Beyin göçü; yüksek vasıflı bireylerin ülkelerini terk etmelerine beyin göçü denilmektedir. Bu kişilerin çoğu eğitimlerinin bir kısmını veya tamamını ülke imkânlarını kullandıkları için göçleri bir kayıp olarak ifade edilmektedir. Ancak bu göçlerin doğru planlama yapılarak faydalanılması halinde fayda da sağlamaktadır. Göçler ülke içerisinde olduğu gibi ülke dışında da farklı etkileri yaşanmasına sebep olmaktadır.

Beyin göçü insanlık tarihinin hemen her döneminde görülmektedir. Göç olgusu, toplumlar üzerinde ekonomik, sosyal ve güvenlik gibi farklı alanlarda etkiler meydana getirmiştir. Günümüzde görülmekte olan göçlerin olumlu ve olumsuz yönleri bulunmaktadır. Dolayısıyla hem göç alan hem de göç veren toplumların göçten en fazla faydayı elde edebilmesi, etkili politikalar geliştirilebilmesine bağlıdır. Etkili politikaların oluşturulabilmesi ise göç hareketlerinin nedenlerinin anlaşılmasına bağlıdır. Göçlerin ana nedeni daha iyi bir hayat sürmek gelir ve refah seviyesi yüksek olan ülkelerde yaşamak isteğidir. Dünya Bankası tarafından yayınlanan Dünya Kalkınma Raporu 2023’e göre 2023 yılı itibarıyla dünya nüfusunun %2,3’ü olan yaklaşık 184 milyon insan göçmen (Başka ülke vatandaşı) statüsünde yaşamaktadır.  Söz konusu rapora göre bu sayının yaklaşık olarak %20’si yaşamlarını mülteci (Savaştan, zulümden, çatışmadan veya doğal afetlerden kaçmak zorunda kalan ve güvenli bir sığınak arayan göçmen) ifade eder olarak sürdürürken geri kalanlar ise ‘’ekonomik göçmen (yaşam koşullarını iyileştirmek amacıyla çalışmayı veya yurtdışında aile birleşimi gibi diğer nedenlerle uluslararası sınırı geçen bir göçmen) statüsündedir.

Göçler ülkeler arası gelir ve refah seviyelerindeki farklılıklardan kaynaklanmakta ise de ülkeler her zaman bu seviyelerini muhafaza edemediğinden göç yönleri tarihsel süreçte farklı yönlere doğru da olduğu görülmektedir. Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi (GCC) ülkelerine göç, altmış yıl önce neredeyse yokken, bugün bu ülkeler en büyük göç yollarından bazılarına ev sahipliği yapmaktadır. Ayrıca, bir dönem göç veren ülkeler olan İrlanda ve İtalya artık göç alan ülkeler haline gelmiştir. Göç edecek kişilerin genellikle göç etmeye maddi imkânları ve yolculuğa dayanma güçleri olmalıdır.

Son yılarda göç alan ülkelerin başında ABD, Almanya, Fransa, Kanada, Birleşik Krallık ve Avustralya gibi yaşam standartlarının yüksek olduğu ülkelerle birlikte Körfez Arap Ülkeleri gelmektedir.

Beyin göçü veren ülkelerin göç edenlerden faydalanması veya faydalanamaması ülkenin uzun vadede sosyo-ekonomik alanlarda kaydedeceği ilerlemelere bağlıdır. Beyin göçü veren ülke kayıp edendir, ancak göç alan ülkede bunlardan faydalanabiliyorsa o ülke için de yük olmaktadır. 

Kamu ve özel sektörde çalışan bireylerin ve akademisyenlerin göçü ülke için bir kayıp olarak nitelendirilmelidir. Söz konusu çalışmaya göre Türkiye’den göç eden akademisyenlerin akademik performansı göç ettikten sonra ortalama %27 oranında artış göstermiştir. Türkiye’nin Beyin Göçü İnsan kaynaklarının doğru değerlendirildiği ülkelerde beyin göçü daha az olmaktadır.

Gelişmiş ülkelere göç eden yüksek eğitimli bireylerin o ülkede kaldıkları süre içerisinde önemli kazanımlar elde ettiklerine dair pek çok araştırma mevcuttur. Bunun örnekleri dünyada bazı Asya ülkelerinde vardır. Örneğin Hindistan.

Türkiye’den göç eden bireyler küresel trende uygun şekilde görece daha yüksek yaşam standartlarının olduğu ülkeleri tercih etmiştir. Yükseköğretim mezunu Türkler tarafından %21,4’le ABD en çok göç edilen ülke olmuştur. Onu sırasıyla Almanya (%17,5), Birleşik Krallık (11,2), Hollanda (%6,9) ve Kanada (%4,9) izlemiştir (Kaynak: TÜİK).  

