Ülkemizde havza yönetimi genellikle kendine has özellik taşıyan bölgelerin korunması ve sürdürülebilir bir yaşam tesis edilebilmesi için uygulanan proje yönetimi kast edilmektedir.
Ancak aynı karakteri taşıyan turizm, tarım gibi alanları da kendine has organizasyonla yönetilmesine de havza yönetimi denilebilir.
Bu konuyu daha anlaşılabilir kılmak için yönetimde durumsallık kavramından bahsetmem kısaca bahsedeyim.
Bu kavram bir yönetim sisteminin her zaman her yerde, her konuda aynı biçimde uygulanamayacağını anlatır.
İşin ekosistemine, oluşumuna, çevreye piyasanın konumuna, konjonkturel gelişmelere uyum sağlayabilmek için duruma göre yönetim şarttır.
Bir inşaat şirketinin holding binası ile şantiye yönetimi bile farklılık gösterir.
Holding daha hiyerarşik bir yapıda ise şantiye o kadar yatay ve demokratik bir yönetime sahiptir.
Şantiye şefi işin tam merkezinde ve daha dinamik ilişkiler ve iletişimler tesis etmek durumundadır.
Aynı şekilde genel ekonomide bazı konuların çözümü için havza yönetimi gerekir.
Havza yönetimini bundan yirmi yıl önce Kapadokya’nın çevre, turizm ve sürdürülebilir ekonomisi için kullanılmıştı.
Bakanlık merkezinde belirlenen turizmin genel geçer kurallarının uygulandığı ekosistemden farklı bir bölge idi. Doğal yapısı,  ürünlerin yapısı, turizm yapılarının yapısı bölgenin kültürü, tarihi ve coğrafyası dikkate alınarak bir yönetim sistemi belirlenip hatta ona göre yönetmelikler belirlenmeliydi.
Yani turizmin genel tabiri ile farklı bir destinasyon olarak tanımlanmalıydı. Çünkü bir yerin destinasyon olarak Pazar tarafından da algılanabilmesi için bu farklı alt yapının oluşturulması lazım.
Her doğal yere, her otele, her bölgeye tanıtım yapılsa bile turist gelmez.
Aynı şekilde Kozaklı Termal bölgesi de öyle. Normal turizmin ötesinde içinde sağlık, güzellik, eğlenme ve dinlenme olan genel olarak vaktin çoğunluğunun  otel içinde geçirildiği bir turizm biçimi.. Gerçi henüz termal turizmde istenen bu seviyeye ve algıya gelinemedi.
Turizmin her dalı kendi konusuna göre  değerlendirilmeli. Çünkü hepsinin insan kaynağı, tesisleri, transferleri, hatta kanuni alt yapıları,  çevresel etkileşimleri, kültürel çevrenin oluşması gibi her turizm dalının ekosistemi ekonomik, kültürel, sosyal ve coğrafi atmosferi farklı.
Turizm bakanlığının yıllarca yaptığı ve yapmaya devam ettiği yıldızlama sitemi hala bütün oteller benzermiş gibi puanlanmakta, ayrı turizm konseptlerinin kendine has ağırlıklı puan sistemi uygulanmamakta.
Aynı şekilde tarım sektörünün de havza sitemine göre yönetilmesi gerekmektedir.
Toprağın yapısı, iklimi ,insan kaynakları küçük ve orta ölçekli çiftçi ailelerinin sürdürülebilir gelişimi için havza tip yönetime geçilmeli.
Mesela aynı mikro klimaya sahip coğrafi bölgeler belirlenip oradaki küçük ve orta ölçekli çiftçi aileler havza yönetimi ile organize edilmeli.
Mesela toprak analizleri, tohum seçimi, bakımı, çevresel gelişim ve ailelerin tarıma karşı olumlu bakışını geliştirecek organizeler yapılmalı.
Belirlenmiş minimum araziye göre ziraat mühendisleri atanmalı. Aynı şekilde bölgedeki hayvansal gelişim potansiyeline göre veterinerler görevlendirilmeli.
Bu teknik birimler bu havzada tarlaya ve çiftçi ailesine yakın yaşamalı.
Hem bakanlığın ve bilimin gerektirdiği teknoloji ve ekonomi gelişmelerini çiftçiye ve tarlaya ulaştırmalı, çiftçinin ve tarlanın potansiyelini ihtiyaçlarını projelerle devlete bildirmeli.
Aynı zamanda tarım kredi kooperatifleri aracılığı ile çiftçi girdi ihtiyaçları karşılanırken pazarla ilişkileri de güçlendirilmeli.
Ekim bütün bu değerlendirmelere göre yapılmalı, herkes elini kolunu sallayarak tarlasına girip istediği ürünü ekememeli.
Bugünün en büyük problemi;
Devlet tarım arazilerinden ve çiftçilerin problemlerinden sıcağı sıcağına haberdar olamıyor. Çiftçi de devletin kendisi için geliştirdiği kaynakları ve teşvikleri kullanamıyor.
Büyük çiftçilerin kendi teknik birimleri ekonomik danışmanları var ancak küçük ve orta ölçekli çiftçilerin devletin sağladığı kaynaklardan faydalanma becerisi istenen seviyede değil.
Henüz Çiftçi Kayıt Sistemi ‘’ÇKS  ‘’nin işleyişinde bile tam bir başarı sağlanamamış. Miras problemlerinden dolayı sistem dışı çok çiftçi var.
Ayrıca piyasada yüzbinler ziraat mühendisi, Veteriner ve teknik insanlar işsiz. Bunların hepsini şimdi işe alsak ve tarımı yeniden organize edecek bir yapı oluştursak tarımdaki mevcut kaçak kendini fazlası ile finanse eder.
Bugün tarım geri gidiyorsa, çiftçi tarlayı bırakıyor kente göçüyorsa, çiftçi çocuğu kendi kariyerine tarlada yer bulamıyorsa, tarım saygın bir meslek değilse bizim yönetim yanlışımızdan kaynaklanıyor.
İlçelerde çalışan masa başı mühendis, teknik eleman ve veteriner hekimler le tarlanın ve çiftçinin bir alakası yok.
Uzaktan tarla ve tarım yönetilmez.
Kesinlikle havza yönetimine geçilmeli.
Tarımın durumuna göre yöntem geliştirilmeli.
Havza planlamaları yapılmalı.
Köprüler yollar, demiryolları, enerji, savunma projeleri gibi tarımda da havza projeleri ile tarımı dönüştürmeliyiz
Yoksa şimdiki devlet, siyaset, yerel yönetim teşkilatları ile bu konu çözülmez.
Belki de havza yönetimi yaklaşımı ile tarım kültürüne bakışımızı hem devlet, hem çiftçi, hem ekonomi, tüketici olarak yeniden tanımlamalıyız
Yönetimde durumsallık yaklaşımı bu açıdan çok önemli…
Ekonominin gidişine, konjonktüre, işletmenin ve bölgenin yapısına göre hızlı uyumu sağlar. Ve gelişmelere uygun çözümlerin çıkmasını kolaylaştırır.
Bugün Anadolu girişimci ruhunun sanayide ve ticarette başarısının altında bu yatmaktadır.
Dünya gıda krizi ile boğuşmak üzereyken tez elden bir gıda ülkesi olan ülkemizi küresel düzeyde ancak böyle konumlandırabiliriz.
Tarım stratejik bir güç unsuru olmuştur.