Son yıllarda kamuoyu, gençliğin dinle ilişkisi ile ilgili kaygılarını, endişelerini dile getirmekte ve haklı olarak karamsarlığa kapılmakta. Konu ile bir takım yargılara ulaşılmakta. Hatta gençlerden bazılarının İslam dışı bazı arayışlara (deizm, ateizm) yöneldikleri yaygın olarak ifade edilmekte. Eğitim camiasında görev yapanlardan da zaman zaman benzer şikâyetler gelmekte.

Dine mesafeli bir gençlik mi geliyor? Gençlik dinden kopuyor mu? Acaba, gerçek ne? Ne yapılmalı? Nasıl Yaklaşılmalı?  Durumu bir rahmet sağanağına dönüştürebilir miyiz?

Öncelikle, konu ile ilgili araştırma yapan uzmanlar bize iç karartıcı bir tablo çizmiyorlar. Bu gerçek hiçbir şey olmadığı anlamına gelmiyor. Ancak, kaygı verici boyutta olmadığını vurguluyorlar.

Problemi doğru tanımlarsak çözüm de doğru olur. ”Eğri Cetvel ile doğru çizgi çizilmez.”

Evet, gençlerin soruları var. Hayatı ve hakikati anlamaya çalışıyorlar. Arayış içindeler.

Dijitalleşmeyle her türlü bilgiye ulaşmak mümkün. Sanal dünya, gerçeğin önüne geçmiştir. Bilgi ve yorum bombardımanı altında imaj, sureti, görseli önceleyen bir dünya karşımızda. Elbette, gençler sorgulayacaklar.

Diyanet İşleri Eski Başkanı Prof.Dr. Mehmet Görmez, ”Gençliğin Anlam Arayışı ve İslam” isimli makalesinde konuyu detaylıca ele almıştır. Gençlerin dini sorgulama nedenlerini incelemiştir:

•          “Din-insan ilişkisidir. Bu tartışmalarda dinî olanla insani olan, İslami olanla insani olan karşı karşıya getiriliyor. Dinî olan insanidir, insani olan İslamidir. Din, fıtrattır.”

•          Din-dünya ilişkisi. Dünya aşağılanıyor. Arzı imar ve inşa etme görevi unutturuluyor. Helal dairesi daraltılıyor. Dünyevileşmeyi eleştirelim derken, dünyayı yok sayıyoruz.

•          Din-akıl ilişkisi. Akıl kötüleniyor. Hâlbuki akıl vahyin muhatabıdır. Burada bahsedilen akıl “selim” bir akıldır. Rasyonalizmi (akılcılık) eleştirelim derken kantarın topuzunu kaçırıyor, aklı inkâr ediyoruz. Aklın soru sorması takdir edilecek bir davranıştır.

Bosna Hersek Devlet Başkanı merhum Aliya İzzetbegoviç’in : “Ben olsam, Müslüman Doğu’daki tüm mekteplere ‘eleştirel düşünme’ dersleri koyardım!” Dediğini hatırlayalım.

•          Din-bilim ilişkisi. Eğitim sistemi nedeniyle gençler, fen bilimlerinde okudukları ile din derslerinde okudukları arasında çelişkiye düşüyor. Bu diğer bazı derslerde de geçerlidir.

Sözgelimi, tarih öncesi çağlar, yazının bulunuşu,  ilgili konularda verilen bilgi ile din dersinde ilk insan ve ilk peygamber Hz. Adem (A.S)’in olduğu bilgisi haklı olarak gençlerde çelişkiye neden olmaktadır.

Aslında Sünnetullah dediğimiz Allah’ın kâinata koyduğu kanunlar ile insana gönderdiği kanunlar olan din arasında bir çelişki yoktur.

•          Din-ahlak ilişkisidir. Hem teorik olarak hem de pratik olarak ahlak üretemeyen dindarlık gençliği olumsuz etkiliyor. Günümüzde din-ahlak ilişkisi, iki açıdan saldırıya uğruyor: biri ahlakın dinî, ilahî kaynağını reddeden anlayış tarafından, diğeri ise dinin ahlak boyutunu ihmal eden yanlış dindarlık anlayışı tarafından.

 Ahlak dinin özü, ibadetin de gayesidir. Dinin ahlaktan ayrılması dinin kendisinden ayrılması anlamına gelmektedir.

Allah Resûlü : "Ben ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim" buyurmuştur.

( Muvatta, "Hüsnü'l-hulk", 8.)

Yazımıza Hz. Ali’nin şu sözü ile son verelim:” Her insanın kıymeti ahlakının güzelliği kadardır.”

Haftaya bu konuya inşallah devam edeceğiz.

Selam ve dua ile..