16 Haziran 2023 Cuma günü 2022-2023 öğretim yılı sona eriyor. Öğrencilerimiz, karnelerine takdir ve teşekkür belgelerine kavuşuyor. LGS, YKS, AYT sınavları ile hayatlarında önemli bir dönemeç olacak eşiğe adım atıyorlar.

Özellikle ortaya çıkan tabloya göre, hayatlarını evlatlarının başarısına, performansına adayan velilerin ya ayakları sevinçten yerden kesilecek, ya da karalar bağlayacaklar.

“Aşırı ebebeynlik”,”Helikopter ebebeynlik” kavramı kapsamında yer alan, her şeylerini çocuklarının performansı olarak gören velilerimiz ne acı ki, çocuklarının ahlaki erdemlerden yoksun yetişmesini dert etmiyorlar.

Onlar için varsa yoksa başarı, performans. Günümüzde de pompalanan yaşam tarzı, tüketim ve haz toplumu bunu teşvik, tavsiye,telkin ediyor.

Çocuklarımız, başarı için  “her şey mübah” anlayışının kurbanı oluyor.

Çekememezlik, kıskançlık, bencillik, kin virüsü yaygınlaşıyor.

Erdem, şeref, haysiyet, ar, dürüstlük, samimiyet,doğruluk, teslimiyet, tevekkül ve insaniyet gibi kavramlar rafa kaldırılıyor.

Egemen Batı kültürünün bize dayattığı “yarış” hep önde, önlerde ol, görünür ol, başarını ölç hedefleri de bizi ilahi-nebevi olandan da uzaklaştırıyor.

Halbuki,hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur:

Sizin en hayırlınız ahlâkı en güzel olanınızdır.”

                                                          (Buhârî, Edeb, 39)

İnsanların en üstünü de yarışmalarda, okullarda, sınavlarda en başarılı olanlar değildir. Üstünlük takvadadır.

Günümüzde acilen yapılması gereken, çağın dayatmalarından kurtulup çocuklarımızın ahlaki erdemlerle kuşanmalarını sağlamaktır.

Aksi halde çocuklarımız başarıları ile göz kamaştırırken, ahlakı açıdan esfel-i safiilin (aşağıların aşağısı) derekesine inerse hem onlara hem de bizlere en büyük kötülüğü yapmış oluruz.

Çoğumuzun bildiği “ÜÇ EVLAT” hikâyesi konumuzla ilgili.

Hikâye:

“Üç kadın çeşme başında toplanmış konuşuyorlardı. Az ötede ihtiyar kadının biri oturmuş, kadınların çocuklarını methetmelerini dinliyordu.

Kadınlardan biri:

- Benim oğlum öyle marifetlidir ki, hiç kimse bu konuda onunla boy ölçüşemez... Tam bir cambazdır o! İp üzerinde bir yürüse de görseniz.

Diğer kadın heyecanla atılarak:

- Benim oğlumun sesini bilseniz, dedi. Tıpkı bir bülbül gibi şakır. Yeryüzünde hiç kimsenin böyle bir sesi yoktur. Allah vergisi bu... Üçüncü kadın susup duruyordu.

Diğerleri sordular:

- Sen çocuğunu niye övmüyorsun? Nesi var ki?

- Çocuğumun çok üstün bir tarafı yok ki... Ne diye durup dururken öveyim onu.

Kadınlar kovalarını doldurup yola koyuldular. İhtiyar kadın da peşleri sıra yürümeye başladı. Kadınlar ağır kovaları taşımakta güçlük çektikleri için ara sıra duruyor ve dinleniyorlardı. Sırtları ağrı içindeydi. Bu sırada çocukları onları karşılamaya çıktı.

Birinci çocuk hemen elleri üzerinde havaya kalkmış, çeşitli marifetler gösteriyordu. Kadınlar gözleri hayretten büyümüş haykırdılar:

- Aman ne kabiliyetli çocuk!.İkinci çocuk altın gibi bir sesle öyle güzel şarkılar söyledi ki, kadınlar gözleri yaşlarla dolu hayranlıkla dinlediler onu... Üçüncü çocuk koşarak geldi, annesinin elinden kovayı aldı ve eve kadar taşıdı. Kadınlar onları izleyen ihtiyara dönüp:

- Bizim çocuklarımız hakkında ne diyorsun, dediler. İhtiyar şaşkınlıkla:

- Çocuklarınız mı? Dedi. Onları bilmem. Yalnız biri vardı, annesinin elinden kovayı alıp eve taşıdı.

İşte gerçekten övülecek çocuk oydu...”

Son olarak ebebeynler olarak çocuklarımıza, kat, yat, araba değil, güzel ahlakı miras olarak bırakmamız gerekir.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) bizlere şu hatırlatmada bulunmaktadır: “Hiçbir baba, çocuğuna güzel ahlaktan daha kıymetli bir miras bırakmamıştır.”( Tirmizî, Birr, 33; İbn Hanbel, IV, 77.)

Selam ve dua ile.