İlk akıllara kim geldi bunu okuduğunuzda ? Anneniz, eşiniz, sevgiliniz, iş ortağınız, akrabanız, teyzeniz, hayranı olduğunuz herhangi biri…. ? Seçmek için zorlamayın kendinizi, çünkü hepsi aslında dünyanın en güzel kadını. Dünyanın en güzel kadınları.

Cennet, onların ayakları altında.

Çocuklarının geleceği için, ailesi için yorulmanın ne demek olduğunu bile bilmeyen o güzel cefakar anneler. Binbir emekle, binbir fedakarlıkla hayatlarından hayat veren anneler. Günlerce uykusuz kalan, her saniye çocuklarına ettiği dualarıyla dudaklarını kımıldatan anneler. Bir günle sınırlı olamaz ki günleri, olmamalı. 

Toplumsal roller karmaşası…

Dünyanın her yerinde ayrı bir hikaye. Hatta soğuk taşlarla kaplı, dar bir sokağın içinde bile birden fazla hayat öyküsü. Henüz yazıya dökülememiş roman misali. Kim göründüğü gibi yaşıyor bu hayatı dersiniz ?

Toplumda bir kadın. İş yerinde bir öğretmen, bir muhabir, bir doktor, bir esnaf. Evde bir anne, kocasının yanında bir eş, babasının yanında bir çocuk, çocuğunun yanında bir anne. Onun adı kadın. Her yerde olması gerektiği gibi -ki bu gereken kime göre gerekli bilinmez- davranmaya çalışan, çoğu zaman da roller karmaşasında kaybolup giden, eli öpülesi kadın.

Bu yazıyı yazarken kırabileceğim insanların varlığından da tedirgin olmuyor değilim. Vakitsiz ve isteksiz ayrılıkları hatırlatmış, bazı yarım bırakılmışlıkları gün yüzüne çıkarmış olabilirim. Her birinden de buradan ayrı ayrı özür dilerim. Ama bazı şeylerin hasretini ve değerini bir nebze de olsa hatırlatabileyim, teşekkürümü de o güzel kadınlara sunabileyim  istedim.

Bir anne neden sokakta yaşar? Bir kadın, bir eş, bir abla neden gidecek, sığınacak bir çatı bulamaz kendisine ? Neden bir lokma ekmeğe bile muhtaç kalacak duruma gelir ? Bu o annenin kabahati mi, yoksa senelerce bakmaya doyamadığı, yere göğe sığdıramadığı yavrularının hadsizliği mi !

Annelik sadece biyolojik bir olgu mudur ?

Tanıyanlar zaten biliyorlar, henüz biyolojik bir anne değilim, ama yüzlerce evladım var benim. Yüzlerce oğlum, yüzlerce kızım. Kiminde sevgiyi hissettiğim, kiminden saygıyı öğrendiğim, kiminden paylaşmayı özümsediğim, kiminden yalnızlığı sorguladığım. Yalnızca öğretmenler gününde değil, anneler gününde de boş geçirmeyen yavrularım. Hepinize buradan ayrı ayrı teşekkürlerimi ve en güzel sevgimi sunarım.

Dünyayı çocuklar yönetseydi ?

Tam olarak şu an bu satırları yazarken yeğenim de bir taraftan saçımı toplamaya çalışıyor, ismi Ada. Henüz 9 yaşında. ‘ Yarın sen gideceksin ya, o yüzden senin yanında durmak istedim. Arasak da yeğenim gelmemi istemiyor desek, otobüsü bekletsek olmaz mı hala?’ İlk defa bir çocuğun masumluğu karşısında böylesine çaresiz kaldım diyebilirim. Dünyamızdaki en değerli varlıklarımız, hayatımızın en güzel anlarının mimarisini oluşturuyorlar. Bence annelik biyolojik değil, tamamen vicdani bir aidiyet meselesi.

Anaç ruhlu arkadaşlar..

Hani her kalabalık bir arkadaş grubunda tüm arkadaşlarını yedirip içirdikten sonra kendini en sona saklayanlar var ya; hani laf arasında anaç ruhlu dediğimiz kişiler. Benim gözümde onlar da birer anneler. Hatta benim gözümde anneleri çalıştığı için kardeşlerine bakmak zorunda olanlar da anneler, anne ve babasını kaybettikleri için kardeşlerine bakmaya çalışan kişiler de anneler, torunlarını büyütenler de anneler.

Söylenen hiçbir söz sebepsiz değildir. Yanlış olmasın da söylenen hiçbir söz açıklamasız değildir diyelim. Çok değerli halk ozanımız Neşet Ertaş demiş ki:

‘Kadınlar insandır, biz insanoğlu.’

Boşuna üstat demiyoruz ya biz ona. Üzerine daha ne söylenebilir ki. Tüm kalabalık söz öbeklerini içine hapsetmiş yalnızca dört kelime, o dört kelimelik cümleden çıkarılabilecek milyonlarca cümle.