Ekonomi ve reform dendiğinde birçok bileşeni içerisine barındıran bu iki kavram aslında geniş ve dar çerçevede birçok kırılma noktaları içermekle birlikte bir zincirin halkaları gibi birbirlerine oldukça bağlıdır. Ekonomiyi dar anlamda ihracat ile sınırlandırırsak ve reform kavramını da mevcut yapının (form), yeniden dizaynı ve değiştirilmesi olarak algılarsak (reform), olayı biraz daha mikro ölçekten ve yapısal bağlamda anlayabiliriz diye düşünmekteyim.

ÖNCELİKLE

Yeni açıklanan ekonomik reform paketi genel olarak baktığımızda gerçekten kendi içerisinde heyecan ve umut verici politikaları barındırmakta. Bu paket ile birlikte küresel salgın sonucunda oluşan ekonomik sıkıntıların açılması ve geçilmesi için güçlü ve sağlam bir köprü olması dileğimi ifade ederek, mikro ölçekte ihracat kısmına gelmek isterim.

İHRACAT BAĞLAMINDA NELER ÖNGÖRÜLMÜŞ

Ekonomik reform paketinde ihracat bağlamında ifade edilen kavramların bir kısmını tekrardan yazımda ifade edip düşüncelerimi paylaşmak isterim.

  • İhracat potansiyeli yüksek KOBİ’lerin dış pazarlara açılmaları teşvik edilecek, ihracatın tabana yayılmasına yönelik adımlar atılacak.
  • Yurt dışı lojistik merkezleri açılarak ihracatçıların potansiyel pazarlara ve dağıtım kanallarına erişimi hızlandırılacak.
  • Katma değeri yüksek ürünler üreten ihracatçıların rekabet avantajının ve ihracat potansiyelinin yüksek olduğu ülkelerde alacak sigortası ve alıcı kredileriyle desteklenmesi sağlanacak.
  • KOBİ'lerin Devlet Destekli Alacak Sigortası Sistemi ile güvence altına alınan alacaklarının bankalar nezdinde teminat olarak kabul edilmesi sağlanarak KOBİ'lerin finansa erişimi kolaylaştırılacak.
  • Eximbank, uluslararası en iyi uygulamalar dikkate alınarak yeniden yapılandırılacak.

İHRACATTA EN BÜYÜK PROBLEM

İhracatın tabana yayılamaması ve bölgesel bağlamda oransal olarak ihracat dengesinin sağlanamaması şu an için ihracatımızdaki en büyük problemdir. Ne demek mi istiyorum? Öncelikle ihracatın tabana yayılması kavramından neler anlaşılıyor ona bakmak lazım. Eğer ki KOBİ’lerin ihracat içerisinde katılımının artırılması amaçlanıyorsa zaten Türkiye ihracatının büyük çoğunluğunu şaşıracaksınız ama KOBİ diye ifade ettiğimiz şirketler yapmakta.

O ZAMAN

Türkiye’deki ihracat resmindeki en büyük problem bölgesel bağlamda ihracatta dengesizliği ve eşitsizliğidir. Yani ülkemizde ki 7 bölgenin ihracat potansiyeline bakarsak, ihracatın Marmara bölgesi içerisinde sıkıştığını özellikle Doğu, Güneydoğu, Karadeniz ve İç Anadolu bölgelerimizin toplam ihracat içerisindeki paylarının yok denecek kadar az olduğunu görmekteyiz. Bu oransal dengesizliği tespit edemezseniz ve bu durumun çözümüne yönelik politikalar gerçekleştiremezsiniz. Dolayısı ile tabandan kastımızı doğru ifade etmek gerekir. Çözüm ise; önceki dönemlerde olduğu gibi yatırıma verilen teşvikler olmadığını baştan söylemiş olayım.

DİĞER İKİNCİ PROBLEM İSE

İhracatımızın yurtdışında bölgesel sıkışmışlığı ve Gümrük Birliğinden kaynaklanan dış ekonomik politikamızın pranga altına alınmasıdır. Avrupa’nın ihracat resmi içerisinde yüzde 42’ler civarında olması eskiden İngiltere birlik içerisinde iken yüzde 50’lere yaklaşan bir oranı hep olumlu unsur olarak ifade edildi ama her küresel ve bölgesel krizde ihracatımızı bu oransal süreçten kaynaklı alt üst oldu. 2008 krizi ve 2020 küresel salgın krizi söylediklerimin en büyük kanıtıdır.

