Sevmek hepimizin en kolay yapabileceğini sandığı ama en zor yapabildiği şey sanırım.

Onun için bu hafta sevginin en yücesi, en samimisi, en gerçekçisi anne ve evlat sevgisinin en güçlü hissedildiği, buna rağmen anneye olan sevgisinin bir güne sığdırılmaya çalışıldığı Anneler gününde Sevebilme becerimizi yazmak istedim.

Bu arada rahmetli annem ve eşim olmak üzere bütün şehit anneleri,  arkadaşlarım annelerinin gününü tebrik ediyorum.

İnşallah bugün sevebilme becerimizin de hatırlandığı bir gün olur.

Günümüzde sevebilmek neredeyse bir ritüel oldu.

Faydanın tetiklediği, bir gösteri bir davranış oldu.

Bu açıdan bakarsak sev beni seveyim seni haline büründük.

Ne kadar ekmek o kadar köfte..

Yani sevgi ticari bir ilişki eylem haline döndü.

Öyle bir hale geldik ki;  sevilmek istiyoruz sevemiyoruz.

Öyle bir huyla yüklendik ki içimizden sevmek istesek de ifade edince zayıf görünmekten korkar hale geldik. 

Ticari bir eylem haline geldi dedik ya sevgimizi biraz fazla ifade etsek zarar etmiş olacağız.

Al gülüm ver gülüm.

Çoğu zaman da beni hep sevsinler, sevileyim, sevilmek için her şeyi yapayım ya da sevdirmek için neler yapabilirim, beni sevmeleri için neler yapmalıyım? Bir an önce sevilmeliyim arzusu bugünün sevgi ile buluşma biçimimiz

Üstelik sevmekte zorlanıyoruz da sevilmek için her fedakârlığı da göze alacak hele geldik.

Sevgi maddileşti.

Modern dünyanın çarklarının düzgün dönebilmesi için kullan at bir malzeme haline geldi.

Bugün çok sevdiğimiz bir şeyden yarın vazgeçmek sıradan bir davranış.

En nefret ettiğimiz bir insanı ondaki faydamızdan dolayı en çok seven insan haline de gelebiliyoruz.

Kullan at bir beceri gibi algılanır oldu yani.

Böyle bir günde anne sevgisinin yüceliğini anmak bize hatırlatıcı gibi olacak. İçimizdeki o sıcak duygunun harekete geçmesi için güçlü bir hatırlatıcı.

Oysa sevebilme becerisi insanın yaşama olan yakınlığının göstergesi değil mi?

Sevdiğimiz bir işi daha zevkli yapmıyor muyuz?

Sevdiğimiz insanı daha dikkatli dinlediğimiz gibi.

Sanki anlamaya hazır olduğumuz, onun ifadelerini idrak etme konusunda hevesli olduğumuz insanlar hep sevdiğimiz insanlar değil mi?

Ya da sevmek istediğimiz.

Ya da faydası olacağını düşünüp de sevmek istediğimiz insanlar kolay iletişim kurduğumuz insanlar değil mi?

Oysa sevginin bizzat kendisi yaşamın evrensel dili, yaşamla kurduğumuz güçlü ilişkiler sevebildiğimiz anlar değil mi?

Elbette.

Sevgi yaşama olan ilgi ve alakanın da gücünün ifadesi.

Sevebilen insan yaşama duyarlı insan demek.

Sadece insanın insanı sevmesi değil insanın yaşam çevresine olan ilgisi içinde sevebilme becerinin güçlü olması lazım.

Seven insan çevresindeki güzelliklerin farkın varır çevresi ile kendisinin yaşamı birlikte tamamladığının idrakini yaşar.

Sevmek, sevmeyi bilmek, sevebilmek insanın kendi iç yolculuğunun da kapısını aralar.

Kendisi ile barışık insanlar sevginin gerçek manası ile çevresini sevebilir. Çünkü sevebilen insan kıymetlendiren insandır.

Severek yaptığımız iş, hobimiz,  ya da rast gele uğraştığımız bir konu, severek okuduğumuz bir kitap bizi yaşamın derinliklerine doğru yolculuğa çıkarır.

Yaşamın içindeki yerimizi severek yaptığımız uğraşlarla keşfederiz.

Kendimizi keşfedebildiğimiz, kendi değerimizi bize fark ettiren her ilgi, her uğraş bizim içimizdeki potansiyel becerilerimizin de ortaya çıkmasına vesile olur.

Yaşam motivasyonumuz güçlenir.

Yani yaşamın ritmini yakalarız.

Tıpkı güzel bir müziğin namesinde yüreğimizin ritminin harekete geçmesi gibi…

Kara kalem bir resim çizeriz de her tonunda binlerce ton resimdeki renklerle hayatı renklendirebildiğimiz gibi…

Sevgi bir bakış açısı enerjisini yürekten alan hayatı saran derinleştiren unutulmaz kılan, hayata heyecan katan can veren ruhu canlandıran bir güç.

Bir anda insanı evrenin en güçlü varlığı hissettirebilen sanki bir replikle bütün yaşam filmini seyrettiren güç…

Sevgi insanı gecenin içinde yürürken yıldızlarla yaşamı paylaşarak insan ruhunu çoşturan güç. Oysa karanlıklar insanı korkutur.

Ufukta seyahat eden bir yelkenliye bakarken içimizdeki sevgi yelkenlideki yolculardan daha çok bizi ufuklar ötesine yolculuk yaptırdığı gibi.

Bir kahvenin kokusunda sevgi insanı kendine getirir. Demli çayın hazırlanışı, kaşıkların bardağa koyarken çıkardığı seste mutluluk oluverir.

Portakal çiçeğinde bütün yaşamın kokularını hissedebilirsin.

Yağmur sonrası bir toprak kokusu ile yaşamlar üreten bir gücün parçası olabiliriz.

Küçükken bize alınan bir ayakkabıyı elimize aldığımızda bütün yaşamı kucakladığımız gibi.

Sevgi unutulmaz anları inşa edebildiğimiz en etkili yaşama biçimimiz.

Yeter ki sevebilme becerimiz özgür olsun.

Kendi olamamış, alışkanlıkların hapsinde yaşayan insanların sevgi ruhları bağımlı olduğu için kanatlanamaz.

Onlar eksikler peşinde koşar,

Hata yapmamak için hayatı kaçırır. Sevebilen insanın hataları insanı güçlendirir.

İnsanların ve yaşamın hataları ile ilgilenirken yaşamı ıskalarlar...

Oysa yaşamın ortak dili sevgidir.

Sevgi güzeli çoğaltır noksanlıkları tamir eder

Sevebilmektir.               

Sevebilen insan evrende her şeyle iletişim kurabilir, ilgi bağları ile yaşama bağlar. Öncelikle kendisi ile ilişkileri güçlendiği gibi kendisine olan ilgisi de yaşam sevinci boyutana geçerler.

Sevebilen insan inanmasını da bilir. Akıl ile kalbi beraber inancını harekete geçirebilir.

Yaşamın sevebilince güzel olduğunun farkına varır.

Öyle değil mi yaşam sevince güzel