Avrupa'da yaşayan 7,5 milyon Türk kökenli vatandaşımızdan, Dışişleri Bakanlığımızın verilerine göre 3 milyonu Almanya'da yaşamaktadır. 1961'de başlayan misafir işçiler, her ne kadar Alman toplumu tarafından %100 kabul edilmeseler de, artık yaşadıkları topraklarda kök saldılar. Bu vatandaşlarımızdan yaklaşık 1,5 milyonu, 23 Şubat'ta yapılacak seçimlerde oy kullanma hakkına sahip olacak.
Yazılarımızı takip edenler fark etmişlerdir, genel olarak konularımızı siyaset dışı seçiyoruz ve bu konuları uzmanlarına bırakmayı tercih ediyoruz. Ancak, 5 yıl görev yaptığım ve ilgimin devam ettiği Almanya'daki Bundestagwahl (Federal Meclis seçimleri) üzerine bir analiz kaleme almak istedim.
Öncelikle, en son ifade edeceğimizi en başta söyleyelim: AFD (Almanya İçin Alternatif) partisinin bu seçimlerde ikinci parti olarak çıkacağı kesin olarak ifade ediliyor. Aşırı sağcı, göçmenlere ve Müslümanlara karşı nefret söylemleriyle tanınan, ırkçı AFD'nin yükselişi tedirginlik yaratmaktadır.
Almanya’daki Partiler:
- SPD (Sosyal Demokrat Parti)
- CDU/CSU (Hristiyan Demokrat/Hristiyan Sosyal Birlik Partileri)
- GRÜNE (Yeşiller Partisi)
- FDP (Hür Demokrat Parti)
- Die Linke (Sol Parti)
- AFD (Almanya İçin Alternatif Parti)
Üzücü olan şu ki; seçim propagandalarında ne Türkiye, ne Türkler, ne de Müslümanlarla ilgili konular gündemde değil. Almanya’daki ana akım partiler, Müslüman ve Türk kökenli vatandaşlara yönelik ayrımcı politikalarını sürdürmektedir. Solingen ve Hanau gibi ırkçı saldırılara uğrayan Müslüman ve Türkler ise fazla gündeme getirilmemektedir. Bunun yerine, bir sığınmacının yaptığı saldırılar, ki biz de bunu tasvip etmiyoruz, köpürtülüp, İslam ve mültecileri potansiyel düşman olarak göstermeye yetmektedir.
Almanya’da yaşayan Türk kökenli vatandaşlar yeterince temsil ediliyor mu? Ya da temsil edilme şansları nedir?
Geçmişte SPD/Grünen sarkacında gidip gelen seçmenlerimiz, bugün CDU/CSU ve FDP listelerinde de yer almaktadır. Hatta, Die Linke ve AFD gibi aşırı uçlardaki partileri tercih edenler de vardır. Geçmişte göçmen yanlısı politikaları ile tasvip gören SPD'nin, günümüzde bir şarkı sözündeki gibi, "eski halinden eser yok" durumda olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Ancak yine de Türk kökenli seçmenlerin ağırlıklı olarak, en yüksek oyu CDU/CSU'ya verecekleri ve seçimlerden üçüncü sırada SPD'nin çıkacağı öngörülmektedir. Gerçi Almanya’da Türklerin seçimlere katılım oranı istenen seviyede değil. Bu yüzden, Almanya’daki Türklerin etkin olduğu kuruluşlar (İGMG ve UID gibi) "Haydi Sandığa" sloganları ile seçimlere katılımı artırmaya çalışmaktadır.
Almanya’daki Türk kökenli siyasetçilerden ne fayda gördük?
Yeşiller, SPD ve diğer partilerde görev almış, hatta bakanlık yapmış olan bazı Türkiye kökenli politikacılardan ne yazık ki beklenen faydayı göremedik. Bu politikacılar, ne Türkiye-Almanya ilişkilerinde, ne de Almanya'da yaşayan vatandaşlarımıza destek olmak şöyle dursun, bazen köstek olmak konusunda başarılı olmuşlardır. Sonuç olarak, Almanya’daki vatandaşlarımız, Türkiye ve İslam’a karşı önyargıları düşmanlık seviyesine ulaşmış, PKK gibi terör örgütlerine yakınlıklarıyla bilinen kişilere sözde temsil hakkı tanınmıştır.
