Ülkemizin dış politikada son derece kritik meseleleri entelektüellerin köşelerinde yer alırken seçimlerin öncesinde gündemlerden ve gazete manşetlerinden düşmeyen Doğu illerinde yaşanan acı olaylar nedense, neredeyse,  hiçbir medya kuruluşunun dikkatini çekmiyor. Ya da dikkatten kaçmaktan ziyade birileri artık Doğu'nun muhasebesini yapmaktan kaçınıyor. Seçimin üzerinden, neredeyse, 1 ay geçmişken ülkemizin etnik unsurları göz ardı ediliyor. Toplumsal ayrılıkların net çizgilerle belirginleşmeye başladığı şu dönem içinde, kamuoyu kulaklarını toplumsal olan birçok şeye tıkamış durumda. Bunu 'Müslüman mahallesindeki gavur çığlığı' olarak adlandırırsak 'Geleneksel İslamcılık' sektörünün bir tabirini dile getirmiş oluruz. Ortada bir mesele var Türkiye'nin o kadar çok iç sorunu var ki bunlara 'devede kulak' 'samanlıkta iğne' gibi değerlendirmek ülkemizin tüm etnik unsurlarına hakaret olacaktır.

***

Geçtiğimiz günlerde Konya'da yaşayan Cizreli bir gencin memleketindeki bir arkadaşıyla arasında geçen diyalogları paylaşmak istiyorum, Konya'da eğitim gören öğrenci memleketine gitmeyi düşünüyor ve oradan birileriyle görüşüyor, Cizre'deki arkadaşı da, bir yakının oğlunun sırf terör çetesi YDG-H 'ye yemek yapmadığından dolayı kaçırıldığını yazıyor. Bu psikolojiyi ayrı değerlendirelim. Bir de Cizre'de görev yapan bayan bir öğretmenin öğretmenler gününde şahit olduğu çatışmaları değerlendirelim. Psikolojik çöküntülerimiz bizim ırksal farklılıklarımıza göre değişir mi? Ya da terör bizim cinsiyetimizi ayırt eder mi?

***

Herkes bir seçim yaptı. Bizler seçimin halkımıza hayırlar getirmesi için yazılar yazdık. Bugün Kürt çocuklarını ise kaderine terk mi edeceğiz? Çatışmaların içinde büyüyen bu çocuklar kendilerini toplumun dışında görerek düşünüyorlar. Sorgulamaya başlıyorlar. Kürt ne? Türk ne? Devlet ne? Sadece Cizre üzerinden konuya yaklaşım belki de hatalı olabilir. Biz öğretmenlerimizi Doğu'ya sevgi ekmesi için gönderirken diğer yandan kolluk kuvvetlerimiz birilerinin etkilerinde olan bu Kürt kardeşlerimizin gözünde düşmana bürünüyor. Aslında her gün hala birileri ölüyor. Ektiğimiz sevgi tohumları çürütülüyor. Bugün eğitim gördüğümüz kurumlarda Kürt ve Türk arasından su sızıyor. Bir çözüm önermeliyiz. Doğudaki çocuklarımızı ve öğretmenlerimizi güvence altına almalıyız. Maalesef sistemsel boşluklar insanların Dini birçok birlikteliğini sonlandırmış durumda. Aslında burada birçoğumuza görev düşüyor. Başta kanaat önderi sayılan STK başkanları sonra da sosyal medyada videolarıyla konuşulan âlimler hocalar. Artık PKK düşüncesine karşı silah kullanarak değil İslam'ın emri olan kardeşlik ve birliği kuşanarak savaşmak zorundayız. Başta tüm Kürt kardeşlerimi ve orada antiemperyalist mücadelesini sürdüren Müslüman cemaatleri selamlıyorum. Güneş Doğu'dan doğar. Biz yıllarca Avrupa ve Amerika kıtasında Doğu'nun evlatları olduğumuz için küçümsendik. Dalga geçildik, bugün bu Doğu ülkesinin doğusunu emperyalizme teslim mi edeceğiz? HAYIR.