Gazze’de Siyonist İsrail’in katliamında hayatını kaybedenlerin sayısı 20 bini geçti. Seksen günün geride kaldığı savaşta yaralıların miktarı çoktan 50 bini aştı. Dünyanın süper güçleri üç maymunu oynuyorlar. İsrail’in arkasında saf tutuyorlar. “Tavşan kaç, tazı tut” politikasını izliyorlar. Zaman zaman da güya suret-i haktan görünüyorlar. İslam ülkeleri olarak her zaman ki olduğu ve bir Gazzeli öğrencimin dediği gibi bir olup masaya yumruğumuzu da vuramıyoruz.

Belki de Gazze savaşının bize kazandırdığı en önemli şey unutulmuş ya da unutturulmuş olan “Filistin Davası-Kudüs” meselesinin tekrar hayatımıza girmiş olmasıdır.

“Ölmek unutulmak değil, unutulmak ölmektir”. Özlü sözü bizi uyarıyor. Yine Bilge Kral Aliya’nın şu sözü de kulağımıza küpe olmalı :” Ne yaparsanız yapın ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır.”        

İnandığı ve kendisine “vaat edilmiş topraklar” olarak kabul ettiği Nil’den Fırat’a hatta Anadolu içlerine kadar olan bölgeyi ele geçirmek ideali için İsrail sinsice bir plan yürütmektedir.

Bu ideale ulaşmak için de 2000 yıldır “Arz-ı Mevud “bilincini toplumsal hafızasında diri tutmaktadır.

Yeri gelmişken bir anekdot aktaralım. Almanya’da görev yaparken, bir yolculukta kütüphanede çalışan Yahudi bir bayan ile tanıştım. Ona: “Siz, dünyanın her tarafına dağılmanıza rağmen nasıl oldu da milli bilincinizi ve Yahudi kimliğinizi kaybetmediniz?” Diye sordum.

Kadının cevabı beni hayretler içinde bıraktı. “Biz Yahudiler, birinci olarak evlerimizde devamlı İbranice konuştuk, ikinci olarak da bizim haftalık bayram ve ibadet günümüz olan cumartesi gününde yaptığımız ayinleri hiç ihmal etmedik.”

Biz Müslümanlar olarak Kudüs ve Filistin konusunda Selahattin Eyyubi gibi “Allah’ın evi esaret altında iken Selahattin kendi evinde nasıl yatar?” Anlayışı ile olaylara bakar ve bu dert ruhlarımıza kadar işlerse başarır ve de mazlumların gözyaşını silebiliriz.

Yukarıda da belirttik. Elhamdülillah. Gündemimiz Kudüs ve Gazze oldu.7 sinden 70 yaşına kadar herkes bir şeyler yaparak kanayan yaraya merhem oluyor, olmaya çalışıyor. Kimisi harçlıklarını bağışlayarak kimisi toplantılara katılarak, kimileri de çeşitlik etkinliklerle hak davanın ve mazlumun yanında yer alarak  dik duruşunu ortaya koyuyor.

İnsanımız İman dolu göğsünü serhat yaparak, Filistin’e –Kudüs’e karşı yapılan saldırılarda da siperdeki yerini alarak hayâsızca akını durdurmaya çalışıyor.

Sevindirici olan yapılan kermeslerden tutun da okullarda yapılan programlara kadar en tabandan tepeye kadar herkesin bir çabanın içinde olmasıdır.

Hatta köylerde, ilçe merkezlerinde, beldelerde bilinçlendirme konusunda onlarca, yüzlerce programlar yapılmakta. Hem MEB, hem Diyanet hem de STK lar yük almaktadır.

Bu bağlamda birçok kurumda, kuruluşlarda, eğitim kurumlarında seminerler, sergiler, sunumlar gerçekleştirilmektedir. Konferanslar verilmektedir.

Söz konusu çalışmalarda bizlerin bir insan ve Müslüman olarak elbette görev almamız gerekmektedir. En azından hakkı tutup kaldırmak sorumluluğumuzdur.

İnşallah, gün ışımıştır.

 “Ağlayın, su yükselsin! Belki kurtulur gemi.

Anne, seccaden gelsin; Bize dua et, emi!”

                                             (Necip Fazıl Kısakürek)

Son olarak gemiyi kurtarmak için hem dua edeceğiz, hem de çaba göstereceğiz.

Selam ve dua ile..

NOT: 1.Geçen hafta Bozkır-Sarıoğlan Zeki –Gülistan İmam Hatip Ortaokulu’nda yapılan  “Kudüs” ile ilgili programda bizleri misafir eden, başta Okul Müdürü Mehmet Ali Sürücü’ye Müdür Yardımcısı İlker Yıldız’a, Din Kültürü Öğretmenleri Halil  Çamdere’ye, Veli Dursun’a, Fatma Süheyla Çamdere’ye, Zehra Vural’a ve programa katılan diğer idareci, öğretmen ve öğrencilerimize ve de personele teşekkür ediyoruz.

        2. Yine geçtiğimiz günlerde Çumra Anadolu İHL’deki “Kudüs” konulu sunum için bizleri davet eden okul müdürü A. Nasır Yaylalı’ya, bizlere yardımcı olan müdür yardımcıları Hasan Batı, Süleyman Çelik’e ve diğer öğretmenler ile bizleri can kulağıyla dinleyen öğrencilerimize şükranlarımızı sunuyoruz.