Dünya genelinde göç, ekonomik refah artışına bağlı gelişmekte olduğundan beyin göçü, ülkemiz de dâhil olmak üzere, gelişmekte olan ülkeler için kaçınılmaz bir sonuçtur. Türkiye’nin bu göçü tamamen durdurması mümkün değildir. Bu nedenle Türkiye’nin beyin göçü olarak verdiği insan kaynağını etkili şekilde kullanabilecek stratejilerinin olması gerekmektedir.

Ekonomik koşullardaki iyileşmenin yanında sosyal yaşantı ve düzene ilişkin şeffaf şekilde işleyen kurumların olması göç veren ülkelerin beyin göçünü beyin kazanımına çevirmesinin esas ve kalıcı şartını oluşturmaktadır. Göç eden beyinlerden resmi veya özel sektörde özel uygulamalarla desteklenerek ülke olarak faydalanılmalıdır.

Kısa süreliğine yurt dışı fuarlara katılanların bazı olaylara bakışı nasıl gelişiyor ve değişiyorsa daha uzun süre kalanlardan faydalanılmalıdır. Bu faydalanma yurt dışına göç etmiş kişilerle projeler yaparak veya yurt dışı ortak çalışma arkadaşları edinilerek de sağlanabilmelidir.

Ülkemizde mevcut beyin göçünün batıya göçü yerine TİKA veya benzeri kuruluşlarla özel proje ve desteklerle Türk Cumhuriyetlerine misafir çalışan olarak gönderilerek onların refah seviyesinin yükseltilmesinde de kullanılmalıdır.

Ülkü Ocakları Konya İl Başkanlığınca 23-24 Kasım 2024 tarihlerinde Konya’da düzenlenen ANKE Çalıştayı ‘Ortak tarih, ortak gelecek’ temasıyla gerçekleştirildi. ANKE Çalıştaya Türk Dünyasından lisans ve lisansüstü öğrenciler katılmıştır. Çalıştayda ele alınan 9 temel başlıkta komisyon çalışmaları sonucunda açıklanan sonuç bildirisinde ekonomi alanında öneriler ortaya konulmuştur. Bildiride “Üye devletler arasında ekonomik, sosyal, kültürel, turizm ve diğer alanlarda işbirliği ve ortak çalışmaların önemi vurgulanmıştır. Emeği geçenlere teşekkür ederim.

Yukarda da belirttiğim gibi beyin göçünün bir kısmını batıdan alıp Türk Cumhuriyetlerinde kullandığımızda ülkeler arası kalkınmışlığa katkı sağlayacağımız gerçektir, bu konuda önemli planlamalar yapılarak uygulamaya konulmalıdır.

Ülkemizi gelecek dönemde sanayide olduğu gibi tarımda da ileri teknolojik gelişmelere uyumlu hale getirmek adına Türkiye, beyin göçü olarak verdiği kişilere yönelik uzun vadeli teşvikler geliştirmelidir. Ülkemizin gıda güvenliği ve sürdürülebilirliği açısından meslek sahiplerine özel finansman desteği verilmelidir. Ekilmeyen arazileri ektireceğim diye Tarım ve Orman Bakanlığının uğraşması yerine bu arazileri kullanacak meslek sahibi kişiler için projeler geliştirilmeli ve özel destekle desteklemelidir.

Atıl araziler işletme büyüklüğü dikkate alınarak ziraat mühendisi, veteriner akademisyenlerin ve meslekte belirli tecrübe edinmiş bu meslekten olanların öncülüğünde kurulan şirketlere arazi tahsisi, ekipman desteği şeklinde verilerek üretimden çok araştırmaya yönelik çalışmalarla daha rantabl kullanıma açılmalıdır.

Tarım sektöründe yurt dışında belirli bir senenin üzerinde çalışan bireylerin Türkiye’ye döndüklerinde zirai alanda kuracakları şirkete yönelik sektör bazında yeni finansman modelleri de düşünülmelidir. Bu tarz uygulamalar beyin göçü olarak verdiğimiz ve belli bir bilgi birikimi olan insanların bilgi birikiminden faydalanarak ülkemizin ileri teknoloji alanlarına uyumunu ve tarımda gelişmeyi hızlandıracaktır.

Ülke yönetimi tarafından doğru adımlar atılması halinde ülke içerisinde göçlerde olduğu gibi ülke dışına verilen beyin göçü olarak verdiğimiz bireyler Türkiye’nin gelecek yıllardaki kalkınma hamlelerinde önemli katkı sağlayacaktır. Artan nüfusun tarıma dayalı beslenme ve diğer ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için beyin göçü en aza indirilmeli ve göç edenlerden de faydalanılmalıdır.

Türk Cumhuriyetleriyle gelişmekte olan ilişkilerimiz içerisinde tarım sektöründe eğitimli misafir çalışan olarak konu uzmanlarının gönderilmesi ülkelerin yararına olacağından bu hususta adımlar atılmalıdır.

Not: Bu yazımda “Toplum Çalışmaları Enstitüsünün 25.11.2024 tarihli Türkiye’nin Beyin Göçü Raporundan” faydalanılmıştır