Türk Mutfak kültürü ve yeme içme alışkanlıklarının tarihsel süreç içindeki durumunu ortaya koymaktır. Yemek ve içmek, insanoğlunun hayatiyetini devam ettirebilmesi için ihtiyaç duyduğu en önemli olgudur. Yemek ile ilgili alışkanlıklar toplumdan topluma ve yöreden yöreye farklılıklar göstermektedir. Bu tür alışkanlıklar o toplumun kültürel bir parçasıdır. Toplumun yaşam şekli, o toplumun beslenme kültürünü yansıtmaktadır. Ancak beslenme alışkanlıkları toplumun refah seviyesi ile de ilişkilidir. Gelir seviyesinin artması yaşam şeklinin değişmesi, beslenme alışkanlıklarının ve kültürünün değişmesinde önemli bir etkendir.

Orta Asya’nın göçebe kültüründe yer alan et ve süt ürünleri ile şekillenen Türk Mutfağı ve mutfak kültürü denildiğinde, Türkiye toprakları üzerinde yaşayan insanların tüketmiş olduğu yiyecek ve içecekler ile bunların hazırlanmasında, pişirilmesinde ve saklanmasında kullanılan araç gereç ve teknikler anlaşılmalıdır. Türk Mutfak kültürü, dünyanın en önemli mutfakları arasında yer almaktadır. Türkiye’de bölgelere göre farklılık gösteren yöreye has yemekleri olan çok yönlü bir mutfak kültürü yaşamaktadır. Bu kültür tarihi bir geçmişe dayanmaktadır.

Türk beslenme kültüründe yer alan geleneksel yiyecek ve içecekler beslenme alışkanlıklarının günümüz şartlarına göre değişmesi özellikle gençler arasında daha çok görülen Fast- Food yiyecekler nedeniyle yiyecek kültürümüzü biraz kaybetsek de önemli oranda sürdürmekteyiz. Son yıllarda alınan “Coğrafi İşaret Belgeleriyle” yöresel ve geleneksel gıdalara olan ilgi tekrar artmaya başlamıştır.

Bunu yanında bitkisel ürünlere dayalı vegan beslenme alışkanlıkları tüm dünyada hızla büyürken hayatımıza ve sofralarımıza yeni ürünler eklenmesine sebep olmaya başlanmıştır. Türkiye’nin beslenme alışkanlıkları toplumdaki bilinçlenme ve sağlık hassasiyetine de dayanmaktadır. Özellikle son günlerde Tarım ve Orman Bakanlığınca açıklanmakta olan Taklit ve Tağşiş listesinde yer alan ürünlerden tüketici kaçmaya da başlamıştır. Toplumda daha sağlıklı bir hayat için tüketilen gıdalar üzerinden hassasiyet yükselmektedir. Gelir seviyesi yüksek olanlar daha güvenilir gıdalara yönelirken gelir seviyesi düşük olanlar güvenilir gıdalardan çok ucuz olanları tercih etmektedirler. 

Dengeli beslenme İhtiyacımız olan değişik besin türlerinden gerektiği kadar tüketmeye dengeli beslenme denilmektedir. Ekmek ve tahıllar, Süt ve süt ürünleri, Et, balık, yumurta, kuru baklagiller ve Yağlı tohumlar grubu ve Sebze ve meyve grubu besinler dengeli ve sağlıklı beslenme için gerekli besin ögeleridir.

Bu besin gruplarından besinleri içeren, canlının beslenmeyle ilgili tüm ihtiyaçları karşılayan bir beslenme sağlıklı ve dengeli beslenme olup sağlıklı bir hayatın idamesi için gereklidir. Ayrıca dengeli beslenme insanın hastalıklara yakalanma riskini azaltma açısından da önemlidir. Dengeli beslenme, vücut ağırlığının kontrol altında tutulmasına yardımcı olur ve çağımızın hastalığı olan obezite riskini azaltabilir.

Toplumun beslenmesinde bitkisel ve hayvansal kaynaklı gıdalar tüketilmektedir. İnsanda sağlık hassasiyetinin beslenme alışkanlıklarına yansıması ise diğer besin öğeleri yanında en çok sebze tüketim oranlarında görülmektedir. Geçmişte sebze ve meyveye her mevsim ulaşılamaz iken günümüzde ithalat, sera ve ürün muhafaza usullerinin gelişmesiyle neredeyse her mevsim her ürüne ulaşılabilmektedir.

