Ülkemizin siyasal manada korkularını atlattığı bir gündeyiz. Mevcut siyasal iktidarın safında olmayan birçok vatandaş bile bugün istikrar korkusunu, terör korkusunu, bölünme korkusunu üzerinden atmış oldu. Türkiye diğer ülkelere oranla daha ilginç bir siyasal tarihe sahip. Fakat üzerinde durmamız gereken konu kesinlikle bu değil. Ülkemiz için “bu ülkenin tarihsel süreci 100 yıl evvel yazıldı” diyenleri hatırlayalım. Dün seçim telaşeleriyle unuttuğumuz bir şeyi bugün hatırlatma gereksinimi duyuyorum.  Bugün Türkiye´nin hatta İslami geçmişi olan tüm ülkelerin önemli bir ihtiyacı var. Birçoğumuz 'bananecilik' yapıp tartışma konusu yapmaktan bile geri duruyoruz. Şimdi siyasal bir istikrar tablosu ülkenin çoğunluğunun imzasını taşıyor.

***

Eksiklik ise “Kültürel İstikrar”. Kaosun evladı olan terör olaylarını kısmi olarak alaşağı ettiğimizi düşünüyoruz. Herkes şehrindeki kutlamalarla bu hisse kapılmış olacaktır ki hükümetin kurulamadığı süreçte kaybedilen canların 'sayısının' bir önemi yok. Biz bu özeleştiriyi yapmak zorundayız. “Ne sevinmeyi biliyoruz ne de üzülmeyi”. Farkına varamadığımız eksiklikleri diğer fazlalıklarla dengelemeye çalışır olduk. Aslında biz 21. yüzyıla adaptasyon sağlayamadık. Biz 21. yüzyılda Kuran´ı Kerim´i anlamak için gayret göstermedik. Batıl, taklitçi ve özünün çok çok dışında bir kültür geliştirdik. Sözde din âlimlerinin, çok saygıdeğer hocaların tabiri caizse gâvur icadı cihazlardan vaaz vermesi ve birçok doğrunun çarpıtılması sıkıntılarımızın temel nedenleri.

***

 Değerli ağabeyim Atasoy Müftüoğlu´nun deyimiyle, 'Facebook kuşağı' gibi bir olgunun oluşması kimi kitlelerce takdire şayan tepkilerle pohpohlanıyor(!) İslam´ın net çizgilerinin, mahrem kıldığı birçok şeyin hiçe sayıldığı sanal bir dünyanın içindeyiz. Dünya devi bir ülke olma yolunda ilerliyoruz. Fakat bu ülkeyi ayakta tutan maneviyat hezeyana uğramış durumda. Toplumumuz yarasından gocunmuyor. Asırlar öncesinden kurulmuş sistemlerin içine hapsolmuş şekilde bize ait değerlerden günden güne uzaklaşıyoruz. Milletimiz rahmetli Cemil Meriç´in "Bütünü bilmediğimizden ya sloganlara esir olduk, ya ideolojilere köle." Sözündeki ideolojilerden büyük bir kitle halinde 'kölelikten kurtuluş' göstermiş olsa bile bugün popülizme olan yaklaşımlar ve farkında olmadan oluşan sempati bizleri tekrar sloganlara esir etmiştir.  Yani kültürel istikrara ve toplumsal maneviyata olan eksikliğimizi gidermedikçe 2023, 2071 toplumumuzun sadece sloganı olarak kalacaktır. Bizler gündemlere takılmak yerine gündemleri oluşturmakla yükümlüyüz. Düşünmek zorundayız. Kitlesel bir ilerleyiş için bireysel çabayı arttırmak zorundayız. Bu nedenle;

Oku, Yaratan Rabbin Adıyla! Oku! (Alak/1)

MUHAMMED DENİZ