Türkiye coğrafik yapısı nedeniyle farklı ekoloji ve çok sayıda mikro klima özellikleri gösteren alanlara sahiptir. Bu coğrafik ve iklim özellikleri farklılığı çevresel faktörlerin kullanım avantajları yanında dezavantajları da vardır. Ülkemizin ekolojisi birçok bitki ve hayvan çeşidi ve türlerini yetiştirmeye uygundur. Bu uygunluktan doğru faydalanmamız için yapılan tarım, tarım bilimine uygun olarak ve bilenlerce yapılmalıdır. Ülkemiz her ne kadar diğer sektörlerde de önemli mesafeler almış ise de tarımın ağırlıklı olarak yapıldığı bir ülkedir.
Bitkisel ve hayvansal ürün üretim, ıslah ve değerlendirilmesi faaliyetlerinin tümünü kapsayan faaliyetlere tarım denilmektedir. Tarıma zaman zaman gereken önem verilerek yapmakta olan kitleyi memnun etmekte, önem verilmediği veya ekolojik faktörlerin etkisinin görüldüğü durumlarda üreticiler ayakta kalabilmek için büyük gayret göstermesine rağmen memnuniyetsizlik yaşanmaktadır. İnsan ve diğer canlıların yaşadığı ekosistemin bir parçası olması nedeniyle üretim süresince ekosistem doğru kullanılmalı ve insan sürekli kendi lehine kullanmamalıdır. İnsanın ekosistemi sürekli kendi lehine kullandığı takdirde çevre ve ekosistem zarar görmektedir.
Küresel iklim değişikliği, su kaynaklarının azalması ve toprağın verimliliğinin düşmesi gibi faktörler, Konya’daki tarıma olan bakış açısını değiştirmemizi gerektirmektedir. Sürdürülebilir tarım, yalnızca ekolojik dengeyi korumakla kalmaz, aynı zamanda gelecekteki nesillerin de bu topraklardan verimli bir şekilde yararlanabilmesini sağlar.
Ülkemizde tarım sektörü, tarımsal faaliyetler iyi planlandığı ve destekleme yapıldığında birçok üründe kendine yeten ve dış pazara da tarım ürünleri satabilme potansiyeline sahiptir. Değişen şartlara rağmen bu özelliği sürdürülmelidir.
Tarımda sürdürülebilirlik ” insan ve doğa arasında dengeyi sağlayarak doğal kaynakları hem bu gün hem de gelecekte kullanılabilir halde tutmak, mevcut nüfusun ve gelecek nesillerin ihtiyaçlarının karşılanmasına imkân verecek şekilde kullanmaktır. Tarım alanlarında üretimin sürekli kılınmasıyla tarım sektöründe sürdürülebilir kalkınma sağlanacaktır. Bu iş, iyi bir planlamadan, planları uygulamak ve yönetmekten geçmektedir.
Unutulmaması gereken husus her faaliyette kullanılan canlı veya cansız materyalin kullanım özelliklerine göre bir takım işlemlerin belli sırayla yapılmasını, bakımını ve korunmasını gerektirmektedir. Doğal kaynaklar kullanılırken hoyratça kullanılmamalıdır. Bunların iyileştirilmesi için ıslahı ve gerekli bakım ihtiyaçları kullanım durumuna göre belirli aralıklarla yapılmalı ve korunmalıdır.
Doğal kaynakların iyileştirilmesi ile çevre ve tarımda sürdürülebilirliğin sağlanması yanında üretimin, kalitenin ve insan refahının artacağı unutulmamalıdır. Bu günün ihtiyacı karşılanırken geleceğe de sağlıklı üretim alanları bırakma ana hedef olmalıdır. İdare etmek bir sanattır ve bu sanat her meslek ve her branş için geçerlidir. Bu nedenle insan ve diğer canlıların ihtiyaçları karşılanırken üretimde doğa ve çevre arasında denge iyi kurulmalı, bunu da uygulayıcılar ve yönetenler doğru yapmalıdır.
Tarımsal üretim yapan sektörün ekonomisinin iyileştirilmesi ve sürekliliğin sağlanması öncelikli ülke hedefleri arasında yer almalıdır. Tarımda sürdürülebilir kalkınma prensipler göz ardı edildiğinde tabiatta birçok çevre felaketleri ile karşılaşılmakta ve ekosistemler değişme göstermektedir. Bu değişimler tarımsal alanlarda hızlı bir üretim kaybına sebep olmaktadır ve bu değişimlerin geriye dönüştürülmesi de aynı hızda olmamaktadır. Tarımsal alanlarda görülen bazı değişimlerin geriye dönüşümü mümkün olmamaktadır. Yerleşim yeri, yol, su yapıları, fabrika, sanayi ve diğer ortak kullanıma açılan araziler hiç geriye dönüştürülememektedir.
Orman yangınları veya ormanların kesilerek yok edilmesi, suların aşırı tüketilmesi ve kirletilmesi, biyolojik çeşitliliğin yok edilmesi ve bilinçsiz girdi kullanımı bölgenin ekolojisi üzerine önemli etkiler yapmaktadır. Bu etkiler tarım alanlarında da önemli zarara sebep olması yanında ya geriye dönüşü mümkün olmayan ya da dönüşü çok zaman alan veya pahalıya mal olan sonuçlar doğurmaktadır.
