini bozan insan faaliyetleri sonucunda da iklimde değişiklikler oluşmaktadır. Bu değişikliklerin etkileri önceleri lokal devamında küresel hale gelebilmektedir. 
Atmosfere karbondioksit ve diğer sera gazlarının emisyonunu artıran doğayı kullanan biz insanın faaliyetleri sonucunda olmaktadır. Dünyadaki sıcaklık artışı sonucu buzulların erimesi, denizlerde su seviyelerinin yükselmesi, göç eden hayvanların yol ve yönlerinin değişmesi, bazı canlı türlerinde ve biyolojik çeşitlilikteki azalmalar ve orman yangınlarındaki artış küresel iklim değişimin belli başlı işaretleridir. Bu işaretleri hafife almak yerine karşı önlem almalıyız. 
İklim değişikliği bölgenin tarımını, sosyal yaşantısını, insan sağlığını ve bunlara bağlı birçok hususu da doğrudan veya dolaylı etkilemektedir. 
Türkiye’nin 2016 yılında imzaladığı Paris İklim Antlaşması, ancak 6 Ekim 2021 tarihinde TBMM de onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Bu antlaşma kapsamında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı adı Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olmuş ve Bakanlık bünyesinde İklim Değişikliği Başkanlığını kurulmuştur. 
Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanının “Yeşil Kalkınma Planı” ve Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanının “Yeşil Kalkınma Devrimi” diye açıkladığı bu süreç iyi değerlendirilmelidir ki iklim değişikliğinin olabilecek etkilerinden en az zarar gören ülke olalım. Türkiye sıfır atık projesi kapsamında 2053’te sıfır emisyon hedefini ortaya koymuştur. Yetkililer bu hususta çalışmaların sürdürüleceği belirtilmektedir. 
İklim değişikliği konusu her ülke üzerine düşeni yapmak kaydıyla dünya ülkelerinin iş birliği ve ortak çalışmaları ile önlenebilir.  Dünyada ve ülkemizde iklim değişikliği yaşanmakta olup bu inkâr edilemez bir gerçektir. Ancak uyarılara ne kadar kulak veriyor ve dikkate alıyoruz, onu sorgulamak gerekmektedir. İklim değişikliğinden birçok sektör farklı şekillerde etkilenmekte ve yeterli tedbir alınmaz ise bu etkinin giderek artacağı beklenmektedir. Tarım sektörü de çok yönden etkilenecek sektörlerden birisidir. Yağışların azalması ve yağış süre ve miktarındaki görülmekte olan farklılıklar, özellikle su yetersizliğinden tarım sektörü en çok etkilenecek sektörlerin başında gelmektedir.
Türkiye’de tarım sektöründe iklim değişikliğinin etkilerine karşı bilimsel araştırmalar artırılmalı ve uyum önlemlerinin alınmadır. Tarımsal üretim politikaları çerçevesinde, bütün kaynakların korunması ve muhafazasında olduğu gibi su kaynaklarının en alt düzeyde bile doğru ve etkin yönetilmesi gerekmektedir. Tarım sektöründe havza bazında su yönetiminin iyileştirilmesi için; fiziki altyapı hizmetlerinin geliştirilmesi, eğimli arazilerde erozyonun ve taşkınların önlenmesi için alternatif toprak ve su muhafaza yapılarının yaygınlaştırılması gerekmektedir. Mevcut orman alanlarının artırılması, mera alanlarında bitki örtüsünün güçlendirilmesi, mera ıslah projelerinde de toprak ve su muhafaza yapılarına mutlaka yer verilmelidir.
Yağışlarla yeryüzüne düşen suyun doğru kullanımı yanında yerleşim yerlerinde su toplama yapılarının yapılması gerçekleştirilmelidir. Su tasarrufu konusunda kullanıcılar azami dikkati göstermeli ve bu hususta bilinçlendirme faaliyetlerine aralıksız devam edilmelidir. Tarımda tarla bazında da uygun sulama yöntemleri yaygınlaştırılmalı, daha fazla üretim için ıslah çalışmaları sonucu bölge iklimine uygun tescil edilmiş bitki tür ve çeşitlerinin ekilmesi teşvik edilmeli ve bu önerilen bitkiler diğerlerine göre farklı oranda desteklenmelidir.
Ülkemizin bazı bölgelerinde olduğu gibi sulamada kullanılan suyun kalitesi, özellikle bazı akarsu ve yeraltı kuyularında bilinçsiz gübrelemeye dayalı nitrat kirlenmesi de karşılaşılan problemlerdendir. Ayrıca bölgemizde derin kuyuların tuzluluk durumu da dikkate alınması gerekeli bir problem olarak görülmeli ve tedbir alınmalıdır. Yağışlar azaldığı dönemlerde derin kuyular daha derinleştirildikçe özellikle tuz gölüne yakın bölgelerde tuzlu su karışabileceği düşünülmeli ve su analizleri yapılmalı, su kullanımında ve münavebede uygun bitkilere yer verilmelidir. Yeraltı kuyuları için su kalitesini belgeleyen “su kullanılabilirlik belgesi” getirilmeli ve bu belgeler belirli sürelerde vize ettirilmelidir.
İklim Şurası 2022 Sonuçlarının Hayırlı ve Miraç Geceniz Mübarek Olsun.