Toplumda beslenme alışkanlığı her besin öğelerinden faydalanılması şeklinde olmaktadır. Türkiye’de de beslenme alışkanlıkları da değişmektedir. “Vegan ya da vejetaryen (Etsiz)  beslenme oranı giderek artmaktadır. Bazı araştırmalar göre Türkiye’de 15-55 yaş arasındaki kişilerden vejetaryen ya da vegan beslendiğini ifade edenlerin 2020 yılında nüfus içindeki oranı yüzde 4’ken bu oran 2023’te yaklaşık iki kat artarak yüzde 8’e ulaşmış olduğu belirtilmektedir. Vejetaryen beslenenler, hayvan hakları savunuculuğunu da yapmaktadırlar.

Ekonomik nedenler, kırmızı etin yanı sıra balık, tavuk ve süt ürünleri gibi diğer protein kaynaklarının da daha az tüketilme nedenlerinde öne çıkarmaktadır.

Günümüzde, özellikle gelişmiş ülkelerde yaşayan toplumlar beslenmelerine çok dikkat etmekte ve sağlık açısından uygun gıdaları seçmeye özen göstermektedirler. Bu gıdalar içerisinde zengin protein ve sahip oldukları çoklu doymamış yağ asidi içerikleri ile su ürünleri başta gelmektedir. Dünyanın en büyük hayvansal protein kaynaklarından biri olan su ürünleri özellikle deniz kenarında olan ülkelerde sektör olarak günümüzde ülke ekonomisine önemli girdi sağlayan önemli sektörlerden biridir. Deniz kenarında olmayan ülkelerde de kültür balıkçılığı üretimde ve tüketimde önemli bir yer almaktadır.

Dünyada ve ülkemizde de su hayvanları üretimi, avcılık ve yetiştiricilik olmak üzere iki farklı şekilde yapılmaktadır. Türkiye’nin üç tarafı denizlerle çevrilidir. Bu balıkçılık üretim alanının en önemli kısmını oluşturmaktadır. Denizlerimizin kıyı şeridi (Adalar hariç) uzunluğu 8 bin 592 kilometredir.

Türkiye’deki denizlerin sıcaklık ve tuzluluk bakımından farklı özelliklerde olması hem avcılık yoluyla hem de yetiştiricilik yoluyla üretim yapılmasına imkân tanımaktadır.

Yetiştiricilik açısından önem taşıyan iç su kaynakları arasında; 200 kadar doğal göl, 300’ü aşkın baraj gölü, her geçen gün sayısı artmakta olan 750 civarında gölet ve 33 büyük akarsu yer almaktadır. İç sular sadece avcılık açısından değil, yetiştiricilik açısından da önem taşımaktadır. İç sulardaki çok sayıda su bitkisi ve su hayvanı tür sayısı Türkiye için önemli bir ekonomik getiri için avantajdır. Bu zenginlik iyi değerlendirilmelidir.

Dünyada su ürünleri üretimi yaklaşık avcılık ve yetiştirmede birbirine yakındır. Türkiye’de ise yetiştiricilik avcılıkla üretilenin (335.003 ton)yaklaşık 1.5 katı (2022 yılı) kadardır. Yetiştiricilik yoluyla yapılan üretimin 2022 yılında 368 bin 742 tonu denizlerde, 146 bin 63 tonu iç sularda olmak üzere toplam 514.805 ton olarak gerçekleşmiştir. Yetiştirilen en önemli balık türü iç sularda 145 bin 649 ton ile alabalık, denizlerde ise 156 bin 602 ton ile levrek ve 152 bin 469 ton ile çipura olmuştur.

United Nations' Food and Agriculture Organization (FAO) raporuna göre, küresel olarak balık tüketimi son 50 yılda iki kattan fazla arttı ve 1961'de kişi başına yıllık ortalama 9.9 kg'dan, 2017'de 20.3 kg'a yükseldi. Türkiye'de kişi başı balık tüketimi 2016 yılında 5,4 kg iken 2017 yılında 5.5 kg olmuştur. Dünyada kişi başı balık tüketimi ortalama 20.3 kg iken Avrupa Birliği ülkelerinde de bu rakam 22 kilogramı geçmiştir.

Rakamlardan da görüldüğü gibi Türkiye deniz ve iç kaynaklarını bilinçli bir şekilde kullanarak üretimini ve tüketimini artırmalıdır. Bu artış insanımızın dengeli ve sağlıklı beslenmesinde önemli bir katkı da bulunacaktır. Özellikle Konya’da Akşehir’den başlayıp, Doğanhisar, Hüyük, Beyşehir, Seydişehir, Yalıhüyük, Bozkır, Hadim ve Taşkent ilçelerinde ki su kaynakları üzerinde yeni su ürünleri üetim tesisleri kurularak su ürünleri üretim miktarı artırılmalıdır. Artırılan bu üretim yakın yerleşim yerlerinde ve şehirlerde tüketime sunularak kişi başı balık tüketim miktarını da artıracaktır.

Bütün besin ögelerinden faydalanarak sağlıklı ve dengeli beslenmeniz dileklerimle hoşça kalınız.