Diğer bir konu ise Gümrük Birliği konusudur. Maalesef ki Gümrük Birliği dış ekonomi politikamızdaki uygulayacağımız politikaları sınırlandırmış ve kendi kurallarında göre uygulamayı zorunlu hale getirmiştir. (Detayları daha önceki yazılarımda anlattığımdan tekrara girmek istemiyorum)

TEŞVİK MEKANİZMASI VE KREDİ SİSTEMATİĞİ

Ticaret Bakanlığı tarafından verilen ihracat teşvikleri belki de tüm bakanlıklar içerisinde verilen en şeffaf ve en geniş yelpazesi olan bir teşvik mekanizması. İhracatçının yapacağı tüm eylemleri için finansmanı sağlayacak bir yapı oluşturulmuş. Bence oldukça iyi ama eksik olan kısmı var ki oda teşviklerden faydalanan firmalara bir performans modeli uygulanmaması. Teşviklerin herkese açık olması ve firma performansına göre kademeli artırılması bu problemin önüne geçecek en önemli parametredir. Demem o ki ihracatta birçok firma teşvik almasına rağmen hala yerinde sayması veya teşvikleri etkin kullanamaması ülkemizde mevcut bir problem. Sonuç ise boşa giden kaynak.

Kredi mekanizmasında geldiğimizde ise teşviklerin herkese açık olup, kademeli olarak performansa göre artırılması, teşvik için ayrılan bir kısım kaynağın tasarruf edilmesini sağlar. Dolayısıyla sağlanan bu kaynağın EXIMBANK tarafından ihracatçıya faizsiz kredi olarak sunulmasını imkanlı hale getirir. Ülkemizde ihracatçılarımınız bir kısmı gerek İslami hassasiyetten gerekse teşvik mekanizmasındaki paraların, firmalara yapılan masraflardan sonra ödenen bir sistem olması kredinin ise tam tersine faaliyet öncesinden sağlandığından (faizsiz olarak verildiğinde) birçok teşvikten daha etkin ve verimli olacağı kanaatindeyim

KUR PROBLEMİ

2018 ve sonrasını detaylı analiz edersek ihracatçı için en büyük problem öngörülemeyen kur problemidir. Her zaman söylediğim gibi (önceki yazılarımda defalarca ifade ettim) kriz dönemlerinde (gerek dış politik gerekse ekonomik) geçici olarak sabit kur rejimine geçilerek ihracatçıya devlet tarafından orta ve uzun vadeli kur değerinin sabitlenmesi gerekliliğidir. Merkez Bankası döviz rezervlerinin, kur ataklarına karşı uygulanan dolaylı politikalarla azaldığı varsayılırsa ve ihracatçıların öngöremedikleri kur için ne yapacaklarını şaşırmalarını da gördüğümüzde önemli bir unsurunda kur politikası olduğunun altını çizmek isterim

KATMA DEĞERDEN NE ANLIYORUZ?

Eğer sadece yüksek teknoloji ürünlerin ihracatı olarak algılarsak yanılırız ve hata ederiz. Birincisi yüksek teknoloji ürünlerin oransal olarak ihracat bağlamında artırılması uzun vadeli politikaların sonucunda oluşmaktadır. Başka bir açıdan bakarsak en fazla rekabetçi olduğumuz mobilya, tekstil, konfeksiyon gibi ürünlerin düşük teknoloji ürün grubuna girdiğini biliyor muyuz? O zaman rekabetçi olduğumuz sektörlerde kısa ve orta vade de firmaların; marka, yenilikçilik (ürün-süreç-ihracat pazarlama vb.) Yeteneklerinin geliştirilmesi için ihracatçılara özel destek programlarının açılması gerektiği kanaatindeyim.

BANA SORARSANIZ EĞER

Kimsenin sorduğu yok ama sorarak bana güzellik yaptığınızı varsayarsak;

  1. Gümrük Birliği iptal edilip, Avrupa ile bir Serbest Ticaret Anlaşması imzalanmalı
  2. Türkiye’nin tüm bölgelerine yönelik yeni bir ihracat politikası ve teşvik mekanizması geliştirilmeli. (En kısa vade de limanlara uzak olan illerimiz için ülke içi taşıma teşviki getirilmeli) Dünya Ticaret Örgütü engel derseniz. Şu aralar kimsenin Dünya Ticaret Örgütünü taktığı yok.
  3. İhracatta teşvik mekanizmasının performans odaklı olması ve ihracatçıya faizsiz kredi imkanı sağlanmalı
  4. Kriz dönemlerinde geçici olarak sabit kur rejimine geçilmeli krizin sonlanmasına yakın tekrardan serbest kur rejimine geçilmeli

SONUÇ: Kriz dönemlerinde anladık ki ihracat bizi kurtaracak en önemli unsur. Klasik politikalarla ihracatı rekabetçi hale getirmek olası olsa bile zaman ve maliyet birikimi oldukça yüksektir.