Ekmek, sofralarımızın baş tacı, büyük bir nimettir. Allah yokluğunu göstermesin. Açlıkla imtihan etmesin. Bizleri ekmeğin büyük bir nimet olduğunu bilenlerden eylesin.

“Ekmek Padişah, pilav Vezir, gerisi vazır vuzur”halk özdeyişinde olduğu gibi, millet olarak ekmeği çok yiyen, ekmek arası ekmek yiyecek kadar ekmek yemeyi abartan, ekmek olmadan doymasını bilmeyen, ekmeği çok tüketen bir milletiz.

Ekmeği, israf etme noktasında da bir hayli ön sıralarda yer almaktayız. Ekmeği çöpe atan, bayatlayınca beğenmeyip, kapı önlerine, demir korkuluklara bırakan o kadar çok insanımız var ki.

Oysa o ekmeği bir zamanlar bulamadığı için, bugün Suriyeli kardeşlerimizin açlıktan sokak hayvanlarını, kedi ve köpekleri yediği gibi, ağaç kabuklarını, ayakkabı köselelerini kemirerek hayatını kurtaran atalarımızın torunları, bizler değil miyiz?

Allah kimseyi açlık ve susuzlukla imtihan etmesin. İnsan aç kalmaya görsün, açlıktan her şeyi yer. Daha iki gün önce, gazetemizde ve diğer yayın organlarında, su kanalına düşen bir adamın, açlıktan ölmemek için kendi saçlarını yediğinden söz ediliyordu.

Yıllar önce de, bir kış mevsiminde, dağcılık yapan insanların, dağda mahzur kaldıktan sonra, ölmemek için, ölmüş arkadaşlarını yiyerek kurtulduklarını duymuş ve ürpermiştik.

Evet, ister kendimiz yapalım, ister hazır yapılmış ekmek alalım, adı ve cinsi, içeriği ne olursa olsun, ekmeği asla israf etmemeliyiz. Ekmeğin aziz bir nimet olduğunu unutup onu çöpe atmamalı ve boşa gidermemeliyiz.

O ekmek ki elimize ve soframıza gelinceye kadar, pek çok aşamadan geçerek önümüze geliyor. Birçok insanın gece gündüz demeden alınteri ile hazırlanıyor. Çoğumuzun sıcak yataklarında uyuduğu sırada, erkenden hamuru yoğruluyor ve pişiriliyor. Daha güneş doğmadan bakkallara, marketlere hızlı bir şekilde servis yapılıyor.

Ve o ekmeği alırken de maddi olarak bir bedel ödeniyor. Bunca emek, bunca harcamadan sonra ekmeğin kıymetini bilmemek, ne kadar acı değil midir?

Dün sabah, erken saatlerde alışveriş için gittiğim marketten ekmeği yeni artmış, zamlanmış fiyatıyla alırken bunları da düşündüm.

Ekmeğin tanesine gelen on kuruşluk zam, alım gücü zayıf olan kimileri için zor bir durum ama kimileri için hiç de zor değil.

Hatta, ekmeğin fiyatını israfı azaltmak için artırmak bile düşünülebilir.

Zaten bazı uyanık unlu mamüller üreten firmalar, fırınlar, üretmiş oldukları farklı ekmek çeşitlerini istedikleri fiyata satıyorlar ve müşteri de buluyorlar.

Bence ekmeğin fiyatı kadar, kalitesi de önemlidir.

Bence ekmeğin fiyatından daha çok kalitesini konuşmalıyız, tartışmalıyız.

Sahi ekmek üreten tesisler, fırınlar ne kadar denetleniyor. Hani ekmekte kalite ön planda olacaktı? Fırınlarda temizliğe, hijyene ne kadar dikkat ediliyor? Ekmeklerin içi neden hamur? Neden sabah aldığınız ekmek, akşama doğru beton gibi oluyor? Neden aldığınız ekmeği dişlerinizle öğütemiyor ve kolay kolay hazmedemiyorsunuz?

Ekmeğin gramajı neden her yerde aynı değil? Ekmek yapılırken ne gibi katkı maddeleri kullanılıyor? Ekmeğin içindekiler neden vatandaşlara bildirilmiyor? Ekmeğin poşete girmesi ne zaman gerçekleşecek? Batıda olduğu gibi, ekmek kağıttan yapılan kesekağıtlarına konulamaz mı?

Bu ve bunun gibi pek çok soruları kim cevaplandıracak? Denetlemeleri kim yapacak?

Eğer kalite artacaksa, gramajdan çalınmayacaksa, damak tadımıza uygun, sıcacık, mis gibi iyi pişmiş ekmekler soframıza gelecekse, on kuruşluk bir zamma, benim itirazım yok.

***

Toplu Ulaşım ücretleri de öyle. Petrol fiyatlarının aşağı seviyelerde dolaştığı günlerde, başka girdiler sebebiyle, asgari ücretin yükseltilmesi, terörle mücadeleye büyük paralar harcanması, mülteciler meselesi gibi nedenlerden, kara bağrımız ona da dayanır.

Ama rahat, huzurlu, serî ve düzenli bir ulaşım hizmeti beklemek, nazik ve kibar şoförler, kaptanlar tarafından güler yüz ve saygı görmek en doğal hakkımızdır.

Dolmuşta tıkış tıkış değil, oturarak, otobüslerde korkarak değil, şehrin güzelliklerini seyrederek, vaktinde, zamanında, körü körüne değil, bilerek geliş gidiş yapmak fiyat artışlarının içimizde yaktığı ateşi söndürecektir.

Aksi durumlar, kalitesiz ekmek, kötü hizmet; zamlı fiyat, yüksek fiyat, bir de personelin asık suratı ve ukalalıkları, vatandaşların artan sinir katsayısını, öfkesini daha da yükseltecektir.

 

                                              GÜNÜN SÖZÜ

SAHABE'NİN BAŞ KOYDUĞU DAVAYA, KÜÇÜCÜK BİR TAŞ KOYMAYA BİLE NAZLANIYORUZ.

AMA AYNI CENNET'E TALİBİZ.

                                                                                                   Zehra Hoca