Tarım topraklarının amaç dışı kullanılması bilinçsizce yapılan tarımsal faaliyetler, hızla yok edilen biyolojik çeşitlilik ve benzeri tahribatlar sonucu doğal kaynaklarda ortaya çıkan bozulmaların yeniden düzeltilmesi oldukça zor ve bazıları için de mümkün değildir.
Sürdürülebilir Tarımda; tarımsal kapasitenin sürdürülebilir olması ve doğal kaynakların sağlıklı biçimde kullanılması öncelikli konular arasında yer almaktadır. Toprak- su ve diğer doğal kaynaklar sınırsız olmadığı gibi meydana gelen bozulmalar kolaylıkla giderilememektedir. Bu nedenle toprak ve suyun yokluğuna ve bozulmasına sebep olmamalıyız. Bu noktadan yola çıkarak geliştirilen sürdürülebilir tarım; tohum yatağı hazırlığından başlayarak, uygulanan tüm yetiştirme tekniklerinde ve kullanılan girdilerde toprak- su ve diğer doğal kaynakların korunmasını hedefleyerek üretimi gerçekleştiren bir tarımdır. İnsan ve doğa arasında dengenin ön planda tutulduğu kalkınma hedeflerinde; tarımsal faaliyetlerde toprak, su ve havayı kirletici unsurlardan sakınarak, tarımda sürekliliği sağlamak amaçlanmaktadır. Zirai faaliyetler havayı kirleten değil havayı temizleyen faaliyetlerdir.
Ülkemizde tarım, diğer sektörler gibi iklim değişikliğinden etkilendiği gibi geçtiğimiz dönemde yaşanılan küresel salgın hastalıktan, ardından da Rusya- Ukrayna savaşı ve diğer olaylardan da etkilenmiştir. Bu etki bazı tarım ürünün arz- talep dengesizliği veya fiyatının artması şeklinde yaşanmış ve yaşanmaktadır. Ülkemiz ekolojik farklılığı nedeniyle çeşitli tarım ürünlerinin yetiştirilebilmesi kriz dönemlerinde tarım ürünü yokluğunu en az yaşayan ülkeler arasındadır. Bu olumlu avantajı sürdürülebilir halde tutmalıyız. İyi bir planlama ile Türkiye tarımsal üretimde dünya ülkeleri arasında her zaman yer almalı ve var olmalıdır.
Çevreyi ve doğayı korumak, tarımsal üretimde kullanılan kaynakları etkin kullanmak adına özellikle Orta Anadolu’da suyu, yağmur ve atık suları tarımda kullanmalıyız. Suyu kirletmek yerine günümüzde kirlenmiş suyu temizleyerek değerlendirmeliyiz. Yeterli suya sahip olmayan Orta Anadolu bölgesinde mevcut su en az kayıpla ve bilinçli kullanılmalıdır. Bazı üreticilerin damla sulama yapmalarına rağmen ilk ekim veya sonrasında uzun süre sulama yaparak su ve besin maddesi kaybına neden oldukları görülmektedir. Sulama damla sulama sistemiyle yapılması uygun ancak uzun süre sulama yapılması yanlış bir uygulamadır. Su ve gübre bitkinin yetişme dönemine, hava şartlarına ve bitkinin ihtiyacına göre yapılmalıdır. Tarımda doğru girdi kullanımı, yeni tarım teknolojileri ve tarım sistemlerinin yaygınlaşması sağlanmalıdır.
Özellikle bu yaygınlaştırmanın sürdürülebilirliği ve ekonomik olması için araştırıcı kuruluşlarca çok sayıda Ar- Ge çalışmaları yapılmalıdır. Tarımdaki günün şartlarına göre tespit edilen bu yenilikler Ar- Ge faaliyetlerine dayandırılarak üretimde miktar ve kalite yükseltilmeli ve üreticiler arasında yaygınlaştırılmalıdır.
Farklı ve geniş ekolojik bölgelere sahip olan ülkemizde tarımsal girdilerin temini ve desteklerde bölgesel ve üretim planlamalarına uygun farklılıklar içermelidir. Desteklerde oluşturulacak farklılıklar faydalandırılacak bölgenin planlama ve planların uygulanmasında yaptırım aracı olarak kullanılmalıdır. Örneğin; Münavebe zorunluluğu olan ürünlerde ve yerlerde ÇKS’ ye dayalı olarak münavebeye uymayan üreticiler tarımsal üretim desteklerinden daha az oranda yararlandırılmalıdır.
Üretim planları uygulanmasında çiftçi eğitimlerinin yaygınlaştırılması yanında çiftçi teşekkülleri ve tarımsal kooperatifler öncelikli olmalı ve bu çiftçi kuruluşları Tarım ve Orman Bakanlığınca yaptırım gücüne sahip kılınmalı ve takipçi olarak görevlendirilmelidirler.