Dinlenmeye, sağlığa, uykuya, paraya, sevgiye, sağlığa, saygıya, birlikteliğe, kendini keşfetmeye ?

Haydi gelin biraz düşünelim. İstemediğimiz durumlara ne kadar tepki gösterebiliyoruz?

Çoğu ilişkide, kişiler kendi özel hayatlarına karşı aşılan sınırlardan rahatsızlık duyar. Ancak şöyle bir gözlemlediğimizde bazen insanların buna farkında olmadan müsaade edebildiğini, hayır diyemediklerini çok net olarak görebiliyoruz.

Kişi, kendisi olduğunda daha güzel olabiliyor her şey.

Başkalarına kendini ispatlama arzusu, var olduğunu kanıtlama çabası, toplumda yer edinebilme isteği bazen insanları kendini olduğunun dışında göstermeye itebiliyor. Şimdi hepinizin aklına, belki de herkesin doğruladığı, ancak çoğu kişinin uyamadığı o soru geldi değil mi:

Aslolan her insanı olduğu gibi, özüyle kabul edebilmek değil midir ?

Sonucuna değil de sebebine inelim. Bir çocuk, bir genç, bir birey neden bunu yapmak zorunda kalıyor ? Belki yıllardır süregelen hiyerarşik tabakaya dayanıyor, belki de Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisine yenik düştük yıllardır. ‘Kendini gerçekleştirme’yi piramidin son evresine koyan Maslow’da mı şimdi tüm hata?

Maslow’un Teorisi

Maslow'a göre kendini gerçekleştirme, insanın özünde var olan potansiyelini açığa çıkarması ve bu potansiyelini en mükemmel şekilde kullanabilmesidir (Maslow, 1969). 5 ana kategoriden oluşan bu piramit bizim hayatımızı apaçık özetliyor:

Fizyolojik ihtiyaçlar,

Güvenlik ihtiyacı,

Sosyal ihtiyaçlar,

Değer verilme/saygınlık ihtiyacı

Son olarak da kendini gerçekleştirme ihtiyacı.

Son evreye gelene dek epey bir yol katetmek gerekiyor elbette.

İlk evrede hepimiz için gerekli olan uyku, beslenme, nefes alma, denge gibi biyolojik ve fizyolojik temellere dayandırılıyor.

İkinci evre olan güvenlik evresinde ise; bireyin bulunduğu ortamda kendini güvende hissedebilmesi ön plana çıkıyor. Çalıştığı iş yerinin güvensiz olduğunu düşünün; başınıza herhangi bir şey gelebilme olasılığı altında maalesef ki kendinizi işe de veremezsiniz. Bu bir iş yerinde çalışan kişilerin birbirlerine karşı olan güvensizlikleri de olabilir. Böyle bir ortamda verimli bir sonuç elde edebilmek oldukça güçtür.

Bir evreyi tamamlamadan diğerine geçemediğinizi hatırlatmak isterim. İlk iki evre her insan için olması gereken zaruri evreler diyebiliriz aslında. Üçüncü evreye geldiğimizde ise; ilk bakışta zorunlu gibi görünmeyen ancak detaylıca gözlemlediğimizde herkesin tamamlama zorunluluğu hissettiği bir evre ile karşı karşıya kalıyoruz. Yaşı, cinsiyeti her ne olursa olsun her birey kendisini bir grup veya topluluk içerisinde görebilmek, kendisini oraya ait hissedebilmek istiyor. Bu evredeki bir diğer önemli husus ise sevgi görebilmek.

Dördüncü aşama olarak ise saygınlık-değer görebilme evresi çıkıyor. Kişiler ilk olarak kendine saygıyı öğrenip, sonrasında da başkalarına saygı duyma ve başkalarından saygı görme aşamasını tamamlamış oluyor.

Şimdi, tam olarak bu iki evre için şunu sormak istiyorum;

Bir çocuğun arkadaşları tarafından oyuna dahil edilmeyişinde göstermiş olduğu ağlama refleksi ile yetişkin bir bireyin girdiği ortamda değer görmeyişinden kaynaklı duymuş olduğu rahatsızlık veya üzüntü aynı kefede mi? Bu durumda bazı şeyler çocukça davranışlar tabirine sığdırılmayıp insancıl tepkiler kategorisinde yer almalı.

Kendini gerçekleştirenler kimler ?

Bulunduğu ortamlardan aşırı derecede etkilenmeyenler, olaylara daha objektif yaklaşıp bu doğrultuda değerlendirebilenler, kendilerini ve başkalarını olduğu gibi kabul edebilenler, yaratıcı olanlar, kendi istek ve arzularını ön planda tutanlar, zirveyi deneyimleyip başarıyı temel alanlar, ahlaki ve etik açıdan güçlü standartları oluşanlar kendini gerçekleştirenlerdir. Daha doğru bir ifade ile; kendi potansiyeline erişebilenler kendini gerçekleştirebilen kişilerdir.

Kendini gerçekleştiren bireyleri tamamen mükemmeliyetçi olarak atfetmek burada yanlış olacaktır. Olumsuz özelliklere sahip olduğu halde kendini gerçekleştiren kişiliklerle de karşılaşmak mümkündür. Örneğin; kendini gerçekleştiren insanlar da kaba davranışlar sergileyebilirler.

Piramidin son basamağı olan kendini gerçekleştirebilme evresine ulaşabilmek oldukça zordur. Piramitte basamaklar arası geçişler olduğundan dolayı bir aşama tamamlanmadan diğerine geçilemeyeceğini belirtmiştik. Bu süreçte 3.basamağa gelen bir bireyin, yaşamış olduğu olumsuzluklardan dolayı konumu sarsılabilir. Örneğin boşanma sürecinde bir birey veya işini kaybetmiş bir bireyin ilerleyişinde sarsılmalar yaşanacaktır. Bu da basamakları tamamlama sürecinde değişkenliklerin olmasına sebep olmaktadır.

Kendini bulma, kendini gerçekleştirme evresine gelmiş olan, henüz gelmese bile bunun için çabalamaya başlayan her birey koca bir takdiri hak ediyor. Şimdi biraz da kendimize dönüp sorgulama vakti. Siz kendinize erişebildiniz mi?