Potansiyel olarak, 30-35 milletvekili çıkarabilecek bir oy oranına sahip Almanya'daki Türk kökenli seçmenler, seçim gecesi bu sayının çok daha azıyla yetinmek zorunda kalıyorlar. Peki, neden? Cevap basit: Organize olamıyoruz.
Napolyon'un meşhur bir anekdotu vardır. Savaşın kaybedildiğini öğrenen imparator, komutanlarını toplar ve sorar: “Söyleyin bakalım, savaşı neden kaybettik?” Korkudan titreyen generaller, birkaç nedeni sıralarlar; “Bir, barut bitti.” Napolyon, “Tamam, gerisini saymana gerek yok.” diyerek konuşmalarını keser. Sanırım, organize olamamanın dışında başka bir nedeni yazmaya gerek yok.
Bazen şöyle fikirler dile getirilir: Müslümanlar/Türkler bir göçmen partisi kursa, seçime katılsa nasıl olur? Ancak, Almanya'da %5 seçim barajı var ve bunu aşmak oldukça zor. Etkili olabilmek için, seçmenlerimizin de ana akım partilerinin vazgeçilmez üyeleri olduklarını ve biz yoksa bir eksiklik yaşandığını iletmeleri gerekmektedir.
ABD’de Yahudilerin ayrı bir partisi yok, Fransa’da Ermenilerin Marsilya gibi yoğun oldukları bölgelerde de kendi partileri yok. Ancak hem Yahudiler, hem de Ermeniler seçimlerde etkili olabilmektedir.
Almanya özelinde, özellikle doğu eyaletlerinde yükselen AFD'ye karşı, merkez partilerinde daha fazla temsil edilmemiz gerektiği bir gerçektir. Göçmen karşıtı ve ırkçı politikalarıyla tanınan AFD’nin başkanının hayat arkadaşının Sri Lankalı, Die Linke partisinin liderinin babasının ise İranlı olması, tam anlamıyla bir ironidir.
Seçimlere dönecek olursak, Türk kökenli seçmenlerin, oy kullanırken aşağıdaki hususları göz önünde bulundurmaları, hem Alman hem Türk toplumu hem de Türkiye-Almanya ilişkileri açısından faydalı olacaktır:
- Seçmenlerimiz, öncelikle yerel seçimlerde, yakından tanıdıkları ve beğendikleri, takdir ettikleri adayları tercih etmelidir. Çünkü yerelden başlamak, muhatap bulma açısından doğru bir adımdır.
- Örneğin, Mannheim Belediye Başkanı, yakından tanıdığı ve oylarını aldığı Müslümanların taleplerine sıcak bakmış, bazılarının karşı çıkmasına rağmen Müslüman ve göçmen yanlısı politikasından taviz vermemiştir.
- Daha fazla merkez partilerinde siyaset yaparak, parti içinde ağırlıklarını artırmaları da geleceğimiz için önemli bir yatırım olacaktır.
- Birlikten kuvvet doğar ilkesi çerçevesinde hareket etmeye çaba gösterilmelidir.
Seçim sonuçlarının Almanya, Türk kökenli vatandaşlarımız ve Türkiye-Almanya ilişkileri için hayırlı olmasını diliyoruz.
Selam ve dua ile.
NOT: 23 Şubat 2025 tarihinde yapılan seçimlerin kesin olmayan sonuçlarına göre CDU/CSU seçimlerden % 28.5 oyla birinci çıkarken, SPD büyük oy kaybetmiş % 16,5 ,le ancak üçüncü parti olabilmiştir. Korkulan olmuş AFD % 20,7 oyla ikinci parti olmuştur. FDP % 4.5 oyla parlamento dışında kalmış. Grüne 11,7 oyla dördüncü olabilmiştir. Die Linke %8.7 oy alabilmiştir.
Gözler koalisyon görüşmelerine çevrilmiştir. Gerçekten, doğudaki eyaletlerde AFD ezici bir üstünlük elde etmiştir.
Türk kökenli 15 civarında milletvekilinin parlamentoya girmesi beklenmektedir.